Google Play Store
App Store

Bazen günlük hayatta karşılaştığımız dinleyicilerimizin bize yönelttikleri ilk soru “Sizi niye ekranlarda göremiyoruz?” oluyor. Benim bu soruya verecek tek cevabım, kollarımı iki yana açarak hangi televizyon diye bir karşılık vermem oluyor. Ana akım medya, ne darbe, ne sıkıyönetimler döneminde bile bu derece kültür ve sanat programlarından uzaklaşmamıştı. Günün herhangi bir saatinde açın bakın televizyonlarda neler göreceksiniz. Ya birbirine bağırıp çağıran insanlar ya yemek programları ya da hiçbir sonuca ulaşmayan, bilimsellikten, nesnellikten uzak tartışmalar… Hiçbir televizyon kanalı haftanın bir saatini bile, müziğe, edebiyata, tiyatroya, sinemaya ayırmıyor. Bu ne kadar üzücü. Bütün kanallar adeta kasabanın birine gelmiş ticari bir kumpanya gibi birbirlerinden daha kötü programlar yapabilmek için adeta yarışıyorlar. Tek hedefleri var daha fazla izlenmek, daha fazla reyting ve reklam pastasından en büyük payı almak. Yaptıkları işler çocukları etkiler mi, olumsuz mesajlar içerir mi, genç kız ve erkekleri yanlış şekilde yönlendirip emek harcamadan para kazanmaya iter mi kimsenin düşündüğü yok. Hele hele o diziler yok mu? Akıllara zarar.

Türkiye’deki televizyon yayıncılığının tek bir amacı ve hedefi var. Daha fazla reklam daha fazla gelir. Hiç bir televizyon sahibi ve program yapımcısının ne estetik umurunda, ne sunucuların Türkçe’yi doğru kullanmaları, ne de topluma iyi bir şeyler verebilme kaygısı. Televizyonlar 24 saat açık ticarethaneler. Kendileri bu kadar kâr peşinde koşarken, muhabirlerin, kameramanların, kurgucuların, editörlerin aldığı ücretler ise evlere şenlik. Ne anlatacaktım yine nerelere geldim.

Geçen gün çok sevgili dostum Şafak Ongan aradı ve çalıştığı kanalda bir kültür sanat programına davet etti. Şafak Ongan ismi tüm müzik camiası için çok önemlidir. Müzik sektöründe yapımcılıktan, yayıncılığa, sunuculuktan organizasyona kadar farklı alanlarda çalışmış, yıllardır çok önemli işlere imza atmış birisidir Şafak. Bilmeyenler için bir not düşeyim bir dönem kendisinin kurduğu Dream Tv ve Radyo D ve CNN Türk Radyo’nun da Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapmış çok renkli biridir Şafak.

Özellikle "Türkçe sözlü rock müzik olur mu" diye tartışma programlarının yapıldığı 90’lı yılların başında Güven Erkin Erkal ile birlikte tüm rock camiasının sesi olmuştu.

Tabii ki çekim öncesi 80’leri, 90’ları, 2000’leri konuştuk. Yeni çıkan şarkılardan pek haz alamadığımızı belki de anlamadığımızı konuştuk. Bunda aldığımız yaşın da etkisi olabilir mi düşüncesinin hemen üstünü çizdik. Şafak da ben de bu kadar yaş almamışken bile hep gençlerin yanında durmaya çalıştık. Yaptığımız programlarda onların da sesi olmaya çalıştık. Hatta ben “Yorumsuz” isimli canlı performansa dayalı müzik programı yaparken "Henüz Duyulmayanlar” diye bir bölüm açmış, orada amatör ama gelecek vadeden isimlere yer vermiştim.

Birkaç kanal dışında kültür ve sanat programlarına yer verilmiyor ne yazık ki.

Nedenini sorsak büyük ihtimalle izlenmiyor cevabını alacağız ama hiç de öyle değil. Ayrıca televizyon yayıncılığının amaçlarından birisi de izleyicileri az da olsa bilgilendirmek, eğitmek değil mi? Ama bunlar kimin umurunda.

Sevgili Şafak eminim bu yeni kanalında da bu eksikliği giderecek ve birbirinden güzel programlarla farkını gösterecektir. Ayrıca Art-e’nin sunucusu Melis Hazal Karagöz’ü de tebrik ederim. Gerek konuya hâkimiyeti, gerekse güzelim Türkçe’mizi doğru kullanımıyla benden tam not aldı. Bu haftalık bu kadar dostlar.

Kalın sağlıcakla…