Google Play Store
App Store

Diyarbakır’a yeni atanan Emniyet Müdürü Recep Güven için İçişleri Bakanlığı “soruşturma” başlatmış…

Neyi soruşturacak bakanlık müfettişleri?

Genç müdürün bölgeye yaymak istediği “kardeşlik” havası için verdiği ilk demeci… Güven, “dağda ölen teröriste ağlamayan insan değildir” demişti. Bunu şimdiye kadar pek çok “devlet büyüğü” söyledi. Hiçbir şey de olmadı. Biliniyordu ki, bu sözler tamamen gargara yapmak için sarf edilmişti.

Recep Güven’in demecindeki sorun ise “sahici” olmasından kaynaklanıyordu.

Benzer bir olay da 2006 yılının Ağustos ayında Elazığ’da yaşanmıştı. Gezin ilçesinde açılan yaz kampı sırasında Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ile halay çeken Jandarma Karakol Komutanı Astsubay Başçavuş Azim Başol hakkında soruşturma başlatılmış ve açığa alınmıştı.

Başol da büyüklerin söylediği “Kürtler kardeşimizdir” masalına inanıp o doğrultuda bir adım atmak istemişti. Doğru anlaşıldı ve açığa alındı!

O zamanlar “askeri vesayet” dönemiydi. AKP iktidar olup muktedir olamamaktan yakınıyordu. Şimdi o günler geride kaldı. Askeri vesayet bitti. Generaller kışlada değil, hapishanede…

Eee Kürtler açısından ne değişti?

O zaman da Kürtlere sıcak bir mesaj vermek kötüydü, şimdi de…

Bu kadar iki yüzlülükle nasıl çözülecek bu Kürt Sorunu diye soran var mı acaba?

***


Antalya’da etkinlik bitmez
Dünya İtfaiye Şampiyonası

Antalya Altın Portakal Film Festivali bitti şimdi sırada büyük bir uluslararası etkinlik var:

 

8. İtfaiye Sporları Dünya Şampiyonası.

İtfaiyeciler dünyanın bütün ülkelerinde toplumun en sevilen meslek grubunu oluştururlar… İtfaiyeci olmak imrenilecek bir mevkie tekabül eder.

Türkiye’de ise itfaiyeciler sadece felaket anlarında hatırlanıp ertesi gün unutulan fedakâr insanlar olarak hatırlanır.

Bir kentin itfaiye müdürü kimdir?

Kimse bilmez!

Antalya şimdi bu alanda bütün dünyanın ilgisini çeken bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. Antalya İtfaiye Daire Başkanı Emin Pehlivan’ın davetiyle Türkiye’ye gelecek olan dünyanın en önde gelen itfaiye ekipleri, “hortum döşeme”, “su sıkma” “yangına yetişme” “kule tırmanma” gibi değişik dallarda yarışacaklar.

Çek Cumhuriyeti televizyonu bu şampiyonayı kendi ülkesine canlı yayınlamak için başvurdu. Türkiye’den bu kadar hevesli bir kanal henüz çıkmadı. Ama haber olarak vermelerine de razılar Antalyalı itfaiyeciler…

İstanbul’un da talip olup alamadığı, şampiyona gösteriyor ki, Antalya’da etkinlik bitmez!

***

 

Portakalı soydum başucuma koydum

Antalya Altın Portakal Film Festivali özüne uygun olarak kendinden çok söz ettiren bir sinema şenliği halinde başladı ve bitti. Birbirinden güzel filmlerin yarıştığı festivalde haliyle farklı beğeniler oluşacaktır.

Görüş farklılıkları en çok ödül dağıtımında ortaya çıkıyor. Ben bir sinema seyircisi olarak fikirlerimi kendime saklayıp konunun uzmanlarından istifade etmeyi tercih ediyorum.

Festival sırasında her filmin ardından görüşünü sorduğum usta yapımcı Sabahattin Çetin, “Zerre” filmi için şöyle demişti:

 

-Müthiş bir emek var, o sahnelerin çekiminin ne kadar zor olduğunu ancak işin içinde olanlar bilebilir.

Zerre tam 4 Altın Portakal aldı!

Yine de filme karşı “haksızlık” yapıldığını düşünenler vardı. 1970’lerden bu yana festivali izleyen üç yıl önce de büyük jüri üyeliği yapan gazeteci-yazar Zeynep Oral “En İyi Kadın Oyuncu” diyor:

 

-Zerre’nin başrolündeki oyunuyla Jale Arıkan olmalıydı!

Oral’ın “En İyi Erkek Oyuncu”su ise Venedik Film Festivali’nde Geleceğin Aslanı ödülünü alan Küf filminden Ercan Kesal idi.

Jüri Özel Ödülü’nü alan “Toprağın Çocukları” dünyada bir benzeri daha olmayan Köy Enstitüleri deneyimini anlatıyordu. Filmin başrol oyuncusu Erkan Can aynı zamanda yapımcı olarak da destek vermişti.

Dönüş yolunda film ekibiyle birlikte aynı uçaktaydık. Genç görüntü yönetmeni Yusuf Aslanyürek, filmin yarattığı etkiden hoşnut kaldıklarını söylüyordu. Filmle ilgili de özel bilgileri bizimle paylaştı:

 

-Biz bu filmi Köy Enstitüleri ruhuyla çektik!

-Nasıl?

 

-İmece usulü yani… Hiç birimiz filmden para almadık. 50 bin lira bütçe ile tamamladık. Bütün parayı prodüksiyona harcadık. Gişeden gelen para ile laboratuar borcumuzu ödüyoruz!

Köy Enstitüleri bir eğitim devrimi olarak kabul ediliyordu. 1940 yılında açılan 1953’e kadar açık kalan enstitüler en ağır darbeyi 1947’de yediler. Sistemin bel kemiği olan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü Recep Peker Hükümeti (CHP) tarafından kapatıldı.

Toprağın Çocukları hala ayakta duran bu tesiste çekildi.