Google Play Store
App Store

Bazılarımız tatil yaptık. Bilgisayarım, bozulup, tatilini uzattı biraz. İnsan değil ama o da çok çalıştı, hakkıdır.

İnsanların evrensel bir “Haklar Bildirgesi” var ve “Herkesin, dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar” diyor.

Gelin görün ki insanlarımızın yüzde 60’dan fazlası yoksulluktan bu hakkı kullanamıyor.

Bir de kötülük var, hiç tatil yapmayan! Örgütlü kötülük! 1955’in 6-7 Eylül’ünde İstanbul sokaklarında olan, o gün bugün de sokakları terk etmeyen kötülük!

Kötülük; farklı kavramlarla adlandırabileceğiniz rejimi memleketin!

Küçücük çocukların “kaybolduğu”, gazetecilerin öldürülmesi için “ihale açılan” bir korku filmine dönüşmüş memlekette, kötülük hiç tatil yapmıyor!

Metin Lokumcu, 13 yıl önce kötülüğün biber gazıyla öldürüldü Hopa’da. Memleketinin iyiliği, doğası için mücadele eden bir güzel öğretmenimizdi. Dün Lokumcu’nun karar duruşmasında beraat ettirilen kötülük, Hopa’da da tatil yapmadı ve geçen gün ağaçlarını savunan Reşit Kibar’ı katletti mermileriyle.

Kötülük, memleketin havasına, suyuna, toprağına, ormanına, dağına, taşına, kurduna, kuşuna, börtü böceğine, kısacası doğasına saldırıyor. Hiç tatil yapmadan!

Biraz tatil yapabilenlerdenseniz ve memleketi dolaşma şansınız olduysa HES’lerle derelerin nasıl kurutulduğunu; balığın, kurbağanın, arının, otun, otla birlikte sığırın, keçinin, koyunun hayat damarlarının nasıl kesildiğini görmüşsünüzdür.

O HES’ler Ankara bozkırına, Ankara Çayı’nın geçtiği Polatlı’nın Sarıoba, Müslüm, Oğuzlar köylerine dayandı şimdi.

Lokman Hoca, öğretmenlikten emekli bir çiftçi, HES’le suların nasıl kesileceğini, bozkırda bin bir zorlukla yaptıkları tarımın yapılamaz hale getireceğini anlattı telefonda. Amerikan H2O International şirketinin Ankara Çayı üzerinde 992 milyon TL’lik yatırımla kurmaya hazırlandığı HES’ler yüzünden…

Amerikalılar… Dünyaya demokrasi, barış ve kalkınma getirme şampiyonları! Savaş örgütü NATO’nun başkomutanları! Hafta başında, İsrail’le mücadeleyi kahve dükkânlarında yapan İslamcıların suskun bakışları altında İzmir Limanı’na demir atan USS WASP adlı savaş gemileri, sosyalistlerin protestoları altında perşembe günü demir alıp İsrail’i korumak üzere yoluna devam etti.

Kötülüğü tanımlamak için bakılacak yerlerden biridir ABD. Bir kavram olarak barış ve demokrasiyi tekeline almıştır ama tam tersini götürür dünyanın dört bir yanına. Savaş gemilerinin, uçaklarının, füzelerinin sırtında…

İsrail misal, kötülüğün en cisimleşmiş hali ya şimdi, ABD’dir aslında, Orta Doğu’da konuşlanmış! İyi İsrailliler ve Yahudiler ise ikisine karşı da ayakta işte!

İlkesizdir kötülük, U dönüşlerinde pek mahirdir. Dış politikadaki U dönüşleri için köşe değil kitap yazsanız yetmez. Ben bu haftanın konuğu “Kardeşim Sisi” diyeyim, siz gerisini getirin.

Kural tanımaz kötülük. Yasa, anayasa mahkemesi önemli değildir. Mahkeme kararlarına karşın Can Atalay’ı yatırmaya, Demirtaş’ı, Kavala’yı içeride tutmaya devam eder.

İmamoğlu, “Ceza mı keseceksiniz? Buyurun kesin. Size söz; bu millet ayağa kalkar. Bu millet size Yargıtay kararı verene kadar, o süreyi göstermez, evinize yollar” dedi ya, mumla aradığımız adaletin bakanı da “Kimse yargıya parmak sallayamaz ve yargıyı tehdit edemez” diye dikildi karşısına.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum” ya da “AYM kapansın” demek serbest ama!

Bu eksik ve kısa bir özetidir rejimin. Adı doğru konulması gereken, muhalefetin ve mücadelenin merkezine oturtulması gereken de rejimdir. Rejimi demokratikleştirmeden ne normalleşmek mümkündür ne de kötülüğü tatile çıkarmak!