Cumartesi günü yeni kralın taç giyme töreni yapıldı. Kral Çarli 70 yıllık bekleyişten sonra nihayet kral olurken kamuoyunun önemli bir kısmı kraliyetin kaldırılıp cumhuriyete geçilmesini dile getirdi. Kraliyetin devamından yana olanlar muhtemelen hâlâ yüzde 50’nin az üzerinde. Ama bu kral son kralımız olabilir. İçerde ve dışarda bu durumun sonunu görmek isteyenlerin sayısı artıyor.

Kralın taç giyme töreni Muhafazakâr Parti'nin matemine döndü. Çünkü perşembe günü İngiltere genelinde yerel seçimler vardı. Muhafazakâr Parti’nin son bir buçuk yıldır izlediğimiz performansına paralel olarak bu seçimlerden hüsranla çıkması bekleniyordu. Nitekim sonuçta aynı yönde oldu.

Cuma sabahına kadar sayılan oylar İşçi Partisi, Liberal Demokratlar ve Yeşillerin büyük başarı elde edeceğine işaret ediyordu. Akşama doğru sandıkların nerdeyse tamamı açıldığında Muhafazakâr Parti’nin kayıpları tarihsel boyutlara ulaşmıştı. Parti önderliği moral bozukluğunu kontrol etmek üzere “1000 meclis üyeliği kaybedebiliriz” demişti. 500 civarı sandalye kaybı ile bitirmeyi umdukları seçimler en az 1061 kayıpla kapandı.

***

Son yıllardaki tüm yerel seçimlerde ciddi kayıplar yaşayan Muhafazakâr Parti’nin bu hezimeti, büyük oranda partinin ve hükümetin içinde bulunduğu kaos durumunun kaçınılmaz sonucu. Aynı zamanda 2008’deki küresel mali krizden bu yana yaşadığımız en derin geçim krizini yansıtıyor. Hanehalkı enerji harcamalarının bir yıl içinde dört katına çıkması, ücretlerin enflasyon karşısında erimesi ve süregiden yaygın grevler karşısında Muhafazakârlar sözün bittiği yere çoktan gelmişlerdi. Yerel seçim sonuçları bu durumu tescil etmiş oldu.

Seçim öncesi değer verdiğim siyasi analistlerden Robert Ford, Muhafazakâr Parti için 500 civarında sandalye kaybı ve yüzde 28 üzerinde oy oranının iyi bir sonuç olacağını ve genel oy oranının yüzde 25’in altına düşmesinin facia olacağını tahmin etmişti. 1000’den fazla sandalye kaybını cuma sabahı ilk tahmin eden emektar seçim analisti John Curtis oldu. Bunun nedenleri parti saflarında epeyce incelenecek.

18 ay sonra gerçekleşecek genel seçimler için yerel seçim sonuçları çok iyi bir kıstas değil. Ancak eğer Muhafazakârlar birtakım mucizevi değişikliklerle gelmezlerse aynı hezimeti milltevekili seçimlerinde de yaşamaları kaçınılmaz. Mucizelerden bir tanesi yeni ve güvenilir bir önderlik. Buna mucize diyorum çünkü parti saflarında neredeyse denenmemiş kimse kalmadı ve hepsi birbirinden beter çuvalladı. Son beş yılda gelip giden bakanların ve başbakanların nerdeyse hepsi skandallar ve soruşturmalarla tarihe geçtiler. Yani elde Rishi’den daha iyi bir seçenek yok ve o da iyi bir seçenek değil.

***

Peki, Muhafazakârlar bu kadar kötü performans sergilerken İşçi Partisi ne yaptı? Parti lideri Keir Starmer’a bakarsanız bu büyük zafer önümüzdeki genel seçimlerde alınacak büyük zaferin de habercisi.

İşçi Partisi 536 ekstra sandalye kazandı ve Muhafazakârların 2 bin 299 sandalyesine karşın toplamda 2 bin 674 meclis üyeliği elde ederek yerel yönetimlerdeki en büyük parti konumuna yükseldi. Bu Tony Blair’den bu yana ilk defa ulaşılan bir seviye. Genel oy oranı ise BBC tarafından yüzde 35 dolayında hesaplandı. Muhafazakârların yüzde 26’sına karşı 9 puan önde olması, partinin ciddi bir zafer kazandığını gösteriyor. Ancak genel seçimlerde bundan daha iyi bir performans göstermeleri ve yüzde 40 bandına yaklaşmaları gerekiyor. Aksi takdirde sadece diğer partilerin desteğiyle ya da koalisyonla iktidar olabilirler.

***

Seçimlerin en başarılı partileri Liberal Demokratlar ve Yeşiller oldu. Liberaller sandalye sayılarını yüzde 35 dolayında artırırken genel oy oranı olarak da yüzde 20’ye ulaştılar. Muhafazakârlar ile 2010 yılında yaptıkları ve kendileri açısından felaketle sonuçlanan koalisyon öncesi seviyelere gelmiş oldular. Liberallerin kazandığı meclisler genel olarak Muhafazakârların hâkim olduğu bölgelerde. Bu da aslolarak İşçi Partisi’nin işine yarayan bir durum.

Yeşiller sandalye sayılarını ikiye katladılar ve parti için öngörülen en iyimser tahminlerin bile ötesine geçtiler. İlginç biçimde Yeşiller de Muhafazakârların kaybettiği yerlerde kazandılar. Tabii ki bu da İşçi Partisi’ne yarıyor.

Zurnanın zırt dediği yer ise Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, lehine olan bunca duruma karşın hâlâ ne idüğü belirsiz bir durumda. “Bu parti neyi temsil eder?” sorusunun cevabı hâlâ bir muamma. Önümüzdeki 18 ayda bu sorunun cevabı netleştikçe yeni hükümetin de adı ona göre belirlenecek.