Google Play Store
App Store
Laiklik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine saldırılar gündemdeyken…

Özgül KAPDAN - EŞİK Gönüllüsü

Laiklik, her türlü özgürlük ve kadın erkek eşitliğini toptan paketleyip rafa kaldırmanın yolları bir bir döşeniyor. Birbirini tamamlayan birçok saldırı aynı anda gündemdeyken toplum “yumuşama” söylemeleriyle oyalanıyor.

31 Mart seçimlerinden sonra, kaos filmlerinin dahi anlatmakta zorlanacağı bir sürece girdik. Bir yandan yumuşama ve yeni Anayasa için diyalog şovları yapılıyor. Diğer yanda ise kasası boşaltılan belediyeler, 1 Mayıs şiddeti, Kobane kumpas davası mahkûmiyetleri, din temelli müfredat değişikliği, boşanmayı erkekler lehine kolaylaştırmanın yolunu açacak ısmarlama AYM kararı, aileyi koruma adı altında kadın haklarını budama paketi olan aile eylem planı ve 9. Yargı paketine doldurulan hayat memat meselesi başlıklar birbiriyle yarışırcasına boca edildi.

∗∗∗

22 yıl içinde birçok yönüyle tahrip edilmiş olan laik ve bilimsel eğitime son darbe niteliğindeki müfredat değişikliği gündemdeki yerini koruyor. Müfredat parça parça, yazılı olan olmayan gizli veya açık pek çok müdahale ile toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı hale getirilmişti. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üniversitelerde dahi yasaklanmıştı. 14 -28 Mayıs seçimlerinden sonra uygulanmaya başlanan ÇEDES projesi sürecin hızlandırıldığının bir işaretiydi. Meclis çoğunluğunu arkasına alan iktidar, bunlara karşı yeterince etkili ve birleşik bir tepki ortaya konmamış olmasının da etkisiyle uzun zamandır hazırlandığı açık olan, 3 bin sayfalık “yeni” müfredatı süreci tamamına erdirmek hedefiyle kamuoyuna duyurdu. “Yeni” kelimesi yanıltıcı olabilir belirtmeden geçmeyelim: İçeriğin bir satırı bile yeni değil. Cinsiyet eşitsizliği siyasi iktidarın muhafazakâr cinsiyet anlayışını yansıtan, uzmanlara göre kısmen ithal ve kelimenin tam anlamıyla “geri” götüren bir içerik.

Toplumsal muhalefet halihazırda bu değişikliği anlamaya ve yorumlamaya çalışırken, 9. Yargı paketinde tüm demokratik, bağımsız sivil toplumun ve medyanın sesini tamamen susturmanın yolunu açma girişimi olan “etki ajanlığı” başlığı gündeme eklendi.

9. yargı paketi kamuoyuna yansıtılan şekliyle birçok ayrıntı ile birlikte temel hak ve özgürlükleri içeren birbirinden vahim başlıklar içeriyor. Öncelikle yasa yapma biçimi olarak hukuka aykırı olduğunu belirtmek durumunda olduğumuz torba yasa taslağında, etki ajanlığı dışında da 6284’ün koruma hükümlerini akamete uğratacak, kadınların 25 yıllık mücadelesi sonucunda elde ettikleri evlendiklerinde kendi soyadını kullanma hakkını yok sayan, kadın ve çocuklara karşı cinsiyet temelli suçları da kapsayabilecek ucu açık yeni bir af girişimi yer alıyor. Bunlar da çok önemli elbette ama her türlü demokratik ve özgürlükçü fikri mahkum etmenin önünü açacak olan “etki ajanlığı” konusuna dönersek, ülkeyi MİT kanunlarına göre yönetme dönemi başlayacak diyebiliriz.

İktidarın hoşuna gitmeyen tek bir cümle için bile yüzlerce insanın soruşturmaya uğradığı hatta cezalandırıldığı bir ülkede muğlak ifadelerden oluşan bu teklifin kabulü halinde örneğin kadın örgütlerinin hazırladığı eşitlik veya şiddetle mücadele izleme raporları bile suç haline getirilebilir.  Teklif gerekçesinde yer alan iç ve dış siyasal yararlar o denli geniş ve muğlak tarifler ki hemen hemen her konuda yorumsuz bir durum tespiti bile suçun maddi konusu haline getirilebilir.

∗∗∗

EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu adına Av. Özlem Günel’in hazırladığı bilgi notunda bu girişimin olası sonuçları şöyle belirtiliyor: “Düşünce hürriyeti; mutlak suretle dokunulamaz temel haklardan olup, söz konusu düzenleme ile düşünmenin açıklanmasından öte düşüncenin “ajanlık” olup olmadığı kuşkusu ve oto sansürünün doğacağı açıktır. En net ifadeyle, bu düzenleme bir rejim tercihidir. Tercih; cumhuriyetçi, demokratik, sosyal, laik hukuk devleti ise bu düzenlemenin teklifi dahi mümkün değildir. Şayet tercih istihbarat devleti-kapalı toplum olmaksa bu teklifin tarihsel birikim ve yürürlükteki hukuk düzenince yine geçerliliği ve karşılığı bulunmamaktadır.”

Özetle, içinde yaşamakta olduğumuz kaos senaryosu giderek ağırlaşıyor. Muhtemelen bir taktik olarak bütün tuşlara aynı anda basılarak ve “yumuşama” oyunları ile oyalayarak toplumsal muhalefetin yönü şaşırtılmak amaçlanıyor. Başta kadın hareketi olmak üzere toplumsal muhalefetin tüm unsurlarının hep birlikte güçlü ve etkili ses çıkarması zamanı geldi ve ne yazık ki geçiyor…