Google Play Store
App Store

Bayramını yüzlerce siyasetçi ve gencimiz cezaevlerinde geçiriyor. Onlara sevgilerimizi saygılarımızı iletirken, yurt genelindeki sanat etkinliklerinden bir demet çiçek göndermek istiyorum.

Kurbansız bayramlara

Bayram tatillini aileleri ile geçiremeyenler yalnızca cezaevindeki dostlarımız değil; ülke nüfusunun önemli bir bölümü memleketlerine gitme olanağına sahip değil. Bırakın seyahat etmeyi, ailesi ile birlikte bir tiyatroya ya da bir konsere gitmeyi bile düşünemiyor, mevcut ekonomik koşullarda. Bu ortamda, yerel yönetimlerin ücretsiz sanat etkinlikleri önemli bir ihtiyacı gideriyor. Tabi, yerel yönetimlerin etkinlikleri yanında, özel kuruluşların ya da vakıfların etkinlikleri var ki, bilet fiyatları can yakıyor. Gene de, gidemesek de, göremesek de, memlekette olup biten güzel şeylerden söz ederek, şu bayram gününde gelecek günlere özlemimizi giderebiliriz.

Yaz Festivallerinin en yoğun olduğu aydır Haziran. İstanbul, İzmir, Muğla ve Antalya’da yaşayanları yoğun etkinlikler bekliyor. Bu kentlerin dışındakilerin tek olanağı ise tiyatro, müzik topluluklarının turneleri ve “Kültür Yolu Festivali”. Adını andığım dört ilimizin de ülkemizin batısında olması bir rastlantı değil. Sanat etkinlikleri ne yazık ki, ülkemizin farklı köşelerine aynı yoğunlukta ulaşamıyor. Bunun bir nedeni, illerimiz arasında eğitim düzeyi açısından ciddi farklılıklar olması. Doğal olarak, eğitim düzeyi görece yüksek illerimizde sanat etkinliklerine talep daha fazla oluyor. Buna bir de söz konusu illerin turizm potansiyelini eklemek gerek. Yerli ve yabancı turistlerin sanat etkinliklerine ilgisi, bu kentlerimizde sanat etkinlikleri sunan resmi ya da özel kuruluşlar için bir motivasyon oluşturuyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kültür Yolu Festivali” bu bağlamda pek çok kentimiz için önemli bir olanak oluşturuyor. Nisan ayında Adana, Mayıs’ta Mardin, Manisa ve Şanlıurfa’da gerçekleştirilen festivalleri Haziran’da Samsun ve Bursa’da sürecek.  Bu iki kentimiz de sanat mekanları açısından yeterli donanıma ve seyirci potansiyeline sahip. Popüler sanatçıların turne güzergahlarında bulunan bu kentlere onları bir kez daha götürmek yerine, yabancı topluluklar, uluslararası etkinlikler planlanabilir. Kuzey, Orta ve Doğu Anadolu’da ise popüler sanatçıların ücretsiz konserleri bu kentlerdeki seyircinin sanat etkinlikleri ile buluşmasına yol açacak bir cazibe odağı oluşturabilir. “Kültür Yolu Festivali” politik ve popülist kaygılardan uzak düzenlenebildiği ölçüde daha etkin olacak hiç kuşkusuz.

MÜZİK, OPERA VE BALE

Haziran’ın ilk büyük etkinliği, 11 Haziran’da açılıp, ayın 25’ine dek sürecek olan 53. İstanbul Festivali. Bergama Kermesi, Manisa Mesir Macunu Festivali gibi folklorik yanı ağır basan etkinlikleri ve Antalya Film Festivali’ni bir yana koyarsanız, ülkemizin en eski festivali... Disiplinlerarası bir festival olarak başlayan İstanbul Festivali, bünyesindeki film, tiyatro, caz etkinlikleri ayrı etkinliklere dönüştükten sonra bir müzik festivali olarak varlığını sürdürdü. Eczacıbaşı Holding’in kurucusu olduğu, yönetiminde ülkemizin büyük holdinglerinin yer aldığı İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen festivaller, ülkemizin en nitelikli festivallerinin başında geliyor. Borusan’ın ana sponsorluğunda gerçekleşen festivalin gelirlerinin önemli bir bölümünü bilet satışları oluşturuyor. Bu da, bilet fiyatlarının oldukça yüksek olmasına neden oluyor. Gene de, iyi ki var dediğimiz etkinliklerden biri bu festival. Gitmesek de görmesek de varlığından haberdar olmak, kaçırdığımıza hayıflanmak bile önemli. Popüler kültür dışında başka kültürlerin varlığını hatırlatabilir, bir özlem yaratabilir…  Ödeme olanağına sahip ‘mutlu azınlık’ için birkaç öneri sunayım: “Camerata Salzburg ve Fazıl Say”, “Valentin Sivestrov’la Hafızanın Anıları V”, Sol Tango Kuartet‘ten “Poesia”, “Caravaggio ve Monteverdi” ve Kınalıada Rum Ortodoks Manastırı’nda “Ada” konseri…

Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi (DOB) tarafından düzenlenen Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali” 16. yılında, Efes Opera ve Bale Festivali ise 8. yaşında. Kuşkusuz,  arkalarında devlet desteği olmadan gerçekleşmesi olanaksız festivaller bunlar. Bilet fiyatları oldukça makul ama İstanbul’un 14 Haziran’daki kapanış gecesinde yer alacak yıldızlar geçidi dışında- uluslararası sözcüğünün hakkını verdikleri söylenemez. Daha çok, farklı illerdeki operaların buluşması niteliğinde… DOB’nin bir diğer festivali, 22. Uluslararası Bale Festivali ise Ağustos ayında Bodrum’da gerçekleşecek.

ULUSLARARASI İZMİR FESTİVALİ

İzmir’de gene Eczacıbaşı ailesinin girişimiyle kurulan İzmir Kültür Sanat Eğitim Vakfı‘nın (İKSEV) düzenlediği Uluslararası İzmir Festivali 38. yaşını kutluyor bu yıl. 3 Haziran’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde iki virtüöz, keman sanatçısı Tuncay Yılmaz ve piyanist Emre Alivar’ın tadına doyum olmayan  “Baroktan Romantizme”  başlıklı konseri ile açılan festivalin ikinci günü Konak sahnesinde İzmir Devlet Tiyatrosu Mehmet Baydur’un “Yalancının Resmi” oyununun prömiyerini izledik. Önümüzdeki mevsimin kaçırılmayacak oyunlarından biri… İlerde ayrıntılı olarak söz etme vadiyle, gelelim önümüzdeki etkinliklere. Uluslararası İzmir Festivali Agora, Çeşme Kalesi ve Bergama Asklepion Tiyatrosundaki konserlerle 12 Temmuz’a dek sürecek. Kendi payıma, Ceyda Tanç Dans Topluluğunun “Ayna”, “Geneva Camerata’nın “Revolta” (İsyan) adlı müzik ve dans performanslarını, “The Easy- Riders of Viennese Classic” ve Türkiye-Polonya Dostluk Konserini kaçırmamaya çalışacağım. Festivale destek olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir, İzmir Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve özel kuruluşların yanı sıra, Institut français, Goethe Enstitüsü, İtalya ve Polonya Konsoloslukları teşekkürü hak ediyor. Onların desteği olmasa Avrupa ülkelerinden sanatçıları İzmir’de görmek hayal olurdu.

Caz müziği ülkemizde giderek daha geniş kitlelerle buluşuyor. Festivallerin bunda ciddi katkısı var. İstanbul (İKSV ve Akbank Caz Festivalleri), İzmir (İKSEV), Ankara, Afyonkarahisar, Alanya, Kaş, Kuşadası, Bozcaada festivallerinin yanı sıra, Antalya, Bodrum ve Bursa’da üç önemli caz festivali var. Mayıs sonu Antalya’da gerçekleşen Antalya - Akra Caz Festivali’nin ardından, 2 Haziran’da 9. Bodrum Caz Festivali, 8 Haziran’da 8. Bursa Nilüfer Caz Festivali başladı. Tatilcilerin ve turistlerin de katkısıyla etkinliklerini kapalı gişe sürdüreceklerini tahmin etmek zor değil.

SİNEMADAN TİYATROYA

Sinemaseverler için de güzel haberler var: 4 Haziran’da Kaş’ta başlayan 4. Kısa Film Festivali ayın 15’inde sonlanacak. 11 Haziran’da İstanbul’da bağımsız festivallerimizden ‘Documentarist’ 16. İstanbul Belgesel Günleri başlıyor. Kütahya’da da bir festivalin başlaması sevindirici: 4-5-6 Eylül tarihleri arasında Aizanoi Kısa Film Festivali gerçekleşecek. Mayıs sonunda, Belgesel Sinemacılar Birliği’nin (BSB) girişimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mimarlar Odası’nın desteği ile düzenlenen Urfa Belgesel Film Festivali ve Bakanlık destekli Kocaeli Film Festivali de sinema kültürünün yurt çapında yaygınlaşması adına önemli etkinliklerdi. Diyarbakır’daki Amed Film Festivali’nin sekiz yıllık bir ardan sonra (yanılmıyorsam Kasım ayında) yeniden başlayacağı haberi de sevindirici. Keşke Anadolu’nun başka kentlerinde de küçük ölçekli de olsa film festivalleri başlatılabilse…

Eski günlerde ülkemizin dört bir yanında açık hava sinemaları vardı. Yaz aylarının en önemli eğlencesiydi bu sinemalar. İstanbul, İzmir, Adana gibi kentlerimizde sayısı 200-300’leri buluyordu bu sinemaların. Anadolu’da sineması olmayan kasaba yoktu neredeyse… Bu geleneği sürdürmekte pek çok kentimizde var olan ‘sinema toplulukları’ öncü bir rol oynayabilir… İstanbul’un büyük otellerinin hemen hepsinde açık hava gösterileri düzenleniyor yaz boyunca. Tabi ki, orta sınıfın yaklaşamayacağı bilet fiyatları ile… Peki, yerel yönetimlerimiz –bu zor koşullarda bile- halkın sinema kültürünü geliştirecek programlarla bir alternatif oluşturmayı düşünmezler mi?

Sözünü ettiğim etkinliklerin, sanat festivalleri yerine sebze-meyve ‘festival’leri ya da AVM’lere özenip alışveriş festivalleri düzenlemeyi yeğleyen yerel yöneticilere örnek oluşturmasını diliyorum.. Mayıs sonunda tiyatro mevsimi sona erdi ama Tiyatro Kooperatifi güzel bir karar alarak, Bayramda Kooperatif üyesi tüm tiyatroların perdelerinin açık olacağını duyurdu. Bu boğucu ortamda nefes alabilmek için bundan güzel bir olanak olur mu? Konserlere verecek paranız yoksa oldukça mütevazı bilet fiyatlarıyla nitelikli oyunlar sergileyen bağımsız tiyatrolar ne güne duruyor…

Kurbansız bayramlara özlem diyerek başlamıştım. İnsanlar kadar hayvanlara da sevgiyle yaklaşıldığı,  kimsenin kurban edilmeyeceği günlerden söz etmenin ütopik olmadığını düşünüyorum. Dün bir haber vardı gazetelerde; Fas Kralı ülkesindeki hayvan nüfusunun azalmasını gerekçe göstererek, bayramda hayvan kesimini yasaklamış; simgesel olarak halk adına Kralın kurban keseceğini duyurmuş. Neden olmasın?