ABD’deki nehir ve göllerden alınan 500 ayrı örnek incelendi. Sonucunda bir kilo tatlı su balığında tüketim için yetiştirilen normal tatlı su balığındakinden 278 kat fazla aşırı derecede kalıcı kimyasal tespit edildi.

Kirli balık yemek
Fotoğraf: Detroit Free Press

Nehir ve göller gibi tatlı sularımızın fabrikalar ve diğer insan yapımı kaynaklardan saçılan toksik kimyasallarla kontamine olmasının ne kadar tehlikeli olduğunu bazen idrak etmekte zorlanabiliyoruz. Biraz yardımcı olayım: ABD’de yapılan bir çalışmaya göre, perfloroalkil ve polifloroalkil (ikisine birden kısaca “PFAS” deniyor) ile kontamine olmuş sularda yaşayan 1 tanecik tatlı su balığını yemek, o kontamine sulardan 1 ay boyunca içmeye eşdeğer zehirlenmeye neden oluyor!


PFAS ve hastalık

PFAS, son derece yaygın olarak kullanılan, uzun ömürlü kimyasalların genel adıdır. Güçlü bağlara sahip olmalarından ötürü bu moleküllerin doğada kendi başlarına parçalanmaları çok uzun yıllar alabilir. Bir yandan da bu molekülleri endüstriyel ürünlerde yaygın olarak kullandığımız için, bu moleküller yıllar içinde su ve besin kaynaklarında, dolayısıyla da insan vücudunda birikebilir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar, PFAS kimyasallarının suda, havada, balıklarda ve toprakta biriktiğini göstermiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar, PFAS maruziyetinin hem insanlarda hem insan-harici hayvanlarda çeşitli hastalıklara neden olduğunu göstermiştir.

ABD Çevre Koruma Ajansı’nın standartlarına göre tatlı sulardaki kabul edilebilir PFAS oranı trilyonda 0.02 parça (yüz trilyon molekülde 2 molekül) düzeyinde olmalıdır. Halbuki 2013-2015 yılları arasında ABD’deki nehir ve göllerden alınan 500 farklı örneğin incelenmesi sonucunda, ortalama bir tatlı su balığın kilogramında 9500 nanogram (9.5 mikrogram) PFAS bulunduğu gösterilmiştir. Bu oran, ticari olarak yetiştirilen tatlı su balıklarının vücudundakinden 278 kat fazladır. Dolayısıyla bu balıklardan 1 tanesini yemek, tehlikeli derecede kontamine olmuş sulardan 1 ay boyunca su içmeye denk gelmektedir.

PFAS kimyasalları insan vücuduna içme suyundan, atık tesislerinin civarındaki su ve topraklardan, yangın söndürme köpükleri yoluyla, PFAS kullanan veya üreten kimyasal tesislerden, bahsettiğim gibi kontamine olmuş sularda yüzen balıklar gibi yiyecekleri tüketme yoluyla, yemeklerin yağına dirençli olacak şekilde üretilen gıda paketlerinden, halılara (ve diğer ev eşyalarına) sıkılan su/kir itici kimyasallarla, bazı şampuanlar ve kozmetik ürünler yoluyla ve atık su artıma tesislerinden elde edilen gübreler yoluyla bulaşabilmektedir.

Bir dizi sorun görülüyor

Bu moleküllere tehlikeli düzeylerde maruz kalma sonucunda kadınlarda doğurganlığın azalması veya yüksek tansiyonun artması gibi sorunlar; düşük doğum ağırlığı, daha hızlı ergenliğe girme, anormal kemik varyasyonları veya davranış değişiklikleri dahil olmak üzere çocuklarda gelişimsel etkiler veya gecikmeler; genel olarak prostat, böbrek ve testis kanserleri dahil olmak üzere bazı kanser riskinde artış; aşıların olumlu etkilerinin azalması da dahil olmak üzere vücudun bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşma yeteneğinin azalması; vücudun doğal hormonlarının bozulması ve kolesterol seviyeleri ve/veya obezite riskinin artışı gibi bir dizi sorun görülebilmektedir.

Bu gibi bulgular nedeniyle içme suları başta olmak üzere tüm su ve besin kaynaklarının PFAS kontaminasyonu bakımından yakından takip edilmesi ve vatandaşların riskler konusunda ivedilikle bilgilendirilmesi önemlidir. Özellikle de sularını katı denetlemelere tabi kaynaklardan değil de bireysel olarak açılan kuyulardan elde edenlerin PFAS kontaminasyonu konusunda bilinçli olması ve gerekli testleri yaptırması da hayati öneme sahiptir. PFAS, anne sütü yoluyla anneden yavrulara geçebildiği için gebe kadınların su ve yiyecek kaynaklarının güvenliliğinden emin olması ekstra önemlidir; ancak hiçbir koşulda PFAS endişesiyle emzirmekten vazgeçilmemelidir; eldeki kanıtlar, süt emzirmenin faydalarının PFAS’ın her türlü olumsuz etkisinden çok daha güçlü olduğunu göstermektedir. Belki de yeni bulgular ışığında en önemlisi, balık üretim tesislerinin ve balıkçılığa açılmış alanların PFAS konusunda testlere tabi tutulmasıdır.

Medeniyetimizin ilerleyişi ve karmaşıklaşmasıyla birlikte hayatımıza giren yeni problemlerle daha etkili şekillerde mücadele etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. İlerleyişi durduramayız; fakat ilerleyişle birlikte gelen sorunları minimize etmeyi öğrenebiliriz.