Kültürle hareket etmeliyiz
Ne zamandır aklımdaydı ancak fırsat bulabildim yazmaya. Müyorbir (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği)’in kuruluşunun 25’inci yıl etkinlikleri kapsamında bir Türk Sanat Müziği Paneli yaptık geçen günlerde.
Mehtap Saraç’ın moderatörlüğü üstlendiği bu panele konuşmacı olarak Ahmet Kadri Rizeli, Cengizhan Sönmez, Birol Yayla, Mine Geçili, Coşkun Sabah gibi sanatçılarla akademisyen Volkan Gidiş katıldı. Konservatuar öğrencileri ve Müyorbir üyelerinin yanı sıra Türk Sanat Müziğinin duayenleri Vedat Çetinkaya, Zekai Tunca ve Hasan Esen de dinleyiciler arasındaydı. 3 saate yaklaşan etkinlikte bazı önemli noktalara parmak bastı konuşmacılar. Madde madde sıralamaya çalışayım.
Türk Sanat Müziği tanımı yerine Türk Makam Müziği denilmesi daha doğru.
Türk Makam Müziği’nde 622 makam var. Ancak kulağa kolay gelen ve birbirine benzer 25 makam kullanılıyor.
Türk Makam Müziği hem yorumlayanlar hem de dinleyenler için kolay bir müzik türü değil.
Bu musikide Türkçe’nin doğru kullanılması çok önemli.
Klasik Batı Müziği’nde de farklı düzenlemeler, değişik biçimler var ama eserin orijinaline sadık kalınıyor. Bizdeki örneklerinde ise Türk Makam Müziği’nin özgünlüğü bozuluyor.
En yakın popüler Türk Müziği eserleri 60-70 yıllık. Sorun aslında repertuarın yenilenememesi. Yeni şarkılar olmadığı için, şarkıcı da çıkmıyor dolayısıyla star da.
Sadece TRT, Türk Makam Müziği ve Türk Halk Müziği’ni koruyor. Tematik müzik kanalları dışında hiçbir özel radyo dinleyicisi ve televizyon izleyicisi -yeni jenerasyon- bu tarzlara ilgi duymuyor.
Türk Makam Müziği albümleri yapılmıyor, nadiren yapılsa bile tanıtım için bütçe ayrılmıyor.
Türk Makam Müziği köklü geçmişi ile hâlâ varlığını sürdürmeye çalışıyor, popüler müzik de makam müziğinden besleniyor. Ekonomik kaygılar aşıldığı takdirde bu etkileşim daha faydalı ve besleyici olabilir.
Konservatuar mezunlarının iş bulma konusunda kaygıları var. Devlet kurumlarında açılan kadrolara girme ihtimalleri, mesleklerini yeterince icra edecekleri ortam yok.
Kendi makam yapımızı, usullerimizi, farklı yaklaşımlar, sentezler oluşturup kitlelere yaklaştırıp aynı zamanda da talep yaratmamız şart.
Biz neyi daha çok satarız, pazarlarız düşüncesinden ziyade müzikal birikimlerin geliştirilmesi, entelektüel birikimin yaratılması, ben nasıl bir müzisyen olacağım ve amacım ne, nasıl bir farkındalık yaratabilirim denilmesi lazım
30-40 yıldır ne kadar tüketilirse o kadar değerlidir fikri pompalandı, böyle bir şey yok. Parayla değil, kültürle hareket etmeliyiz.
Türk Makam Müziği icracıları Batı Müziğini bilmez, Batı Müziği yapanlar da Türk Makam Müziğini. Aslında her iki taraf da öbür tarafa ana dal gibi yaklaşır ve hassasiyet gösterirlerse medeniyetler için çok daha büyük zenginlik olur.
Evet panelde konuşulanları bu başlıklar altında özetlemek mümkün. Benim gözlemlediğim sadece devletin ya da radyo ve televizyonların değil, herkesin bu hazine değerindeki müziği görmezden gelmeleri. Onca değerli üstat bu panel için bizlere teşekkür ederken, aslında bu kültür hazinesini bugünlere kadar taşıdıkları için en büyük teşekkürü onlar hak ediyor.
Kalın sağlıcakla…