Kübalı siyahi âşığım
2014 yılıydı. Küba’da Havana’nın bir mahallesindeydik. Kadınlı erkekli 40 kadar insanın toplandığı bir salonda, minyon siyahi bir kadın, gözleri gözlerimde, ara sıra ellerimi de tutarak bana aşk şarkıları söylemeye başladı. Yalnızca şarkı olsa, bana ilan-ı aşk da etti. Üstelik Helga yanımdayken!
Salonda gülüşmeler falan. Bizim grup dışındaki Kübalıların yaş ortalaması 80 civarı. Aradan 10 yıl geçtiği halde unutamayıp şimdi size de anlattığım siyahi aşığım 90’ına merdiven dayamış olsa gerek.
Burası ABD ambargosu altında her şeyin kıtlığını çeken, zenginliği para pul, mal mülk ve ne tükettiğinizle ölçerseniz yoksulluğun dibinde bir ülke. Ama her sabah her mahalledeki yaşlılarını alıp bu evlere getiriyor, akşam ailelerinin yanlarına dönene kadar, şarkılar türküler, oyunlarla keyifli ve kaliteli zaman geçirmelerini, sosyalleşmelerini sağlıyor.
Orada birbirine yeniden âşık olanlar da var, devrime bağlılıklarını şarkılarla haykıranlar da... Benim çekiciliğim de karakaşım kara gözüm yüzünden değil, Fidel Castro ile birlikte bir fotoğrafımın olmasından!
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri Japonya. Yaşlı nüfusun da en fazla olduğu. Son yıllarda yaşlılarının “yalnız ölümler”iyle konuşuluyor!
Fındıklı’da Hayati Aykut Parkı’nda bir kalabalık. Çoğu yaşlı insanlar. En önde Huzurevi’nden gelen kadınlar ve erkekler. Japon Sosyolog Doç. Dr. Miki Suzuki Him kendi ülkesindeki yaşlıların durumunu anlatırken can kulağıyla dinliyorlar. Fındıklı Belediyesi ve Nüfusbilim Derneği’nin birlikte düzenlediği, yaşlılar/yaşlılık konulu toplantıyı Karadeniz’in yağmuru başlayıp da hadi dağılın diyene kadar kimse terk etmiyor.
Yaşlanıyoruz... Hem birey hem de toplum olarak. “Hızlı yaşa genç öl, cesedin güzel olsun” diye bir laf vardı. Cesedin nasıl olacağını bilemem ama yaşlanmamanın tek yolu genç ölmek. Asıl endişe edilecek şey de o, yaşlanmak değil.
DSÖ, 65 ve daha yukarı yaştakileri yaşlı olarak kabul ediyor. BM kriterine göre yaşlı ülke olma alt sınırı, yaşlı nüfus oranın yüzde 7’nin üzerinde olmasıdır. En yaşlı nüfusa sahip ülkeler: Monako, Japonya ve İtalya. Türkiye, yaşlı nüfus oranı sıralamasında 184 ülke arasında 67. sırada yer alıyor.
Bunları ve burada aktardığın diğer istatistiki bilgileri Nüfusbilim Derneği Genel Sekreteri Enver Taştı’nın konuşmasından öğreniyoruz.
Türkiye artık yaşlı bir ülke. Yakında da “süper yaşlı” olacak. “Ortanca yaş” bir toplumun en üst ve en alt yaş sınırının ortası anlamına geliyor. 1935 yılında Türkiye’de ortanca yaş 21,3’ken, 2023 yılında 34 oldu ve 2080’de 45’e yükselmesi bekleniyor. Ne ah vah etmenin ne de 3-5 çocuk önermenin bu durumun önüne geçmesi mümkün değil.
Bu çıplak gerçeği görerek, yarınlarımızı şimdiden toplumcu bir perspektifle planlamak zorundayız. Ne bütçe açıkları, ne yoksulluk, ne de kaynak yokluğu gibi argümanlar gerekli adımları atmamaya gerekçe olamaz.
Türkiye’de toplam hane halkının yüzde 19,7’sini tek kişilik hane halkı oluşturuyor. En az bir yaşlı bulunan hane halkı toplam hane halkının yüzde 24,5’i. Toplam hane halklarının yüzde 6,3’ü ise tek kişilik yaşlılar. Yaşlılarımızın yüzde 26,6’sı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında, kadınlarda bu oran yüzde 27,6.
Bu ülkenin bugünlerinde onların emeği, alın teri var. Açlık sınırının altında maaşlara, emeklilikten sonra da iş aramaya, bulabilirlerse iki işte birden çalışmaya, zaten zor geçinen ailelerinin eline bırakılamazlar. Yaşlılar, iktidarların ülkenin geleceği çocuklar gibi özen göstermesi gereken bir kesim. Hoş, son seçimde yaşlıların yüzde 91.3’ünün oy kullandığı dikkate alınırsa, siyaset mecburen onlarla ilgilenecek.
“Yalnız ölen” değil, 90’ında bir yabancıya âşık olan yaşlılarımız olsun!