Kültür ve ekol şampiyonası
Avrupa’nın sosyal ve sınıfsal çelişkilerin merkezi olmayı sürdürmesinin tarihsel derinliği onu değişimlerin merkezi haline getirmiştir.
Cambrigde Kuralları” denilen ilk kurallar, futbol tarihinin modern futbolun başlangıcı anlamında ilk kurallarıdır
Dünyanın ilk futbol kulübü olarak 1857’de kurulan Sheffield FC’yi, 1862’ye kadar Sheffield bölgesinde kurulan 15 takım takip ediyor ve bu kulüpler Sheffield FC’ın oluşturduğu kurallara bağlı olarak Sheffield Birliği adı altında aralarında maçlar yapmaya başlıyorlardı.
Art arda birçok futbol takımının kurulmasıyla düzenleyici ve idari bir organın eksikliğinin ortaya çıkması, modern futbolun kurallarının ana bir çatı altında standart hale getirilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştı. İşte bu ihtiyaca cevap verecek idari kurul 1863 yılında kurulan “Football Association” (FA, İngiltere Futbol Federasyonu) olacaktı.
Demiryollarının getirdiği seyahat rahatlığının etkisiyle ve İngiltere’nin sanayi Devrimi ile ortaya çıkan hammadde tedariki için uluslararası emperyalist politikalarının ortaya çıkması, onu yeni sömürgelere muhtaç kılmıştı. Bu amaç çerçevesinde dünyaya yayılma politikasını kültür emperyalizmiyle tetikleyen İngiltere, elindeki tüm olanakları kullanarak gittiği her ülkede yerli halk ile bu sayede diyalog kurmayı başarmıştı. İşte bu yüzden futbol, İngiltere’nin sınırlarını aşıyordu.
Başta Birleşik Krallığı oluşturan İskoçya, İrlanda, Galler olmak üzere İngiliz denizcilerinin de katkısıyla Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya üzerinden tüm Avrupa’ya ve o tarihlerde yüksek sayıda İngiliz vatandaşın yaşadığı kolonileri Avustralya ile Kanada ve Güney Amerika kıtasında demiryollarını inşa ettikleri Arjantin, Brezilya ve Uruguay’dan dünyanın dört bir köşesine hızla yayılıyordu. Uluslararası arenaya hızlı bir giriş yapan ve Brezilya’da hemen “güzel oyun” olarak anılmaya başlayan futbol, kısa zamanda uluslararası müsabakalara da sahne olmaya başlıyor.
Futbolun kurallarını İngilizler belirlemiş olmasına karşın, yetenek denen kurgu ise ülkelerdeki genetik kodların ve yaşam kültürünün bir uzantısı olarak, bu ölçüleri belli ve kurallı oyun içinde çok büyük farklılıklara neden olacaktı.
Aynı zamanda, İngiltere’nin kendi çıkarları doğrultusunda sömürge haline getirdikleri tüm ülkelerde, bu kurallı oyun İngilizlere ve İngiltere’ye karşı bir başkaldırı ve eşit koşullarda mücadele alanı olacaktı.
İşte o rekabetin, başkaldırın ve başka bir futbolun oynanabileceği Jules Rimet’in önderliğinde, Olimpiyatlar dışında uluslararası bir futbol turnuvası düzenlemek için çalışma başlatılmasının ardından, yapılan toplantılar neticesinde 1930 yılında ilk Dünya Kupasının Uruguay’da yapılmasıyla ortaya çıktı.
Futbol artık bir kültür emperyalizminin bir aracı değil, oyun formatında bir amaç olmuştu.
1955 yılında, yine bir Fransız olan ve UEFA’nın genel sekreteri Henri Delaunay tarafından Olimpiyat oyunları, Dünya Kupası dışında yine bir Fransız Avrupa Futbol Şampiyonasının öncüsü oldu. Bunu kendisi görmedi ama oğlu Pierre Delaunay tarafından adeta vasiyeti yerine getirildi.
Avrupa Şampiyonası Dünya Kupasının önüne geçiren özelliklere sahiptir. En önemli ayrıcalığı, derin kültürel derinliğinin sağlamış olduğu farklılıkların ülkelerin belirli çizgilerle ayırmasıyla neden olmasıyla birlikte, kültürel farklılıklar her alanda ‘ekol’ haline gelip kesin ayrışmanın nedeni oldu.
Her ülkenin kendine ait var oluş kültürü vardır. Bunun sahaya yansıması tabii olandır.
İkinci Dünya Savaşı sonra ortaya çıkan harap bir ülkenin yanında, suçluluk duygusu ile utanç duygusunu karışımı bir ruh hali Almanya ya egemen olmuştu. 1954 Dünya Kupası’nı kazanmaları bu ruh hali içerisinde gerçekleşmişti.
Bu utanç duygusunun yüzlerine yansıması ile sahaya çıkmışlardı. Ve ayağa kalkmaktaki dirençleri, onları sahada da var olma sebepleri olmuştu. İngilizlerin 1966 Dünya Kupasındaki talep karlığından daha fazlasına ihtiyaçları vardı Almanya’nın.
Almanya, 1974 yılında Münih’te Franz Bechanbauer liderliğinde Dünya Kupasını kazanırken artık var olma sürecini tamamlamış, eşit koşullarda rekabet ortamında ve kurallı oyun içinde öz güvenli olarak mücadele eder duruma gelmişti. Disiplin, zihinsel güç, azim ve kararlılık en önemli karakterleriydi. Pes etmemek üzerine kurulan iradeleri, kazanmak için her şeyi yapma azimleri kaybederken bile kazanma azmini ortaya koydular.
1990 yılında Franz Bechanbauer teknik direktör olarak da Dünya Kupasını kazanmasıyla da elde edilen başarıların bir ‘kültür’ ve ‘ekol’ ürünü olduğunu ve oyun belirli bir disiplini içinde oynanırken süreç de artık onları bir otorite olarak tanımlanmaktaydı.
İşte aynı otorite, Franz Bechanbauer liderliğinde 2006 yılında bu kez Dünya Kupasını organize etti. Ve büyük bir çalışma örneği göstererek başarıyla işi tamamladılar.
2024 Avrupa Futbol Şampiyonasın tekrar Almanya’da yapılması hem oyunu bir ‘kültür’ içinde klikleştirerek oynayan bir ülke futbolu ile, aynı zamanda bu oyunu nasıl organize edeceğini bilen bir işletme modeline ve bunu sağlayacak derinliğe sahip olduklarını da tekrar gösterecekler.
Bu organizasyon içinde yer alacak olan Türk Milli takımını için turnuva bir ayrıcalıktır.
Bu ayrıcalık sadece katılmayı gerçekleştirmek adına değil, aksine bir sistem bütünlüğü içinde rekabet edebilecek ortamı bulması adına çok önemlidir. Çünkü, buradaki takımların varlığı birer ‘ekol’ üzerinden oyun kültürünün sahaya yansıması anlamına geldiğinden ne TFF, ne medya, ne troller, ne de yöneticiler Milli takım hariç buraları manipüle etme gücüne sahip olamayacaklar.
Bizde futbol manipüle edilen bir oyun olduğundan ve sistematik kurgu üzerinden bir oyun bütünlüğüne sahip olmadığımızdan mevcut teknik direktörün donanımları kadar işlev görme durumunda kalacağız. Bu noktadaki tek şansımız teknik direktörün-her şeye rağmen-ortaya koyacağı irade olacaktır. Avantajımız ise Montella gibi ‘ekol’ üzerinden gelen biri ile çalışıyoruz.
Bu ayrıntının yanında, bir mecburiyetimiz de futbolu taktiksel ‘bilgi’ üzerinden değerlendirme zorunluluğu içinde kalacak olmamızdır. Bu durum biraz sıkıntılı olmakla birlikte, aynı zamanda ‘bilgi’ üzerinden ortaya çıkan yetersizliklerden dolayı bir yüzleşme ortamını da yaratacaktır.
Avrupa şampiyonalarının ve Avrupa kupalarının bu açıdan bize katkısı çok değerlidir.