İlk bakışta kendini sürekli tekrar eden dalgalar yaklaşımı Marksist teoriyle çelişiyor gibi dursa da bu dalgaların kendini ebediyen tekrar edeceği gibi kaide yok. Zira her dalgada sistem biraz daha sıkışıyor

Kondratiev dalgaları ve endüstri 4.0

Kapitalizmin en karakteristik özelliklerinden biri yarattığı büyüme dinamizmidir. Ancak kapitalist büyümeyi sağlayan kanallar sık sık tıkanır. Ekonomi bazen az büyür, bazen çok. Bazen de hiç büyümez, hatta küçülme yaşanır. Bu sıkıntılı dönemler bazen kısa sürer, bazen de çok uzun.

Büyük resme baktığımızda bu indi-bindilerin belli bir şablon takip ettiğini görürüz. Sovyet iktisatçı Nikolai Kondratiev, 1920’li yıllarda yaptığı araştırmalarda, kendini tekrar eden genişleme ve bunalım dalgalarını gözlemlemiş ve bu şablonu açıklayacak bir teori geliştirmiştir. Buna göre kapitalist sistem takribi 45-60 yıllık, dört fazlı, döngüler yaşar.

Kondratiev’in dört mevsimi
Geniş çaplı iktisadi hareket yaratacak bir icadın çıkışı Kondratiev dalgasının ilk fazını başlatır. Mesela 19. yüzyılın başlarında trenin icadı hem bölgelerarası ticareti hem de yerel üretimi tetiklemiştir. Eski dönemlerde genelde bir kasabaya yetecek kadar üretim yapılırken ulaşımın hızlanması ve ucuzlaması artık daha fazlasının üretilip etraf şehirlere ve kasabalara da satılabilme imkânını sağlamıştır. Bu icat sayesinde sistem ekonomik genişleme dönemine girmiştir. Buna döngünün bahar mevsimi de denir. Bu dönemdeki hareketliliğin yarattığı efektif talep fiyatları artırır. İcat ile bağlantılı sektörlerde üretkenliği artıran inovasyonlar yapılır.

Bahar mevsiminde, icat üretimin yayılabildiği her alanına yayılır ve olumlu beklentilerle birlikte ekonomik bir patlamanın yaşandığı ikinci faza, yani yaz mevsimine girilir. Bazı döngülerde, hegemonik güç, kontrol ettiği ekonomik rantı sürdürmek için askeri harcamalarını arttırarak savaş pozisyonu alır.

Üçüncü faz, iktisadî büyümenin yavaşladığı, kâr hadlerinin azaldığı, beklentilerin bozulduğu ve bölüşümün sıkılaştığı sonbahar mevsimidir. Reel üretimden elde ettiği getiri azaldıkça sermaye kendini finans sektöründe değerlendirme eğilimine girer. Tabii bu aşırı finansallaşma kaçınılmaz olarak riskli ve spekülatif yatırımlar yapılmasına sebep olur. Şişen varlık balonlarının patlamasıyla sistem krize girer.

Artan işsizlik, yavaşlayan büyüme, düşen enflasyon, düşen reel faizler ve artan iflaslar Kondratiev döngüsünün dördüncü fazı olan kış mevsimini karakterize eder. Artık icadın sağladığı rantın suyu da çıkmıştır. İktisadî hareketlilik giderek durağanlaşır, siyasi kutuplaşmalar artar. Sistemi kurtarmak için yeni bir icat gerekmektedir.

Son Kondratiev dalgasının neresindeyiz?!
2000’li yıllarda müthiş bir likidite bolluğu yaşandı. Fakat çoğu ülkede bu paralar emlâk sektörü ve finansal piyasaları şişirmekte kullanıldı. Akabinde mortgage balonu patladı ve küresel ölçekte sistemik bir krize girildi. Çoğu ekonomide işsizlik hala yüksek seyrediyor. Düşen yerlerde de yeni istihdam ekseriyetle yarı-zamanlı, geçici ve esnek pozisyonlar üzerinden sağlanıyor. Reel faizler %1-2 bandında, hatta kimi ülkelerde negatifte seyrediyor. Merkez ülkelerdeki enflasyonun yüzde 1-2 bandında olması toplam talepteki yetersizliğe işaret ediyor. Ekonomik büyüme rakamları Çin hariç tatsız. 2007’de başlayan krizle birlikte dünyanın en büyük şirketleri, hatta ülkeleri, iflas bayraklarını çektiler. Ginger, kinect, akıllı saat, akıllı gözlük falan gibi teknolojilerin kritik ve kitlesel bir ihtiyaca cevap vermeyen ıvır zıvır zımbırtılar olması sistemin inovasyon doygunluğuna ulaştığı izlenimini veriyor. Peki kış uzarken sistemi krizden çıkaracak icat neden bir türlü gelmiyor?

Endüstri 4.0 baharı getirir mi?
Endüstri 4.0, sanayi ile bilişim sektörünü bir araya getirerek ekonomiye yeniden ivme kazandırma vaadi olan bir girişim. Deterjanınız bittiğinde bir tuşa basıp online olarak süpermarketten deterjan siparişi vermenizi ya da iş çıkışı trafikteyken akıllı telefonunuzdan evdeki kahve makinesini başlatmanızı sağlayan sistemler bilişimle reel sektörün birleştirilmesine verilebilecek küçük örnekler.

“4. Endüstri Devrimi” gibi iddialı bir sloganla gelse de ortada bir devrim ya da icat yok. Üç boyutlu yazıcı büyük çaplı bir yaratıcı yıkım ve yenilenme yaratarak sistemi kurtaracak bir çözümmüş gibi durmuyor. Elektrikli otomobil en fazla mevcut otomobil sektörünü yeniler ama mevcut hacmin üzerine katlayarak çığır açacak bir inovasyon değil. Zaten çok açık ki her ikisi de, en azından şimdilik, beklenen ivmeyi yaratabilmiş değiller.

Çığır açan icatlar çok büyük bütçeler ve uzun süren araştırmalar gerektirir. Ancak uzun vadede hepimiz ölüyüz; her sene 5, 5s, 6, 6s, 7, 7s diye aynı modelin lacivertini üreterek güzel kârlar elde etmek varken kimse milyarlarca dolarını sonunu göremediği büyük projelere yatırmak istemiyor. Giderek hızlanan kapitalizmde sermayedar eskisine göre artık daha kısa sürede getiri elde etmek istediğinden sistem günü kurtaracak küçük inovasyonlar üreten kısır bir döngüye girmiş durumda. Öte yandan çabuk ve yüksek getiri bekleyen küçük birikimler de hala bitcoin gibi finansal balonları şişirmeye devam ediyor. Bu yüzden de altıncı bahar bir türlü gelemiyor…

İlk bakışta kendini sürekli tekrar eden dalgalar yaklaşımı Marksist teoriyle çelişiyor gibi dursa da bu dalgaların kendini ebediyen tekrar edeceği gibi kaide yok. Zira her dalgada sistem biraz daha sıkışıyor. Birkaç dalgada bir iyice tıkanan sistem bir açmaza giriyor ve akabinde hegemonyanın devri söz konusu olabiliyor. Hatta kimi çevrelerde Amerikan hegemonyasının artık devir vaktinin geldiği olası bir senaryo olarak tartışılıyor. Peki yerine geçecek ülke Çin olabilir mi? Bu da ayrı bir yazının konusu…