Google Play Store
App Store

Ne olursa olsun, 7 Temmuz’dan sonra Fransa’da popülist sağın siyasete hâkim olacağı bir döneme gireceğiz. Artık kurt kümeste. Liberal ve demokratlar Le Pen’in ve Macron’un "sol da ekstrem" tuzağından kurtulursa, Fransa ilkelerine sahip çıkabilir. Umut her zaman halkta.

Kurt artık kümeste, umut her zaman halkta

Prof. Dr. Samim AKGÖNÜL / Strasbourg Üniversitesi

Fransa'nın milletvekili seçimleri dar bölgeli, tek adaylı, iki turlu bir sistemle gerçekleştirilir. Bir seçim bölgesinde, birinci turda %12,5 ve üzerinde oy alan adaylar ikinci tura kalır. Genelde ikinci tura sadece iki aday kalır ve seçmenler kendilerini en uzak hissettikleri adaya karşı oy kullanır. Diğer bir deyişle seçmen Fransa’da birinci turda "seçer", ikinci turda "eler." Ancak Macron rejiminin geleneksel Gaullist ve liberal sağ ile sosyal demokrat ve liberal solu parçalamasından sonra geriye üç blok kaldı:

MACRONİST HAREKET MEŞRUİYETİNİ YİTİRDİ

Macronist hareket tamamen meşruiyetini yitirip %20’de kaldı. Bunun sebebi hem son yedi senedir yürütülen ultra-liberal politikalar hem de kendi bünyesindeki liberal sağ ve liberal solu eritip yok etmesi. Bunu yaparken de kendi dışındaki her şeyi aşırı sağ ve aşırı sol olarak nitelendirdi. Irkçı popülist sağ ile sol koalisyonunu aynı kefeye koydu ve ikisini de ekstrem olarak nitelendirdi. Her zaman olduğu gibi kendi yarattığı canavarın kurbanı oldu. Geriye küller içinde bir Fransa bırakıyor Macron.

IRKÇI, MİLLİYETÇİLER DERİ DEĞİŞTİRDİ

Irkçı, milliyetçi ve popülist sağ son 7 yıldır deri değiştirmeye çalıştı ve imajını iyileştirdi. Eski Front National (Ulusal Cephe) içindeki görünür faşistleri görünmez kıldı. İçerik aşırı sağ kalsa da kendini merkeze oturttu. Böylece %30’luk bir skora erişti ve 240 civarında milletvekili çıkaracağı düşünülüyor. Tabii ki hedef mutlak çoğunluğu alıp Fransa tarihinin ilk popülist sağ hükümetini tek başına kurmak. Fransa Meclisi 577 sandalyeli; Mutlak çoğunluk için 289 milletvekili gerekli.

Üçüncü blok sol. Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Macron meclisi feshettiğinde güvendiği şey solun bölünmüşlüğü idi. Böylece kendi hareketini popülist sağa karşı tek alternatif hareket olarak gösterecekti. Elysee Sarayı’ndaki hesap çarşıya uymadı. Sol hareketler 48 saat gibi rekor bir sürede ayrışan noktaları bir kenara bırakıp bir mutabakat metni imzaladı ve seçime Yeni Halkçı Cephe adı altında birlikte girip %28 oy aldı. Bu sistemde, teorik olarak hala meclise birinci grup olarak girme şansı var, tabii her şey ikinci turda Macronistlerin ve diğer merkez sağ hareketlerin tutumuna bağlı.

İKİNCİ TUR HESAPLARI

Birinci turun ardından Yeni Halkçı Cephe, 3 adayın ikinci tura kaldığı seçim bölgelerinde kendi adayları üçüncü geldiyse otomatik olarak aşırı sağcı Ulusal Birlik adayının aleyhine çıkacağını açıkladı. Bu durum aşağı yukarı 110 milletvekili için geçerli. Macronistler ve özellikle Les Républicains (Cumhuriyetçiler) adı altında %10 oy almış olan liberal sağcılar ise o kadar net değil. Sol koalisyonun içinde yer alan Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) hareketini "aşırı sol" olarak nitelendiren birçok sağcı lider, aynı şekilde çekilmenin otomatik olmayacağını ve dolayısıyla en azından dolaylı olarak Jordan Bardella ve Marine Le Pen ikilisinin başını çektiği Ulusal Birlik’e destek vereceklerini açıkladı. Bu durum aşağı yukarı 80 milletvekilini ilgilendiriyor.  Böylece 1980’lerden beri geçerli olan, ikinci turda gerçekleşen "Cumhuriyetçi Cephe" geleneği bozulmuş oldu.

KURULAN TUZAK BOZULURSA

Ne olursa olsun, 7 Temmuz’dan sonra Fransa’da popülist sağın siyasete hâkim olacağı bir döneme gireceğiz. Artık kurt kümeste. İki sene sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Marine Le Pen’in önünde fazla bir engel kalmadı gibi görünüyor. Elbette merkezde bulunan liberal ve demokratlar Le Pen’in ve Macron’un kendilerine kurduğu "sol da ekstrem" tuzağından kurtulursa, Fransa ilkelerine sahip çıkabilir. Umut her zaman halkta.