Konargeçer öyküler
Göçmenlik, yalnızlık, aşk ve aşksızlıkla örülü bir evrenin çizildiği Başka Diyarlar’da zaman zaman hüzünlü, zaman zaman ironik bir dil var. Ece Altınok Schneider’ın öykülerindeki karakterler bazen fiziksel bazen zihinsel de olsa hep konargöçer.

Beril ERBİL
Ece Altınok Schneider’ın ilk kitabı Başka Diyarlar, geçen aylarda Edisyon Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Öykülerin kitaplaşma sürecini yakından izlemiş bir editör olarak Ece’nin öykü dünyasında gezinmek, onunla metaforların peşinden ilerlemek hem çok keyifliydi hem de yazar-editör birlikteliğine çok iyi bir örnekti.
Göçmenlik, yalnızlık, aşk ve aşksızlıkla örülü bir evrenin çizildiği Başka Diyarlar’da zaman zaman hüzünlü, zaman zaman ironik bir dil var. Öykülerin karakterleri bazen fiziksel bazen zihinsel de olsa hep konargöçer. Ece Altınok Schneider ile yolculuğunu, kitabın yazım sürecini ve temalarını konuştuk.
Öykü yazma fikri nasıl oluştu, seni yazmaya iten sebepler nelerdi ve ilk kitaba giden yolculuğun nasıl gelişti?
Kendimi bildim bileli okuma ve yazma işleriyle çok ilgiliydim. Daha ilkokulda günlük yazmaya başladığımı hatırlıyorum. Daha sonraları okumaya devam etmeme rağmen yazmayla arama bir şekilde mesafeler girdi. Uzun süre pek bir şey yazmadım. Covid kapamaları birçok insanı olduğu gibi beni de kendimi canlı hissettiren şeyin peşine düşmeye zorladı. Bunun sonucunda da yazıyla yeniden buluştuk ve bir daha da ayrılmadık. Birtakım serbest yazı pratikleri yaparken kendiliğinden kurgular oluşturmaya başladığımı fark ettim. Bu da beni öykü yazmaya yönlendirdi. Farklı atölyelere katılıp uzun süre öykü yazmanın incelikleri üzerine çalıştım. Bir zaman sonra da elimde biriken öyküleri yayınlatma heyecanı duymaya başladım. O noktadan sonra editörüm olarak seninle keyifli bir çalışma yürüterek Başka Diyarlar’ı yayına hazırladık.
Kitabın ismi gitmeyi, görmeyi ve keşfetmeyi çağrıştırıyor. Senin de hayatında seyahatin önemli bir yeri olduğunu biliyorum. Seyahat hayatını nasıl dönüştürdü ve bu deneyimin yazdıklarına etkisi nasıl oldu?
Ben çocukken televizyonlarda sıklıkla dönen ve bir hayli popüler bir reklam filmi vardı. Bu reklamda sadece bir sırt çantası ve “Özgür Kız” lakabıyla tek başına seyahat eden bir kadın vardı. İşte o reklama deliler gibi hayrandım ve ben de o kadın gibi tek başıma seyahat etmek istiyordum. Annem ile babamın bu isteğimi bir hayli garipsediğini hatırlıyorum. O günlerden uzun yıllar sonra hayatın fazlasıyla üstüme geldiğini hissettiğim bir dönemde çok da korkmama rağmen Asya’ya tek yön gidiş bir bilet aldım. Ve tek başıma uzun bir yolculuğa çıktım. Bu yolculuk birçok anlamda hayatımı değiştirdi. Halihazırda ne yaptığımı ve aslında ne yapmak istediğimi sorgulamak için boş zamanlarım oldu. Bu sorgulamalar sonucunda yaratıcı yönümle daha derin bir bağlantı içine girebildim. En nihayetinde tüm yolculuklar içe doğru yapılıyordu.
Seyahat aynı zamanda farklı kültürlerden insan manzaralarını gözlemek için de önemli bir fırsattı. Bu da benim için yeni yaşam öykülerine açılan bir kapı demekti.
Başka Diyarlar’daki öyküler bizi çok farklı karakterlerle buluştursalar da her birinde bir konargöçerlik hali mevcut. Öykülerinde bu hal kimi zaman fiziksel, kimi zaman da zihinsel. Bu bağlamda ait olmak ve aidiyet hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum.
Bu soru beni gülümsetti. Elbette ait olmak ve ait hissetmekle ilgili temel bir meselem var. Ve bu mesele öykülerime de yansıdı. Göçmen bir ailenin çocuğuyum. Atalarım evlerini, yurtlarını bırakıp bu topraklara gelmişler ama sanki tam da gelememişler. Geride bıraktıklarının yasının ağırlığını bir ömür taşımışlar. Ve bu bastırılmış yas hali kurdukları yeni yaşamlarında bir gölge gibi her kapının arkasında bekleyip durmuş. Bu pek konuşulmayan ama hep orada olan tam da yerini bulamamışlık hissi belki de karakterimi şekillendiren en büyük öğelerden biri oldu diyebilirim.
Yabancı bir adamla evliyim bu nedenle çok ülkeli ve çok kültürlü bir yaşam sürüyorum. Bu seçimim dolayısıyla tam olarak bir yere ait hissedememe hali yaşamımda tezahür etmeye devam ediyor. Diğer yandan aidiyeti sadece mekânla sınırlamamın çok da gerçekçi olmadığını düşünmeye başladım. Belki bu âna, nefesime ve bedenime köklenmek başka türlü bir aidiyetin kapılarını açacaktır. Tüm bunları tam olarak ve sürekli başarabildiğimi söyleyemem, henüz deneme, yanılma ve araştırma aşamasındayım.
Öykü mekânların genelde şehir ve köy, ev ve orman üzerinden gidiyor. Bu ikilik hakkında neler söylemek istersin?
Çocukluğum herkesin birbirini tanıdığı ve bildiği küçük bir köyde geçti. Sanırım kendimi bağlantıda ve bütün hissettiğim tüm o zamanlar içimde köyümün imgesi olarak yer buldu. Ne zaman yalnız, korkmuş ya da kayıp hissetsem hâlâ içimdeki o köye sığınıyorum.
Son yedi senedir kırsalda yaşıyorum; belki de hâlâ içimdeki o köyü dışarlarda bir yerlerde var etme çabasındayım. Şehir hayatının dinamizmini çok özlesem de kısa sürede şarjım bitiyor ve yeniden sakinliğe ihtiyaç duyuyorum.
Evim ve orman hayatımın geçtiği iki temel mekân diyebilirim. Ormanda kendimi evimde olduğu kadar rahat ve güvende hissediyorum. Bu mekânları bu kadar çok kullanma nedenim de bu olabilir.
Öykülerinde metaforları kullanmayı seviyorsun. Başka Diyarlar’daki öyküleri yazarken kurmaktan en çok hoşlandığın metafor hangisiydi?
Birkaç sene önce bir hayli çabalamama rağmen bir dişimi enfeksiyondan kurtaramamış ve çektirmek zorunda kalmıştım. O çekilen dişin ağzımda oluşturduğu derin boşluk her nasılsa genç yaşında ölen babamın yasını tetikledi. Dilimin o boşluğu her ziyaretinde kalbim babamın kaybının yasıyla sızım sızladı. Bu çekilen dişin üzerimdeki etkisini bir metafor olarak “Boşluk” öykümde kullandım. Böylesi içinde kalması zor, derin duygularının sanatla ifadesinin şifalı olduğuna inanıyorum. Elbette babamın kaybının sızısı bir ömür benimle olacak ama bir yanıyla bu kaybın sanat yoluyla ifade bulmuş olmasının beni genişlettiğini hissediyorum. Bu nedenle o metaforu çok seviyorum.
Edebiyat dünyasına bu öykü kitabınla adım attın. Bundan sonra nasıl ilerlemeyi düşünüyorsun?
Şu aralar bir çocuk kitabı üzerine çalışıyorum. Çocuklar için kurgular yapmaktan keyif aldım. Bir süre bununla ilgilenmeyi düşünüyorum.