Google Play Store
App Store
Kurumsallaşma kadınları  birbirine yabancılaştırıyor

Zahide GENÇ

Trude Mentrath 80li yıllarda öğretmenliği bırakıp, düşlediği dünyaya bir adım yakın olan yaşamı tercih ediyor. Çeşitli işgal evlerinde komün hayatı önceleyen yaşam tarzı ile kadınların her alanda örgütlenmesi için, dünya genelinde mücadelesini sürdürüyor.

Dünyanın birçok yerinde kadınlara öz savunma kursları (Vendo) veren otonom kadın hareketinden Trude Menrath ile feminist hareketin dünü bugünü ve kadınların erkek şiddetine karşı savunma nedenlerini konuştuk.

Bugün feminizm nasıl algılanıyor ve ilk önemli kazanım neydi?

Menrath: Öncelikle şunu söylemek isterim ki, tek bir feminist hareket yok, Almanya’da birçok farklı feminist hareket var. Bana göre feminist hareketler çok yetersiz. 1990’lı yıllarda ise feminizm daha çok kurumlarda örgütlendi, bu da gerekliydi. Giderek daha fazla kadın sığınma evi açıldı ve acil yardım hatları kuruldu.

"DEVLETTEN BAĞIMSIZ FEMİNİST MÜCADELE ŞART"

Geçmişten bu yana feminist hareketin ihtiyaçları nasıl değişti? Günümüzde feminist hareketin ilgi alanları nelerdir? Zorluklar ile karşılaştınız mı?

Menrath: Önceden kendi kendimize organize olarak ele aldığımız ve değiştirdiğimiz birçok konu zamanla kurumsallaştı. Çoğu kadın projesinde ücretli işler oluşturuldu, bu da benim hissettiğim kadarıyla, kadın sığınma evlerine gelen kadınlarla orada çalışan kadınlar arasında bir mesafe yarattı. Evet, çok sayıda feminist proje var ve bunlar çok önemli. Ancak bunlar devlete bağımlı, yani devletin sağladığı fonlara muhtaç. Şu anda Almanya’nın dünya çapında birçok savaşa mali olarak dahil olması nedeniyle tasarrufa gittiğini görüyoruz. Ve tasarruflar en çok sosyal alanda, özellikle de kadınlarla ilgili projelerde yapılıyor. Bunun sonucunda, birçok kadın projesi hayatta kalma mücadelesi veriyor çünkü finansmanları kesiliyor.

Bir diğer sorun ise kadın hareketi içindeki bölünme. Farklı akımlar var ve bunlar bazen birbirleriyle sert bir şekilde mücadele ediyorlar. Üçüncü büyük zorluk ise sağa kayış. Hem hükümet düzeyinde hem de sokakta aşırı sağcı hareketlerin güçlenmesi ile kadın haklarını açıkça hedef alan politikalar giderek yaygınlaşıyor. Kadınları tekrar eski kalıplara sokmayı, şiddeti meşrulaştırmayı, kadınların ekonomik bağımsızlığını kısıtlamayı amaçlayan programlar geliştiriliyor. Bunlar benim için günümüzün üç büyük feminist mücadelesi.

Almanya’da artan kadın cinayetlerine karşı feminist hareket ne tür önlemler geliştirdi?

Menrath: Kadına yönelik şiddetin hâlâ küçük bir grup tarafından ele alınması beni üzüyor. 25 Kasım gibi özel günlerde politika ve medyada kadına yönelik şiddet konuşuluyor, ancak günlük yaşamda bu konu yeterince önemsenmiyor. Almanya’da her gün bir kadın öldürülüyor ve her üç günde bir eski partneri tarafından öldürülüyor. Böyle bir duruma büyük bir tepki verilmesi gerekirken, toplumun tepkisi oldukça cılız kalıyor. Şu anda bu konu daha çok feminist çevrelerin gündeminde, ancak daha büyük bir toplumsal hareketin ortaya çıkması gerekiyor.

Bu durumla mücadele etmek için öz örgütlenmeler ve kadınlara yönelik kendini savunma eğitimleri büyük önem taşıyor. Genç kızlara ve kadınlara kendilerini koruma becerileri kazandırmak için eğitimler veriyoruz. Bunun yanında tecavüze karşı acil yardım hatları ve feminist inisiyatifler de büyük rol oynuyor.

ÖRGÜTLÜLÜK CESARETİ YÜKSELTİYOR

Kadınların öz savunma ihtiyacı hakkında ne düşünüyorsunuz ve uluslararası deneyimleriniz nelerdir?

Menrath: Kadınların kendilerini koruma ihtiyacı evrensel bir gerçek. Burkina Faso, Brezilya ve Türkiye’de çalıştığım yerlerde bunu çok net gördüm. Öğrettiğim savunma sanatı "Vendo" sayesinde kadınlar, kültürel ve sosyal farklılıklarına rağmen hızla ortak bir bağ kurabiliyorlar. Çünkü hepimiz erkek şiddetinin hedefindeyiz. Bu yüzden bu işi yapıyorum ve tam 40 yıldır bu alanda çalışıyorum. Kadınlar, yaşadıkları şiddeti kabul etmemeleri gerektiğini fark ettiklerinde, birlikte hareket ederek daha güçlü hale geliyorlar. Bu süreçte kadınların cesareti ve özgüveni artıyor.

Türkiye’deki kadın hareketi hakkında gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?

Menrath: 1990’larda İstanbul’da “Mor Çatı” ve diğer kadın gruplarıyla eğitimler düzenledim. Dünyanın neresinde olursa olsun kadınlar şiddete maruz kalıyor. Ancak bunu kabul etmemek ve mücadele etmek bize büyük bir dayanışma alanı yaratıyor. Vendo savunma sistemi sadece bireysel savunmayı değil, aynı zamanda kadınlar arasında dayanışmayı ve örgütlenmeyi teşvik ediyor. Ülkeler arası dayanışma ağları oluşturmak da bunun bir parçası. Geçen aralık ayında uluslararası bir toplantıya katıldım ve burada Türkiye, Fransa, Avusturya ve Almanya’dan kadınlarla birlikte çalışarak deneyimlerimizi paylaştık.

SINIFSAL BAKIŞ AÇISI ÖNEM KAZANMALI

Almanya'daki feminist hareketin göçmen kadınlarla birlikte çalışması sizce yeterli mi? Feminist hareketin göçmen kadınlarla birlikte politika geliştirmesinin önünde ne gibi zorluklar var?

Menrath: Bu alanda daha fazla ilerleme kaydetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Köln’de 30 yılı aşkın süredir göçmen kadınlarla birlikte çalışan gruplar var. Örneğin, Latin Amerikalı kadınlarla veya Türk, Kürt ve Alman kadınların bir araya gelerek Türkiye’de cinsel işkenceye karşı eylemler düzenlediği gruplar oluştu. Köln’deki “Lila” adlı otonom kadın projeleri ağı, başından beri göçmen kadınların da katılımıyla yürütüldü.

Bu yıl 8 Mart'ta kadınların öncelikli mücadelesi ne olmalı?

Menrath: Bence feminist hareketin sosyal meselelerle daha fazla ilgilenmesi gerekiyor. Özellikle de ekonomik eşitsizlikler giderek derinleşirken, kadınların ekonomik kaynaklara erişimi erkeklere göre daha da zorlaşıyor. Sağlık hizmetleri pahalılaşıyor, kadınlara özel hizmetler kısıtlanıyor. İşte bu alanlarda daha aktif olmamız ve harekete geçmemiz gerekiyor, özellikle de 8 Mart gibi önemli günlerde.