Google Play Store
App Store
Kolektif üretimle hikâye yazmak
HİKÂYE ÇORBASI, Abie Longstaff, Resimleyen: Nila Aye, Çeviren: Hülya Dayan Uçanbalık Yayınları, 2025

Songül BOZACI

Hikâyeler, biz onları anlattığımız zaman mı var olur, yoksa hep orada mıdır? Her şeyin bir hikâyesi vardır; biz farkında olsak da olmasak da, bu hikâyeler bulundukları yerde yaşamaya devam eder. Bir taşın, bir ağacın ya da bir dağın hikâyesi, ona tanıklık etmesek bile sürer gider. Ne zamanki bir hikâye anlatılmaya başlanır, o zaman kolektif hikâyeler oluşur.

Kadim zamanlardan günümüze ulaşan hikâyelerin yanı sıra, her gün binlerce yeni hikâye yazılıyor. Bazılarını hep birlikte öğreniyoruz; bazıları ise defterlerde, saklı dosyalarda gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Kimi hikâyelerse çocukların hayal dünyalarının kapılarını araladıkları, yaratıcılıklarını ortaya koydukları oyunların etrafında şekilleniyor. Bu tür oyunlar, çocukların gelişimine oldukça katkı sağlarken her hikâyede onlara yeni bir deneyim kazandırıyor.

‘Hikâye Çorbası’, tam da böyle bir sürecin kitabı. İki kardeşin kendi aralarında geliştirdikleri bir oyun sayesinde her gün yeni maceralara atılırken; okuyucuya da bir hikâyede neler bulunması gerektiğine, karakterlerin nasıl ortaya çıktığına, hikâyenin nasıl merak uyandırabileceğine ve sonunun nasıl kurgulanabileceğine dair oldukça güzel örnekler sunuyor.

Çocuklarla ve yetişkinlerle sürdürdüğüm yaratıcı yazma ve doğaçlama hikâye oluşturma atölyelerinde bu tarz bir yöntem kullanıyorum. Farklı nesnelerle binbir çeşit hikâye oluşturabiliyoruz. Oli ve Suzi, kullandıkları nesneleri gerçek amaçlarının dışına çıkarıp yeniden yorumlayarak şahane hikâyeler yaratıyorlar.

Hikâye çorbasına atılan her nesneyle hikâye, bambaşka bir boyuta ulaşıyor. Her adımda yeni çözüm yolları bulmaya çalışmaları ve bu süreci birlikte yönlendirmeleri çocuklar için çok değerli bir kazanım sağlıyor. Her probleme farklı çözümler bulmayı öğreniyorlar; birinin istemediği bir nesne, hikâyenin seyrinde önemli rol oynayabiliyor. En sonunda, kolektif bir üretimle en iyi hikâyeye ulaşıyorlar. Bu süreç, hayal güçlerini her oyunda daha da geliştirmelerini sağlıyor.

Çocukların dil becerilerini ve kendilerini ifade etmelerini geliştirmede, hikâye anlatmak ve dinlemek büyük önem taşıyor. Bu tarz oyunlar ile çocuklar öğrendiklerini pekiştirirken hem kelime dağarcıklarını, hem de problem çözme becerilerini güçlendiriyorlar. Demem o ki bu kitapla ister siz çocuklarla bir hikâye oluşturma deneyimi yaşayabilirsiniz, isterseniz çocuklar sizi yönlendirerek bu sürece dâhil olabilir.

Oli’nin Suzi’ye söylediği çok önemli bir söz var: “Ders veren bir hikâye istemiyorum!” Tam da bu türden kitaplara ihtiyacı var çocukların. Yeni deneyimlere yelken açarken herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan, deneyerek öğrendikleri süreçlerle hem daha iyi bir okuyucu hem de iyi bir anlatıcı olabilirler. Umarım her çocuğun yolu bu tür kitaplarla kesişir. Kitaplarla yolu kesişmeyenin “Nesneden Yazıya: Doğaçlama Hikâye” atölyelerimle buluşması dileğiyle… Dört bir yanımızı, bizi zenginleştiren hikâyeler sarsın. Ve tabii ki hikâyelerin sonları hep mutlu bitsin… Keyifli okumalar olsun…