Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nın ölümsüz yazarı Eduardo Galeano, "topraklarındaki zenginlikler nedeniyle beş yüzyıldır kesintisiz bir şekilde yağmaya ve saldırıya maruz kalan Latin Amerika’nın hikâyesini” çarpıcı biçimde anlatır.

Kitabın girişinde şöyle yazar: “Bizim bugün Latin Amerika diye adlandırılan toprağımız, kendini hep kaybetmeye adamış durumda. Rönesans Avrupalılarının dişlerini boğazımıza geçirmek üzere okyanusa atıldıkları uzak çağlardan beri böyle bu. Yüzyıllar geçti aradan. Ve bütün bu süre boyunca Latin Amerika, işlev ve görevlerinde her gün biraz daha gelişip yetkinleşti. …Bugün bütün dünyanın gözünde Amerika demek, ABD demektir. Bizler, ne idüğü pek belli olmayan ikinci sınıf bir Amerika’da oturmaktayız. Kesik damarların kıtasıdır Latin Amerika. Keşfedildiği günden beri burada her şey, önce Avrupa, daha sonra da Kuzey Amerika sermayesine dönüşmüş ve o uzaktaki iktidar merkezlerinde öylece birikmiştir, öylece birikmektedir. Her şey, bütün her şey: toprak ve tüm ürünleri, zengin madenlerle dolu toprak altı, insanlar, insanların üretim ve tüketim güçleri, tüm doğal ve insani kaynaklar. Ülkelerin üretim tarzları ve sınıfsal yapıları, daima ve her seferinde kapitalizmin evrensel çarklarına zincirlenişleri göz önüne alınarak, dışarıdan belirlenmiştir.”

MADENLERİ KAMULAŞTIRMA

Latin/Güney Amerika her yönüyle pürdikkat takip edilmesi gereken bir coğrafya. Toplumsal, siyasal hareketliliğin yoğun olduğu, kabına sığmayan bir bölgeden bahsediyoruz. Gözlerden kaçsa da 20 Nisan’da sadece Güney Amerika değil tüm küresel jeopolitik denklem açısından çarpıcı bir gelişme yaşandı.

Şili’nin solcu Devlet Başkanı Gabriel Boric ülkesinin lityum endüstrisini kısmen kamulaştırma kararını açıkladı. Boric’in lityum üretiminin yüzde 51’ini kontrol etme planı büyük bir sarsıntıya neden oldu. Hem ülkedeki oligarşik güçlerin hem de uluslararası kartellerin uykuları kaçtı.

‘Beyaz altın” olarak tanımlanan lityum dünyanın en değerli madenlerinden. Geleceğin teknolojisinde, elektrikli otomobillerin bataryaları için vazgeçilmez. Şili de küresel arzın yüzde 26’sını üreterek dünyanın en büyük lityum üreticilerinden biri. Aynı zamanda dünyanın kanıtlanmış en büyük rezervlerine de sahip. Devam eden enerji geçişi nedeniyle lityum talebinin 2050’ye kadar yüzde 450 artacağı tahmin edildiğinden Şili, lityum endüstrisi açısından benzersiz bir konuma sahip.

Güney/Latin Amerika coğrafyası kamulaştırmaya yabancı değil. Doğal kaynakların kamulaştırılması daha önce Şili ve pek çok ülkede denendi. Tam da bu nedenle olsa gerek Boric de faşist Pinochet’in 11 Eylül 1973’te darbeyle devirdiği sosyalist Devlet Başkanı Allende’nin 1971’de bakır madenini kamulaştırmasına atıf yaparak kararı duyurdu.

Avustralya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci lityum rezervine sahip ülkede muhalefet güçleri ve yerliler uzun yıllardır özelleştirmelere karşı çıkıyordu. Seçildiğinde 35 yaşında olan Boric de Şili’nin "kaynaklarını özelleştirmek gibi bir tarihi hatayı" yeniden tekrarlamaması gerektiğini savunmuştu.

LİTYUMU SAVUNMAK

Yakın dönemlerde Bolivya, Ekvador, Venezuela, Meksika ve Brezilya gibi ülkelerde de pek çok kamulaştırma yani “devletleştirme” gerçekleştirilmişti. Öyle ki Evo Morales’e karşı 2019’daki darbenin arkasında da lityum kamulaştırmasına karşı çıkan ABD destekli maden lobisi vardı. Morales’in bu konudaki açık suçlamaları ve Tesla ile SpaceX’in sahibi Elon Musk’ın iddialara ilişkin, "Kime istiyorsak darbe yaparız" sözleri unutulmuş değil.

Latin Amerika’daki kaynakların kamulaştırılması her daim sancılı olmuştur. Brezilya’da, Ekvador’da, Bolivya’da... Bolivya’da Devlet Başkanı Luis Arce 19 Nisan’da, “Bolivya lityumunu savunmak anavatanı savunmaktır!” mesajını paylaşarak ABD’nin lityum konusundaki tehditlerine karşı ulusal savunma çağrısı yapmıştı.

Amerikan müesses nizamının “düşünce” kuruluşlarından Atlantic Council’de Ignacia Ulloa Peters ve William Tobin, ortak analizlerinde şöyle bir yoruma imza atacaklardı: “Washington, Şili’nin lityumu millileştirmesini bir engel olarak görmemeli, bunun yerine onu bölgedeki diğer millileştirme eğilimlerinden ayırmalıdır. Şili’nin ulusal lityum stratejisi başarılı olursa, bölge çapında doğal kaynak kullanımı için bir model görevi görebilir.”

OLİGARŞİNİN SANCISI

Şili’de Aralık 2021’deki seçimi kazanan ve 11 Mart’ta başkanlık görevini teslim alarak ülkenin en genç Devlet Başkanı olan Gabriel Boric’in yönetimi pek çok zorlukla karşı karşıya. Egemen klikler, solcu iktidarın başarısız olması için açıktan faaliyet yürütüyor. Değişim kolay değil. 1973’ten 1990’a kadar devam eden Pinochet liderliğindeki askeri diktatörlük döneminde yapılan anayasanın yerine hazırlanan anayasanın 5 Eylül 2022’deki referandumda reddedilmesi, Boric’e karşı ilk büyük kalkışmaydı. Madenlerin kamulaştırılması hamlesine karşı da Şili oligarşisinin rahat durmayacağı ortada.

Uruguaylı düşün insanı Galeano, Latin Amerika’nın gerçeğinin sömürgeci yağma ve mülksüzleşme üzerine inşa edildiğini ifade ettiğinde tarihsel bir gerçekliğe vurgu yapıyordu. Şimdi bu döngünün kırılması için önemli bir fırsat var. Madenlerin kamulaştırılması, sosyal politikalar, Amerikan emperyalizmine bayrak açılması yeni dönemin habercisi. Güney Amerika’da yükselen "ikinci pembe-kızıl dalga" kıyıları vururken "kesik damarlardan umut fışkırıyor!"