İntihal, akademik bir suç değildi önceleri. Latincede “plagiarius”, başkasına ait köleyi kaçırmak ya da özgür kişileri kaçırıp köleleştirmek anlamına gelirdi. Bu terimi ilk kez eser hırsızlığı anlamında Romalı şair Martial (MS 1. yy) kullanmış.

Şiirlerini köleleri, şiirlerini çalanları ise köle hırsızları olarak görüyordu demek ki. İnsan, kelimelere boyun eğdirdiği, onları eğip büktüğü ölçüde kendini ifade edebildiğine göre Martial’a hak vermek gerek.

Malzemeyle kurulan ilişki, efendi köle ilişkisini akla getirir. Köle, efendinin kendini ifade etmek için kullandığı malzemedir. Kendimizi ifade etmek için ya başıboş dolaşan kelimeleri yakalayıp köleleştiriyor ya da başkalarına ait köleleri aşırıp mülk ediniyoruz. Sanatçı ya da yazar, malzemesini eğip büken, olmadık biçimlere sokan biri. Demokrat olanları ise kölesinin huyunu suyunu anlamaya çalışır, daha özenli davranabilir. Sanatçı ve yazar, çalınmasınlar diye kölelerinin üzerlerine adlarını yazarken, zanaatçının köleleriyse anonim mallar olarak pazarda satılabilir. Zanaatçı, kölelerini geleneksel yöntemlerle üretip bildik kalıplara sokarken, sanatçı yeni üretim yöntemleri icat edebilir ve yeni biçimler üretebilir. Nietzsche çekiçle felsefe yapmaktan söz ederken heykeltıraşın ya da bir demirci ustasının yöntemini benimsemiş olabilir. Ressam da fırça darbeleriyle resim yapar. Malzemenin türü ne olursa olsun, biçime sokmak, şiddet içeren bir eylemdir. 

İnsansılar, nesnelere şiddet uyguladıkça insan oldular. Ama bu tek taraflı olmadı; nesne de insanı biçimlendirir ve hatta öldürebilir. Tarih, silahlardan tutun da konutlara dek öldüren nesnelerin de tarihidir. Hayatınıza giren nesneler asla masum değil, bedenlerinizi malzeme olarak kullanabilir, ilişkilerinizi biçimlendirebilirler. Sanat ürünlerinin de özneleri biçimlendirdikleri görülmüştür ama bir nesne olarak dilin biçimlendirici gücüyle hiçbir nesne boy ölçüşemez. Kutsal kitaplarda evreni yaratan, şeyleri var eden sözdür. Kozmogonileri “önce söz vardı” ile başlar. Oysa paganların mitolojilerinde başlangıçta kaos, yani boşluk vardır; biçime girmemiş, varlığa kavuşmamış öğelerin karışımı. Kaostan ilk önce Gaia, toprak ana çıkmış, gök tanrı Uranüs’ü doğurmuş ve sonra da bildiğiniz kozmos ortaya çıkmıştır. Kutsal kitaplar ise kozmogonilerini gök tanrı Baba ile başlatırlar. Baba, bir sözüyle evreni yoktan var etmiş, biçimsiz olanı biçimlendirmiştir. Babanın sözünden çıkanların vay haline! Düzeni bozmakla, kaos çıkarmakla suçlanacaklardır. Kaos, sözün yokluğu demektir. Kendi sözünü söylemek, babanın dayattığı biçimlerden kurtulmak ve yaşanabilir bir evren yaratmak isteyenler için kaos yeni bir başlangıç olabilir.

***

Başlangıçlar önemli. Bizim hikâyemiz babanın sözüyle başladı ve zaten hikâye de onun hikayesi: “His story”.  Jose Ortega Y Gasset bir keresinde “sahip olduğumuz tek şey tarihimiz, o da bize ait değil” demişti. Sadece tarih mi, dile ne demeli? Dil var etti bizi; söz bizim ifademiz değil, biz sözün ifadesiyiz, sahibi babadır. Boşuna dememişler “söz namustur” diye. Sözün ihlali, babanın namusuna helal getirmektir. Namusun Yunancası “nomos”; yasa ya da bir arazinin mülkiyet sınırlarını gösteren çizgi. Kendinizi ifade edeceksiniz, sözün sınırlarını asla aşmamanız gerekir. Sözü ihlal edecekse ancak sözün sahibi edebilir. Söz dinleyin ve kendinizi ifade etmek için kelimeleri boş yere eğip bükmeyin, yormayın kendinizi. Zaten babanız sizi kendi ifadesi olarak yaratmıştır. Nasıl taş sanatçıya boyun eğdiği ölçüde kendini açığa çıkarıyorsa, insan da babanın sözüne boyun eğdiği ölçüde kendini açığa çıkarır. Şair Martial’ın, kelimeleri köleleri, kelimelerini çalanları ise köle hırsızları olarak tanımlaması üzerinden çok zaman geçti. İnsan artık, söze boyun eğdikçe insan oluyor. Söz efendidir ve intihalin anlamı da değişmiştir. İntihal: Kölelerin köleleri kaynak göstermeden kullanması ya da kölelerin köleleri aşırması.

“Il Postino” filminden belleklere kazınan bir replik: “Şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır.” Eğer söz babanın sözüyse elbette tepe tepe kullanabilirsiniz. Zaten siz sözü değil, söz sizi kullanacaktır. Yok, ben kendi sözümü söyleyeceğim diyorsanız kelimelere de asla güvenmeyin, içlerine mutlaka babanın sözü kaçmıştır.