Hiçbir çocuğun benzer suçlara maruz kalmaması ve bizlere elini uzatan H.K.G.’nin elini tutmak için 27 Şubat’ta yine aynı yerde, Anadolu Adliyesi’nde olmamız çok önemli. Bu karanlığı dağıtacağız, başka yolu yok!

Kim azgın? Kim azınlık?
H.K.G. davasında adliye önünde toplanan gericiler Yusuf Ziya Gümüşel’e sahip çıkmıştı. (Fotoğraf: BirGün)

Geçtiğimiz yıl aralık ayının başında Timur Soykan’ın haberi ile sarsıldık. Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel 6 yaşındaki kızının 29 yaşında olan müridi Kadir İstekli ile dini nikah adı altında evlendirildiğini ve çocuk H.’nin “oyun” denilerek senelerce süren cinsel istismara maruz kaldığını öğrendik.

30 Ocak, utanç davasının ilk duruşma günüydü. 6 yaşında bir çocuğu evlilik kelimesi ile aynı cümle içinde kullanan zihniyetin kötülüklerini duruşma salonunda dinlemek bile zordu. İddianame okunurken tüylerimiz bir kez daha diken diken oldu.

TÜM ÇOCUKLARIN DAVASI

H.K.G.’nin uzattığı eli tutmak için bizler duruşma salonundayken, Anadolu Adliyesi önünde toplanan tarikat üyeleri “Mahkeme azgın azınlığa yol verme" sloganı atıyordu. Bir çocuğun senelerce istismar edildiği, hayatının çalındığı bu davada azgın olan kim? Azınlık olan kim? Suçu, suçluyu öven, çocukların cinsel istismara uğramasının arkasında duran, suç işleyen o tarikat üyeleri, adeta polis korumasında adliye önünde eylem yaptı. Daha birkaç ay önce, erkek şiddeti ile mücadele için uluslararası bir gün olan 25 Kasım 2022’de,Taksim’de bir araya gelen, sözlerini söylemek isteyen kadınlar ve LGBTİ+’lar ise işkence gördü, saatlerce ters kelepçeli halde bekletildi, kafalarına tekmeler atıldı. Bir yerde korunan tarikat üyeleri, bir yanda işkence gören kadın ve LGBTİ+’lar…

Davaya onlarca baro, onlarca STK ve siyasi partiler katılma talebinde bulundu. Çünkü Türkiye’de cinsel şiddet ve istismar suçlarının çok az bir kısmının şikâyet edilebildiğini, yapılan şikâyetlerin çoğunun cezasızlıkla sonuçlandığını biliyoruz. Çünkü bu dava tüm kadınların, çocukların davası.

SORUMSUZ BİR BAKANLIK

Taleplerimiz mahkeme tarafından kabul edilmedi. Gerekçe: “Siz zarar görmediniz.” Biz görmedik de Aile Bakanlığı mı zarar gördü? Bakan’ın 9 Aralık’ta yapmış olduğu açıklamayı hatırlatayım: “Çocuk istismarı, çocuğa yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir. Bunlar son derece insani ve her zeminde, her toplumda karşılaşabilecek meseleler.”

İstismarın neresi insani? Bu kabullenişe, normalleştirme çabasına isyan etmemek elde değil. Aile Bakanlığı çocuklardan “sorumsuz” bir bakanlık mı?

PROTOKOL İMZALADILAR

Ayrıca henüz geçtiğimiz 17 Ocak’ta Aile Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile protokol imzaladı. 4 ila 6 yaş grubu Kuran kurslarında eğitim alan çocukların eğitim materyalleri için Aile Bakanlığı Diyanet’e para aktaracak, hem de 5 yıl süreyle. Sanki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devasa bütçesi yokmuş gibi.. Okul öncesi dönemde olan çocukların gelişimi için Aile Bakanlığı’nın aklına daha iyi bir fikir gelmemiş mi acaba?

H.K.G. duruşmasında suçtan zarar gördük diye katılma talebinde bulunan ve talebi mahkemece kabul edilen Aile Bakanlığı, ülkedeki çocukların erkek şiddetine, cinsel istismara ve pek çok şiddet türüne maruz kalmaması için kağıt üzerinde değil gerçekten uğraş gösterse. Duruşmaya katılıp “Biz de H.K.G.’nin maruz kaldığı şiddetten zarar gördük.” beyanı hiç inandırıcı değil zira. Tarikatlara/cemaatlere söz söylemeden, münferit bir vaka gibi göstermeye çalışma da beyhude. Her şey ortada!

30 Ocak’ta bir kez daha anladık, tanıklık ettik. Bugün Tükiye’de çocuklar güvende değil. Oysa 2010 senesinde TBMM’ce kabul edilen Lanzarote Sözleşmesi, 2011’de Resmi Gazete’de yayınlandı. Yani Türkiye 2011’den beri sözleşmenin tarafı.

Tam adını yazayım da, bu sözleşmenin kimleri kimlerden koruduğu belli olsun:

Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan Lanzarote Sözleşmesi, cinsel istismar suçunu tanımlayan ve cinsel istismarı suç sayan ilk uluslararası sözleşme. Taraf devletlere çocukların korunması yükümlülüğünü uluslararası alanda da veren çok önemli bir regülasyon.

Akla gelen soru şu: Bu yükümlülükte Türkiye nerede duruyor?

27 ŞUBAT’TA AYNI YERDEYİZ

Timur Soykan’ın haberiyle kamuoyu duymasın, süreç yargıya taşınmasın diye kurumlarca elbirliğiyle uğraş verildiğini de okuduk. H; 14 yaşındayken yani 2012 senesinde adet düzensizliği ile başvurduğu hastanede bir doktorun istismarı ihbar etmesi üzerine kemik yaşının tespiti için gönderildiği Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde H. yerine 21 yaşındaki bir kadından örnek alındığını, savcılığın doğum belgesini nedense istememiş olduğunu, çocuk olan H.’nin ifadesi ile kemik testi arasındaki tutarsızlığa rağmen ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı verildiğini. Yani kamu kurumlarının da bu suçun örtülmesinde parmakları olduğunu öğrendik.

Hatta bu tarikatlarla fotoğraf üstüne fotoğraf çektirmiş olan bürokratları da öğrendik.

6 yaşında gelinlik giydirilmiş, 13 yaşında “nişan” fotoğrafları çekilmiş 1998 doğumlu genç bir kadının çabasıyla dava 19 sene sonra başladı. Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Şimdi de davaya katılmak isteyen STK’leri, baroları dava dışında tutmaya çalışarak kimse duymadan, kimse karışmadan yargılama yapma niyetindeler.

İşte bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’nin aleyhindeler, işte bu yüzden Anayasa’da laikliğe, özgürlüğe aykırı, demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, ayrımcılık kokan değişiklik yapmaya çalışıyorlar. Nafile. Anayasa’da yapmak istedikleri değişiklikleri yapamayacaklar, başaramayacaklar. Anayasa değişikliği teklifi gündemini Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak çok dikkatli takip ediyoruz. En son yayınlanan açıklamamızın bağlantısını dikkatinize sunmak üzere aşağıya ekliyorum.*

Unutmayalım, biz kamuoyu olarak önemli bir şey başardık. Mayıs sonuna verilen Hiranur Vakfı duruşması fikri takibimiz ve mücadelemiz ile 30 Ocak’a alındı. Adalet zaten çok gecikmişti, daha da gecikmesin diye günlerce uğraştık.

BAŞKA YOLU YOK!

30 Ocak günü çocuklara cinsel şiddet uygulayıp hayatlarını karartan tarikatları\cemaatleri kollayanlara, çocuğun rızasından bahsedip yeniden Adalet Bakanlığı koltuğunda oturanlara, çocuk istismarının önünü açmak, failleri aklamak niyetiyle yasa teklifleri getirenlere, bizi karanlık dehlizlere çekmeye çalışanlara inat Anadolu Adliyesi duruşma salonundaydık.

Bir çocuğun çıkaramadığı ses olamadık bari onun mücadelesinin sesini büyütelim diye, suçu görmezden gelen, üstünü kapatan, meşrulaştırmak için çabalayan herkesin yargılanması, hiçbir çocuğun benzer suçlara maruz kalmaması için ve bizlere elini uzatan H.K.G.’nin elini tutmak için 27 Şubat’ta yine aynı yerde, Anadolu Adliyesi’nde olmamız çok önemli. Bu karanlığı dağıtacağız, başka yolu yok.

*https://esik.org.tr/kategori/basin-aciklamalari/74046/laik-ve-demokratik-bir-ulkede-baris-icinde-esit-ozgur-ve-siddetsiz-bir-yasamdan-asla-vazgecmiyoruz/