Kim var imiş biz burada yoğ iken

Gökhan Yavuz DEMİR
Dünya salt biz insanlardan ibaret olmadığı gibi, salt biz insanlara hizmet etmek için de var değil. Bizim yeryüzündeki tarihimizin, nesli tükenmiş dinozorların yer küredeki geçirdiği zamanla dahi kıyas götürmediği göz önünde tutulursa, gelecek bir zamanda dünyayı insan olmadan devam ederken tahayyül etmek de imkânsız olmasa gerek. Dünya bir hansa, insanın hancı değil de yolcu olduğu aşikâr.
Luca Tortolini’nin kaleme aldığı, Lida Ziruffo’nun resimlediği ve Türkçeye Eren Cendey tarafından tercüme edilen ‘Ağaç ve Şehir’, yedi-sekiz yaş grubuna hitabeden bir kitap olsa da, aslında mesajıyla, hikâyesinin derinliğiyle, bilhassa da hancının ve yolcunun kim olduğuna ilişkin hatırlatmasıyla her yaştan okurun ilgisini çekmeye namzet bir hikâye. İşin en güzeli de anlatacaklarına, henüz bizim atalarımızın yeryüzüne gölgesinin düşmediği günlerden başlaması ve daha biz burada yoğ iken, kimin var olduğunu göstererek modern şehirlerimizin yıkıcılığını eleştirmesi.

Luca Tortolini
Resimleyen: Lida Ziruffo
Çeviren: Eren Cendey
Can Çocuk, 2025
Tortolini kadim zamanlardaki bir ağacın hikâyesini anlatıyor. Ortada ne insan, ne teknoloji ne de şehir varken, o ağaç hep oradadır. Bir nehrin kıyısında filizlendiğinden beri, hayvanların özgürce dolaştığı ve güneşin ışıklarıyla bitki örtüsünü ısıttığı zamanlardan beri oradadır. Bizim için uzun ama ağaç için muhtemelen kısa bir zaman sonra insanlar geldiğinde hâlâ oradadır. İlk yerleşimler yerini küçük bir şehre, sonrasındaysa büyük bir sanayi kentine bıraktığında da oradadır. Fakat problem ne kadar zamandır orada olduğu değil, insanların yıkıcılığında ve kıyıcılığında daha ne kadar orada olabileceğidir.
İnsanoğlu bütün erdemlerine rağmen maalesef kendisinden başka hiçbir türe ve canlıya yaşama hakkı tanımayan, ürettiği ve yarattığı kadar yıkan ve yok eden bir canlı. Daha fazla verimlilik ve kâr hırsı karşısında doğa içindeki insan olmayan pek çok canlı türünü devam ettirebilme konusunda büyük tehdit ve tehlike altındadır. Fakat Tortoli’nin umudumuzu kırmadan bize hatırlattığı gibi hâlâ bir yerlerde doğayı, başka canlıları, ağaçları, yaşama hakkını umursayan insanlar mevcut. Belki de gezegendeki varlığımızı anlamlı kılan da bu insanların varlığı: Doğaya egemen olmaktan ziyade, doğayla uyumlu bir hayat inşa etmeyi tahayyül eden insanlar. Çünkü ağacı kesmek isteyen de insan ama o ağacın kesilmesini engellemek için iş makineleriyle ağacın arasına girenler de insan. Doğayı yok etmeye çalışırken aslında kendi türünü yok edecek olanlar da insan; doğayı kurtararak, bütün hayat formlarıyla bir arada yaşamayı mümkün kılacak da insan.
Elimde bir yetki olsa, şüphesiz ki ağaçları katlederek bizi gri betondan şehirler içinde yaşamaya mahkûm eden herkese, doğanın zenginliği hakkındaki bu harikulade kitabı okuturdum. Bir ağaç belki hakikaten hiçbir şeydir, fakat hiçbir şey asla bir ağaç değildir.


