Google Play Store
App Store

Ülkenin AKP-MHP iktidarı elinde nasıl bir çöküntüye sürüklendiği her gün değişik biçimleriyle yaşanıyor.

Yönetim biçiminin kökten değişmesinde ve bu noktaya gelinmesinde CHP’yi  13 yıl 170 gün yöneten  Genel Başkan K.Kılıçdaroğlu’nun “çok büyük” sorumluluğu var. O sorumluluğun 22 Kasım Cuma günü yargıç karşısında söylediklerinden gidilerek kayda geçirilmesi, özellikle, CHP’nin  bundan sonra aynı yanlışları yapmaması için, gerekiyor.

KISACA YAPILANLAR

Kılıçdaroğlu, kendinizi “tarih önünde” aklama çabalarına girerken ilk yapmanız gereken CHP’de 22. Dönemin 30 milletvekili ile birlikte başlattığımız “İktidara Yürüyüş Hareketini” gerek ilkeleri, gerekse kişileri ile “neden ve nasıl” yok saydığınızı açıklamanız gerekirdi.

Genel başkan seçildikten hemen sonra gittiğiniz Almanya’da “Türkiye’de laiklik tehlikede değildir” dediniz. AYM’nin 2007’de AKP’nin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğu kararını da AİHM’in aynı doğrultuda kararlarını da hiçe saydınız.

Devam ettiniz. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı yaptınız;  çok demokratik bir tutumla (!)  “tıpış tıpış” gidip oy vereceksiniz dediniz; ancak, o adaylık olayının “iç yüzünü” de  kamuoyuna açıklama gereği  duymadınız.

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasında, tam bir yıkıcı tutumla “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” dediniz ve böylelikle ülkede “hukukun yıkılmasına” çok büyük katkı yaptınız. Halkın kalan tek siyaseti etkileme olanağı bulduğu “sandığı hiçe sayan mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılmasına”   karşı çıkmadınız; tersine “itiraz etmeyin” diye örgüte SMS attırdınız.

Ülke eğitiminin dinselleşmesine ve ülkenin Cumhuriyet’in en büyük değeri olan “bilimsel bilgiden uzaklaşmasına” yalnız göz yummakla kalmadınız;  Diyanet Akademisi kurulmasında CHP milletvekillerine evet oyu verdirttiniz. 2016’da orta öğretim ders kitaplarından Evrim Kuramı çıkarıldı, tınmadınız. Bildiğim kadarıyla İslam dininde kadın din insanı kavramı yoktur; siz “vaizeler” ile basına kapalı toplantılar yaptınız. Kamuda görev yaptığınızdan övünçle söz ediyorsunuz, ama kamu yönetiminin tarikat ve cemaat yapılarıyla sarılıp sarmalanmasına aldırış etmediniz.   Ayrıca, ülkenin siyaset kültürüne “helalleşme, dilsiz şeytan, kul hakkı”  gibi tümüyle dinsel terimleri sürekli tekrarlayarak yerleştirdiniz.  “Biz 1930’ların partisi değiliz” diyerek partinin altın yıllarını suçladınız. Cumhuriyet düşmanlarının övgülerini almaya, yönetiminiz ve adayları onlardan seçmeye onlarla birlikte çalışmaya ayrı bir özen gösterdiniz.

Parti içi demokrasiyi yok ettiniz. Grup İç Yönetmeliğini değiştirerek, seçimle iş başına gelen Grup Başkan Vekili, Meclis Başkan Vekili, İdare Amiri ve Divan Katip üyelerinin tespitinde atama yöntemini getirdiniz. Milletvekili ve belediye başkanı adaylarının saptanmasında asla katılımcı, demokratik bir tutum  sergilemediniz, Bu konuda iki örnek yeterli olacaktır: AKP’nin dört kurucusundan birini Konya’dan CHP milletvekili yaptınız; bu kişi 2023 seçimlerinde size oy vermediğini açıkladı. Aliağa’da 2014 yerel seçimlerinde Hakkı Ülkü’nün MYK’da onaylanmış adaylığını bir “gece yarısı” işlemiyle  yok saydınız. Bitmedi, Zafer Partisi Genel Başkanı ile Mayıs 2023 seçimlerinden hemen önce yaptığınız “pazarlık” anlaşmasını, yönetiminizden ve Masa ortaklarınızdan bile “gizli” tuttunuz. Şimdi de ortaklarınızı  suçluyorsunuz.

Çok önemli bir nokta daha var: Cumhuriyet’imizin 100.yılında yapılan o gerçekten her bakımdan yaşamsal Mayıs 2023 Seçimlerinde Cumhurbaşkanlığına adaylığınız tamamıyla yanlıştı. Üstelik o tarihi seçimi kazanacak, bu köşede “benim adayım neden İmamoğlu” diye hem de iki kez “gerekçeleriyle” yazdığım bir aday vardı. Siz tam bir duyarsızlıkla adaylığınızda ısrar ettiniz ve ülkeyi en olmaması gereken bir dönemde Siyasal İslam’a bir kez daha teslim ettiniz.

EMPERYALİZM Mİ?

Yargıca  “biz “ sağcı-solcu… değildik” diyor ve sorumlu olarak  “tek düşmanımız” diye  yapılanların “içeriğine bakmadan” emperyalizmi gösteriyorsunuz. Bu anlayışınız da tamamıyla yanlış.

Yakın bir tarihte emperyalizmin vurucu gücü NATO’dan “demokrasinin güvencesi örgüt” diye söz ettiğinizi unutuyorsunuz.

Bu ülkede 1945’ten buyana ABD Merkezi Haberalma Örgütü-CIA at koşturuyor. Ülke yönetimine askeriyenin  27 Mayıs’ta üstü kapalı, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 çok açıkça el koymasını yaptıran ABD’dir.  Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül “solcuları ezmek için” yapıldı. Bu konudaki belgelerini bugün bile tam olarak açıklamayan CIA 1990’a kadar, sağcıları saldırtarak “solcuları kırdırdı”. Komünizm ile Mücadele Dernekleri ve benzeri kanlı örgütleri; Kanlı Pazar’ı, Kayseri’yi Çorum’u,K. Maraş’ı Madımak’ı  ve onlarca tümüyle siyasi cinayetleri “görmezlikten” geliyorsunuz. Dahası solcuları acımasızca öldüren sağcıların “kalıntılarını” baş tacı etiniz. Şimdi de hiç sıkılmadan bu ülkenin bağımsızlığı için yaşamlarını gözünü kırpmadan veren  solcu 68 Kuşağı gençlerinden söz edebiliyorsunuz.

1990 sonrasında da aynı CIA Türkiye’ye Ilımlı Siyasal İslam’ın Ortadoğu coğrafyasının “örnek ülkesi” olma görevini verdi (Bkz. CIA’ci G. Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” ve benim ” Türkiye’nin Değişimi”,(2024,  Remzi) adlı çalışmam). Siz CHP’yi o büyük oyunun bir parçası yaptınız; AKP iktidarının “ideolojik kimliğini” tümüyle göz ardı ettiniz, iktidarın Cumhuriyet’in değerlerini silerek ülkeyi İslamlaştırmasına katkı yaptınız.

“Yapmakta olduğunuz”  çok zararlı bir iş daha var; Kurultayda kaybettiğinizi kabullenemiyor;  CHP’yi “parti içi” tartışmalara çekiyor ve  Siyasal İslamcı iktidara hizmet ediyorsunuz. Hiç olmazsa, parti için de, ülke için de daha fazla yıkım olacak bu kötülüğü yapmayın!