Google Play Store
App Store

CHP Eylül başında Kurultayı’na gidiyor. Ben de geçmişte çok emek verdiğim partimin “gelecekte daha başarılı olması amacıyla”, iki yazı yazacağım. Bunların ilki bu hafta ve tüzükle sınırlı olacaktır. Tüzük Kurultayında üzerinde çalışma adımları atılacak olan program da gelecek haftanın konusudur.

Her ne kadar ülkemizin siyasetinde geleneksel olarak tüzük “programa göre” partilerin iç işidir anlayışıyla önemsiz sayılırsa da, gerçekte, bu ikili biri birini tamamlar. Daha da önemli olarak, programın uygulanabilirliğini, partinin kurumsal yapısının anayasası olan tüzüğün niteliği belirler. Parti tüzüğü “ne kadar demokratik” olursa, partinin görüş ve önerileri de o ölçüde güçlü olur.

CHP’de çok sözü edilen “değişimin” niteliğini ve yönünü belirleyecek olan da budur.

ÖNCE PARTİDE DEMOKRASİ

CHP, tarihsel olarak, ülkede demokrasinin öncüsüdür. Bu görevin yerine getirilebilmesi için de, önce partide demokrasi tüm boyutlarıyla yaşama geçmelidir. CHP, “üyeden aday saptamaya, çok büyük ve kapsamlı bir “demokratik yapılanmayı” başarmalıdır:

Partide demokrasinin temeli üyeye dayalı yapılanmadır. Üye, parti içinde “siyasal gücün” kendi elinde olduğu bilincini edinmelidir. Bunu sağlayacak olan özgürlük içinde katılım ve aday belirlemelerinin yalnızca üyelerin oylarıyla yapılmasıdır.

Partinin üye yapısı öncelikle “seçim çevresinin” ekonomik ve toplumsal yapısını olabildiğince tam yansıtmalıdır. Üyelerin yaş ve cinsiyet dağılımı; ekonomideki yerleri ve eğitim durumları, ilgili seçim çevresinin izdüşümü olmalıdır. Bunu üyenin parti çalışmalarına etkin katılımı ve yıllık ödentisini düzenli ödemesi ölçütleri izlemelidir. Genel başkan adaylığı için ”imza” toplanması yoluna gidilmemeli; kurulların seçimlerinde, “kaynaşmayı güçlendireceği için” adayların abecesel olarak tek bir listede yer alması ya da “çarşaf liste” ilke edinilmelidir.

Üye yapısı bu tür nesnel ölçülere göre oluştuğunda, parti içinde, “üye ağalığı” ya da “delege ağılığı” gibi “kişiye bağlı” sağlıksızlıklar da kaçınılmaz olarak, tarihe karışacaktır.

Burada ayrıntılarına girmeden belirteyim ki ülkemizde hemen tüm siyasi parti yapılanmaları, kimi sol partiler bir tarafa, geçmişten gelen ekonomik toplumsal ve siyasal nedenlerle tek kişi ya da genel başkan odaklıdır. Parti yapıları tek kişiye bağlı olunca, “halkın, halk için, halk tarafından yönetilmesi” demek olan demokrasinin köküne kibrit suyu ekiliyor. Bu nedenle de üyelerin “etkin ve belirleyici olması” ile başlayan bir yapılanmanın gerçekleştirilmesi mutlaka gerekiyor.

Böyle bir üye yapısı oluşturulmasının “kaçınılmaz sonucu” önseçimdir.

HER YER İÇİN ÖNSEÇİM!

CHP, sırasıyla, cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve yerel seçimlerde partinin kamuoyunun karşısına çıkaracağı adayların ‘tamamı’, evet yanlış okumadınız, tamamı parti üyelerinin oylarıyla saptanmalıdır. Bunun azı-çoğu olmaz!

Adayların belirlenmesinde niteliği yukarıda özetlenen üyelerle yapılacak önseçim dışında bir yöntem izlenmesi, bir taraftan “demokrasiden uzaklaşma” diğer taraftan da “kişiye bağımlılıktan” kaynaklanan siyasal ve toplumsal çürümüşlüğün en başta gelen nedenidir. Son zamanlarda çokça kullanılmaya başlanan “ahlâksızlığın kurumlaşmasının” ana odaklarından biri de budur.

Önemle belirtmeliyim ki, CHP’nin partide demokrasiyi uygulaması; özellikle de adayın önseçimle saptanması diğer partilerin de zaman içinde bu uygulamaya geçmelerini sağlayacaktır.

POLİTİKA ÜRETİM MERKEZİ

CHP Tüzüğünde yer alması gereken önemli bir birim de “politika üretim merkezi” olmalıdır. Merkez, ülkenin somut koşullarını, iç ve dış siyasal gelişmelerin ışığında bilimsel araştırmalarla değerlendirmeli ve sorunlara somut çözüm önerileri geliştirmelidir.

Bugün, küresel düzlemde bile, düşünsel bir belirsizlik ve dağınıklık söz konusudur. Ülkemizde ise durum çok daha olumsuzdur. Türkiye, çok değerli düşünürlerini ve üretken beyinlerini sağcıların siyasi cinayetleri ile yitirdi. Kayıplar bununla da sınırlı kalmadı. Bugün, üniversitelerin tümü bilimsellikten; basın-yayının yüzde 90 gibi bir kısmı doğru habercilikten; TÜİK güvenilir istatistik üretiminden çok uzaktır. Bu bir “bilimsel yoksulluk” ortamında, CHP’nin güvenilir bir bilimsel araştırma ve politika üretim merkezi oluşturması kesin bir zorunluluktur.

Geçmiş deneyim ve birikimiyle CHP bütün bunları yapacak gizli gücü kendi içinde taşıyor; gün bu gücü harekete geçirme günüdür.