Felaketin üzerinden 11 gün geçti ama hepimiz şoktayız hâlâ.

Günlerdir aklımız, yüreğimiz ülkemizin Güneydoğu bölgesinde. Sürekli haber kanalları izliyoruz, gazeteci dostlarımızdan detaylı bilgiler almaya çalışıyoruz. Aldığımız her bilgi, her haber bizi daha çok üzüyor, daha da kederleniyoruz.

Böyle zor zamanlarda yazmak da kolay değil aslında, insanın içinden gelmiyor öncelikle ( Dün yazı günümdü mesela onu bile unutmuşum).

Ne yazayım diyorsun mesela işçi işveren ilişkileri mi, sosyal güvenlik mi? Sendikal konular mı? Her şeyin yerle yeksan olduğu bir ortamda ister istemez şimdi bunları konuşmanın zamanımı sorusu geliyor aklına.

Sonra düşünüyorsun ve zamanı da aslında bir bakıma diyorsun. Çünkü bu toz bulutu, bu enkaz kalkacak ortadan bir süre sonra. Yıkılmış kentlerin, dönülmeyen gidişlerin ardından, her şeye karşın yaşam devam edecek ve biz yine günlük, güncel sorunları konuşmaya devam edeceğiz.

Yazalım o halde bir kez daha,

Henüz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan bir açıklama gelmedi ama olağanüstü hal ilan edilen illerde işçiler için işten çıkarmanın önlenmesini yani fesih yasağının getirilmesini bekliyoruz. Bunun pandemide olduğu gibi tek taraflı bir fesih yasağı olması gerekiyor.

Diğer taraftan işçiler için bir felaket olan ücretsiz izin uygulaması da yasaklanmalıdır. Bu izin türü süresince ücret ve sosyal güvenlik haklarından yoksun kalan işçi iş sözleşmesini haklı nedenle derhal sona erdirip devletçe güvence altına alınacak kıdem hakkına ulaşabilmelidir.

Ağır yararlanma koşulları sebebiyle sürekli eleştirilen İşsizlik Sigortası Fonu depremzede işçiler için süratle devreye alınmalı ve koşulsuz olarak en az 1 yıl boyunca tüm bu çalışanlar fondan yararlandırılmalıdır.

Faaliyeti devam eden işyerleri için kısa çalışma ödeneği tutarları güncellenerek ve yararlandırma koşulları süre bakımından uzatılarak devreye alınmalıdır. Böylece depremden etkilenen işverenlere de belirli ölçüde destek sağlanmış olacaktır.

Bu konuda hemen belirtmemiz gereken kısa çalışma ödeneğinin prim gün şartı aranmaksızın yararlanmaya açılması ve bu ödenekten yararlananların uzun vadeli sigorta kolları dahil tüm sosyal güvenliklerinin güvence altına alınmasıdır. Daha önce uygulanan nakdi ücret desteği gibi uygulamalarda işçiler hem yetersiz ücretlere mahkûm edilmiş hem de sosyal güvenlik haklarından yoksun kalmışlardı.

Depremde bedenen ve ruhen zarar uğrayıp malul hale düşen işçilerin malulen emeklilik koşullarında prim ödeme gün şartı, sigortalılık süresi gibi şartlar aranmaksızın emeklilik koşulları getirilmelidir.

Depremde yaşamını yitiren işçilerin geride kalan dul ve yetimlerine de dul-yetim aylığı konusunda prim ödeme gün şartı ve sigortalılık süreleri aranmaksızın aylık bağlanmalıdır.

EYT UNUTULMASIN

Bu konularda hükümetten bir açıklama gelene kadar bu ve benzer konulardaki talepleri dile getirmeyi sürdüreceğiz ancak benim değinmek istediğim bir başka konu da milyonları ilgilendiren ve bu afetle birlikte bir anda soğuyan EYT konusudur.

Kaderin cilvesi midir bilemem ama hatırlanabileceği gibi 8 Eylül 1999 tarihinde getirilen kademeli emeklilik yasası 17 Ağustos büyük Marmara Depremi’nin tozu dumanı henüz kalkmadan, halkımız o facianın şokunu henüz atlatamadan Meclis’ten geçirilmişti. Şimdi yine büyük, hatta çok daha büyük bir felaketin sonrasında yaraları sarmaya çalışıyoruz ve 24 yıl sonra gündemimizde hâlâ EYT ve mağdurları var. Tam da getirilmeye çalışılan düzenleme bu derde yeterli deva olmadı, bu defada prim gün sayısı mağdurları oluştu sesleri yükselmişken.

Yasanın önümüzdeki hafta Genel Kurul’da görüşüleceği söyleniyor, umarız ve dileriz yine yaşanılan bir felaketin şokunu henüz atlamamışken “yangından mal kaçırma” mantığıyla yeni mağdurlar yaratılmaz.

Yazımı sonlandırırken günlerdir izlediğimiz zihnimize ve yüreğimize adeta kazınan dramatik deprem görüntüleri, kurtarma öyküleri ile birlikte Cemal Süreya’nın Dört Mevsim şiirindeki şu dizeleri var:

Kış mezarına gömsünler sizi

Sokaklar gibi buluştunuzdu

Çarşılar gibi seviştinizdi

Kış mezarına gömsünler sizi.

Evet, öyle oldu binleri, on binleri kış mezarına gömdüler, henüz ulaşılamayan ve gömülemeyenlerin sayısını da bilmiyoruz. Buluşacakları sokaklar kalmadı, sevişecekleri çarşılar da.

Halkımızın umutlarını yaşamlarını ellerinden alan bu felaketin katlanmasına ve bu kadar büyük kayıplara yol açmasına sebep olanları da kazıdık beynimize tabii ki. Tüm gelişmelerin takipçisi olmayı sürdüreceğiz.