Laikliğe son darbenin adı kutsal aile
Eğitimde yaşanan sorunlar devasa boyuta ulaşmışken Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündemi “Ailem” dizisinin tanıtım töreni oldu. Bu dizi Bakanlığın sosyal medya platformlarında, dijital platformlarda ve televizyon kanallarında yayınlanacak.
Törende Bakan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile mesleki ve teknik eğitim politikası ve eğitimde ailenin rolünü merkeze aldıklarını söyledi. Eğitimde bu denli eşitsiz, adaletsiz günleri yaşıyorken Bakanlığın gündemi neden aile, neden Ailem dizisi? AKP müfredattan, yargı paketine, açıkladığı projelerden Şura kararlarına ve Anayasa değişikliğine neden her dönemden daha güçlü bir sesle aile vurgusu yapıyor? Ekim ayında AKP “yeni anayasa” çalışmalarına başlayacak. Anayasa değişikliği taslağında da aileyi korumak adıyla kadınların mücadele ederek kazandığı haklar hedefte. Laikliğin ve kamusal haklarımızın tasfiyesinde kalkan olarak neden aile kullanılıyor?
Siyasi iktidar, maarif müfredatının ana omurgası olan erdem-değer-eylem modelinin hayata geçirilmesini aileye dayandırıyor. Huzurlu insan, huzurlu toplum için önceliğin aileyi korumak olduğu belirtiliyor. Aileyi korumak adına da açık ve örtülü bir şekilde kadınların çalışma yaşamından çekilmesini, çocuk yaşta evliliklerin olağanlaştırılmasını, çocuk, engelli, hasta, yaşlı bakımının kadınların işi olduğunu, medeni kanun yerine İslam hukukunun geçerli olmasını, en az üç çocuk söylemlerini müfredat içeriğine, ders içeriklerine yerleştiriyor.
Dizi tanıtımıyla eşzamanlı olarak mesleki ve teknik eğitim politikası ile “Herkesin Bir Mesleği Olmalı” projesi ile “Genç Girişimci Ahiler” projesi açıklandı. İki projenin yaşama geçirilmesi için de yine aile vurgusu karşımıza çıkıyor. Ahilik İslam tarihine dayandırılıyor. Müfredatta da sıkça karşımıza çıkan ahilik, fütüvvet kavramları ile çocuk yaşta işçiliğin, MESEM’lerin, meslek liselerinin yaygınlaştırılmasına, okul terkine aileleri ikna için dinin bir rıza aygıtı haline getirilmesi amaçlanıyor.
ÇEDES’te de aile eğitimleri temel başlıklar arasında yer alıyor.
∗∗∗
8. Aile Şurası’nda önümüzdeki dönem erken yaşta evliliğin yaygınlaştırılması, sermayenin ucuz emek ihtiyacı için doğurganlığın artışı, ara buluculuk önerileri ile kadınların şiddete uğradığı durumlarda dahi boşanmalarını engellemek, siyasi iktidarın temel amaçları olarak açıklandı. Şura ile kadınlara çocuk yaşta evlen, sermayeye ucuz işgücü için çok çocuk doğur, şiddete uğrasan da boşanma, çalışma veya çalışacaksan da ev içi işleri aksatma, sosyal devletin sorumluluğu olan çocuk, hasta, yaşlı bakımını da üstlen esnek, güvencesiz çalış, ucuz işgücü ol diyor.
TÜİK’ in son açıkladığı verilerde kadınlarda işsizlik oranı yoksulluğun artışı ile eşzamanlı artıyor. Kadınların istihdam ve işgücüne katılım oranları düşüyor. 2024 Haziran itibariyle kadın işsizliği artarak yaklaşık üç buçuk milyona, genç kadın işsizliği ise yüzde 23’e ulaşmış durumda. TÜİK verilerinin doğru olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçek. Asıl hakikat ise kadın işsizliğinde veriler çok daha yüksek.
Adalet Bakanlığı tarafından “Aile Hukuku Değerlendirme Kurulu” oluşturuldu. Bakanlık uzun süredir temel görevinin Medeni Kanun’u sil baştan yazmak olduğunu açıklıyor. Nafaka, tazminat, boşanma, velayet, soyadı konularında kadınların yaşamlarını, haklarını hedef alan her adım Bakanlığın temel görevi haline gelmiş durumda. Bu akademi hangi kriterlere göre nasıl oluşturuldu, kimler yer alıyor kocaman bir bilinmez. Her yasa, yönetmelik değişikliğinde olduğu gibi burada da STK ifadesini görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı’nın Meclis kürsüsünde açıkça itiraf ettiği gibi biz ne zaman STK ifadesi ile karşılaşsak orada tarikatlar olduğunu biliyoruz. “Sivil toplumla işbirliği yapıyoruz” diye açıkladıkları her yeni düzenlemede karşımıza tarikatlar, sermaye grupları, siyasi iktidar tarafından kurulan, desteklenen dernekler, vakıflar, yandaş sendikalar çıkıyor.
∗∗∗
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Her haneye bir aile danışmanı atanması için çalışmalara başladık” diye açıklama yapıyor. ÇEDES’te olduğu gibi burada da manevi danışmanlar karşımıza çıkıyor.
Tüm bakanlıklar seferber olmuş bir şekilde “Aileyi koruyacağım” diye bağırıyor. Aileyi korumak adına attıkları her adım kadınların, çocukların haklarını gasp etmenin temel aracı haline getiriliyor. Yönetmelik eliyle yatılı bölge ortaokulları ve ikili eğitim yapan okulların taşıma merkezi okul olarak belirlenemeyeceği düzenleniyor. Bu değişikliğin hemen ardından çocukların örgün eğitimden çıkışını artıracak başka bir yönetmelik açıklanıyor. Kamusal hakların gaspıyla ilk kaybeden kadınlar, yoksul halkın çocukları, eğitim hakkından ilk vazgeçilen de kız çocukları oluyor.
Irak’ta 9 yaşındaki çocukların evlendirilmesi yasalaştırılmaya çalışılıyor. İran’da zorunlu başörtüsü yasağına uymayan kadınlar, kız çocukları şiddete uğruyor, art arda kadın, eşitlik mücadelesini hedef alan yeni idam kararları açıklanıyor. Afganistan’da kız çocuklarının ilkokuldan sonra eğitim hakkı, kadınların, kız çocuklarının yaşam hakları ellerinden alınmış durumda.
Afganistan, İran ve Irak’ta yaşanılanlar bizim aynamız. Laiklik, kamusal haklarımız, kadın hakları topyekûn hedef alınmış durumda. Bu saldırıları meşrulaştırmanın ismi de kutsal aile. Bu denli bütünlüklü bir saldırıya karşı birleşik feminist mücadele biz kadınlar için artık yaşamsal bir zorunluluk.
Yazarın Son Yazıları
- Kamu “pisliğe” batmak üzere!
- Yeni tasarruf kalemi; deprem bölgesinde okul öncesinde okul yemeği mi?
- Taşımalı eğitimde ‘tasarruf’ çocukları okuldan koparacak
- Dört yeni okul modelinin amacı, daha fazla çocuk işçi daha fazla okul terki
- Kamuda yeni tasarruf kalemi: Okullarda temizlik görevlisi olmayacak!