Google Play Store
App Store
Kurbanları çocuktu

“İnsanlık çocuklara en iyisini sunmayı borçludur” diye yazıyor, 1924 Cenevre Beyannamesi.

“En iyisini sunmak” diyor!

Peki, çocuklara “en iyisini sunacak” kapılar neden kapalı?

Laik eğitim kapıları neden kapalı?

Çocuk haklarını koruyan hukuk kapıları neden kapalı?

Neden tacizin, cinsel şiddetin, istismarın zulmün kapısı çocuklara açık?

Karanlığın kapısı arkasında gizlenmiş sıralı zulümlerden birinin kapısı daha açıldı.

Cemaatlerin ve tarikatların o karanlık kapısını, gazetemizden sevgili Timur Soykan’ın 3 Aralık tarihli haberi ile açtı. O kapının arkasına gizlenmiş bir skandalı görünür ve bilinir kıldı.

O kapı, İsmail Ağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın karanlık kapısıydı. O kapının ardında 6 yaşında bir kız çocuğuna yıllardır cinsel şiddet ve istismar uygulanmıştı!

Bu insanlık dışı suçun adresi yabancı değildi! Daha öncede benzeri skandallarla sicili kabarık cemaatlerden biri!

Siyasal İslamcı holdingleşmiş İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfının kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel H.K.G. isimli kızını altı yaşındayken imam nikahıyla evlendiriyor! 6 yaşındaki kıza, cemaatin İslami sohbetleri yapan ve siyasilerle boy boy poz veren bir hocası yıllardır cinsel şiddet uyguluyor.

Bu insanlık dışı rezalete, dinci gericiliğin örgütlü cemaatleri ve onları kendinden menkul din ile aldatan şarlatan şeyhleri ortam hazırlıyor.

Neden mi?

Çünkü, siyasal İslamcı cemaatler ahlak, kural, hukuk ve evrensel değerleri tanımaksızın kendi karanlık gettolarında ve siyasi iktidarların kollamasıyla denetimsiz yaşıyorlar. Her gün yolsuzluklar, cinsel şiddet, çocuk istismarları ya da ya da kamu kurumlarındaki tahakkümleri ile gündeme geliyorlar.

Her olay “münferit” ya da “bir kerelikten bir şey olmaz” denilerek, bu olayların üretildiği karanlık zihniyetin dehlizleri ve sistemi sorgulanmıyor.

Çünkü onlar iktidar siyasetinden ve dinci gericilikten besleniyorlar ve bu nedenle dokunulmazlar. Biliyorlar ki; bu topraklarda din istismarı ve siyasal yalanlarla aldatmak ve istismar suç olarak görülmüyor.

Hatta İslamcı cemaatlerin sözde ulemaları ve çakma ilahiyatçıları bu kendi karanlık ortamlarında medeni hukuka göre suçun, şeriata göre suç olmadığını, dini sohbetler adı altında verdikleri fetvalarıyla meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Örneğin siyasal İslamcı ve ilahiyatçı Nureddin Yıldız’ın “Evlilikle ilgili şeriatımız İslamın yaş haddi yoktur. Buluğ çağından öncede çocuklar evlenebilir. Mesela 7 yaşındaki bir kız çocuğu 25 yaşında bir erkek ile nikahlanabilir” diye fetva veriyor!

Diyanet ve yargı bu adamın rezaletine kaşı karşı sup pus! Hatta, hukuka ve çocuk haklarına aykırı bu konuşma “düşünce özgürlüğü” sayılıyor!

Cemaat ve tarikat şeyhlerinin hukuk ve evrensel hukuk değerlerine karşı suç içeren konuşmalarına dair tek bir dava dahi açılmıyor! Yandaş ve ana akım medyada cübbeli cübbesiz şov yapıyorlar.

Kot pantolon giyen kız çocuğa “cehennemlik” diyen zihniyet 6 yaşındaki kıza gelinlik giydiriyor! Kot ya da etek giyen kız çocuğu suçlu, gelinlikten kefen giyen kız cennetlik oluyormuş!

O nedenle böyle ülkede, 6 yaşındaki bir kız çocuğuna zorla imam nikahı kıyılıyor, evlendiriliyor. Gelinlik değil kefen giydiriliyor.

Neden mi? Çünkü şeyhi öyle buyurmuş; “İslamın şeriatına göre evlilikte yaş haddi yoktur”!

H.K.G. isimli kızın kan donduran acı hikayesi karşısındaki uyanan toplumsal vicdanın “artık yeter” tepkisiyle oluşan kamuoyu gücü, cemaat ve tarikat yapılarına dair tek bir söz etmeseler bile hükümetin bile bu skandalı “münferit” gören tepkilerine tanık oldu.

AKP iktidarı ve siyasal İslamcılar cemaatlerle yüzleşmekten kaçıyorlar.

·İslamcı Ensar Vakfı’nın bir şube başkanı ile bir zorunlu din dersi öğretmeni iki öğrenciye cinsel istismardan yargılanmadı mı?

·Yine Ensar Vakfı yurtlarında öğretmen sadece 3 yılda 10 çocuğa cinsel istismarda bulunmadı mı? Hapis cezası almadı mı?

·Konya-Karatay’da bir Kur’an kursunda 11-12 yaşlarındaki beş erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunmadı mı?

· İslamcı Gençlik, İlim ve Hikmet Derneği genel başkanı yürüten dört çocuğa cinsel istismardan 24 yıl hapis cezası almadı mı?

· Süleymancılar tarikatına bağlı Besni Erkek Öğrenci Yurdu müdürü, dokuz ve 10 yaşlarındaki iki çocuğu istismardan hapis cezası almadı mı?

·Faruki Tarikatı’nın Konya şeyhi aralarında çocukların da bulunduğu beş erkeğe cinsel istismardan 62 yıl hapis cezası almadı mı?

·Erzurum’da Suffa Eğitim Vakfı’na ait bir erkek öğrenci yurdu yöneticisi, yurttaki iki çocuğa cinsel istismardan bulunmadı mı?

·Bir Kur’an hocası, Süleymancılar tarikatına ait İzmir-Dikili’deki Miyase Çocuk Yurdu’nda, yaşları 9 ile 12 arasındaki 7 çocuğa cinsel istismarda bulunmadı mı?

·İstanbul-Ümraniye’deki Fıkıh Araştırmaları Derneği’ne bağlı kayıt dışı Yatılı Kur’an kursundaki çocukları 3 kişi istismar ve cinsel şiddetten yargılanmadı mı?

·Halen hafızalarımızda olan ve Uşşaki Tarikatı’nın şeyhi Fatih Nurullah, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismardan 10 yıl hapis cezası almadı mı?

· Bunlar kamuoyunun gündemine gelenlerden sadece birkaç skandal. Peki, cemaatlerin karanlık dehlizlerinde, karanlıkta kalan sessiz çığlıkları kim duyacak ve açığa çıkaracak?

Çözüm bellidir;

21 yüzyılda çocukları “en iyisini sunmalıyız”! O nedenle çocuklara yönelik zulmü durdurmalıyız. Bu yasal güvenceye alınmalı!

· Çocuklara yönelik cinsel şiddet, istismar, sömürü ve zulmün kapısını açanların kapıları kapatılmalıdır.

· Cemaatlere ve tarikatlara ait tüm okullar ve yurtlar kapatılmalıdır.

· Devlet her il, ilçe ve beldede ücretsiz yurtlar yapmalıdır.

· Tek amaçları samimi dindar insanları sömürmek, aldatmak, siyasete, devlete ve kamu kurumlara sızarak güç olmak ve kamudan nemalandıkları kaynakları ile özel alanda holdingleşen tüm cemaatler ve tarikatlar kapatılmalıdır.

· Cemaatlerin başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere diğer kamu kurumları yaptığı esasen bir tür “ticari ve teolojik” iş birliği olan tüm protokoller iptal edilmelidir.

· Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.

· 4+4+4 Eğitim Sistemi derhal iptal edilmeli ve 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmelidir.

·Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalıdır.

· Siyasiler oy uğruna besledikleri dinci gericiliğin günahlarına ortak olmaktan derhal uzaklaşmalı ve laikliği savunmalıdır.

· Muhalefet partileri artık amasız, fakatsız laikliği savunmalı ve laik düzenin kurumsallaşması için seçim bildirgelerine yazmalıdır. Siyasetin dine, dinin siyasete olan bağımlılığına son vermelidirler! Siyasetin demokratikleşmesi için önce laikleşmesi için radikal adımlar atılmalıdır.