Les Enfants Terribles, yönetmen Ahmet Necdet Çupur’un kardeşlerinin çağrısıyla yirmi yıl önce ayrıldığı aile evine dönmesini ve temelde küçük kız kardeşi Zeynep’in istediği hayatı kurmasında ona maddi ve manevi anlamda destek olmasını anlatıyor.

Les Enfants Terribles: Babaya başkaldıran çocuklar
Fotoğraf: Mubi

GÜL YAŞARTÜRK

Ben insanı ağaca benzetiyorum Ahmet.
Önce tohum fidan evrimleşiyoruz büyüyoruz değişiyoruz,
düşüncelerimiz duygularımız…
Her yerden bir dal çıkıyor,
başarılı olabilirsek kendimiz gibi olabilecek ağaçlar için tohumlar üretebiliyoruz;
Meyve gibi…

2021 ve 2022’de yurtiçi ve yurtdışında birçok festivalde gösterilerek ödül alan, Avrupa Film Akademisi’nin (EFA) bu yılki En İyi Avrupa Belgeseli ödülüne aday gösterilen on beş film arasına giren Les Enfants Terribles MUBİ’de gösterime girdi. Türkçe’ye Yaramaz Çocuklar olarak çevrilmesine rağmen berbat/korkunç çocuklar gibi anlamlara sahip. 28. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film Ödülünü almasıyla birlikte belgesel olup olmadığıyla ilgili, etik sorunları olduğuna dair birçok tartışmaya konu oldu. Bu konuda Necati Sönmez’in “Yerli Eleştirinin Yaramaz Çocuklarla İmtihanı” adlı yazısına bakılabilir. Ahmet Necdet Çupur’un Nil Kural’la yaptığı söyleşide ifade ettiği gibi kamerası şiddet sahnelerinde dışarıda ve uzakta konumlanıyor, kamerayı kapatması istendiğinde çekim yapamadığını görüyoruz. Çupur, Zeynep istemediği için bozulan nişanı, Zeynep’in okurken “yakalandığı” kitapları babasının yakmasını da filme dahil etmediğini söylüyor. Tüm bu seçimler Çupur’un karakterlerini mağdur göstermesinin önüne geçtiği gibi filmin oryantalist bir bakış açısına hapsolmamasını da sağlıyor.

Huriye Kuruoğlu’nun Belgesel Filmde Yaratıcılık Olanaklar ve Sınırlar adlı makalesinde belirttiği gibi, belgesel de tıpkı kurmaca gibi izleyicide dramatik etki bırakmayı amaçlar, çatışmalar aracılığı ile dramatik yapı oluşturulur (Kuruoğlu, 2006, 100). Belgeselin konusu kurmacada olduğu gibi hayali olmasa da belgesel de izleyicide duygu ve düşünce mekanizmasını harekete geçirmek için yaratıcı öğelere yer verir (Kuruoğlu, 2006, 99). Les Enfants Terribles, yönetmen Ahmet Necdet Çupur’un kardeşlerinin çağrısıyla yirmi yıl önce ayrıldığı aile evine dönmesini ve temelde küçük kız kardeşi Zeynep’in istediği hayatı kurmasında ona maddi ve manevi anlamda destek olmasını anlatıyor. 2018 yılının ocak ayında başlıyor belgesel, karanlık ve ıssız bir köy manzarasına yönetmenin kız kardeşiyle yaptığı telefon konuşması eşlik ediyor. Zeynep’le başlayan film, Zeynep’in simgesel anlamda yeşermesiyle meyve vermesiyle kapanıyor. Dolayısıyla Zeynep başkarakter olduğu gibi aynı zamanda hiç kuşkusuz, sinema tarihimizdeki en güçlü ve bilge kadın karakterlerden biri. Bunu özellikle ilk saatin sonlarına doğru Zeynep’in annesiyle yaptığı meşhur konuşma sahnesinde görüyoruz. Annesi aracılığıyla tüm patriyarkal sisteme başkaldırısını son derece felsefi/bilge biçimde dile getirdiğinde, annesinin ona söylediği tüm ağır, kırıcı cümleleri gülümseyerek karşıladığında Zeynep’e hayran olmamak imkânsız.

Ahmet Necdet Çupur’un yirmi yıl sonra geri döndüğü evinde Zeynep’in yanı sıra Cemal, Mahmut ve Mahmut’un görücü usulü tanışıp iki yıl nişanlı kaldığı, bu süre içinde sadece bir kez görüştükten sonra evlendiği ve ayrılmak istediği genç eşi Nezahat da var. Filmin başında televizyondaki filmden “Bir hata yaparsan bu evi canlı terk etmeyeceksin” diyaloğu duyulur. Hemen ardından Neskafe içmekle ilgili bir konuşmada küçümseyici ifadeler kullanan Cemal’e babası “Bir an önce terk et burayı biz köylüyüz (…) yaşamak istemeyen gider” sözleriyle tepki gösterir. Ardından babalarının öfkesi nedeniyle tartışma büyür. Evde üç kardeşin her biri kendi çapında babanın iktidar alanından çıkmak için mücadele vermektedir. Bu mücadelede eli kolu en çok bağlı olan önce Zeynep daha sonra evine geri gönderilen gelin Nezahat’tır. Aile büyükleri ve eşraf tarafından bu evliliğin Nezahat’in kendi evine dönmediği ancak Mahmut’un da istediğini yapabileceği bir biçimde devam etmesi istenir. Nezahat kendi evine dönerse evlilik sırasında erkek tarafına verilen mihr geri istenecektir ayrıca Nezahat’in başka bir evlilik yapması mümkün olmayacaktır. Benzer şekilde Zeynep de uzun zamandır çalışmasına rağmen tüm gelirini babasına verir. Patriyarkal yapıda kadınların konumu, ekonomik anlamda bağımlı olmalarının istendiği son derece açık biçimde gösterilir. Mahmut beş yıl başka bir ülkede çalışıp kendi parasını kazanabilirken eşi Nezahat evde onu beklemek zorundadır, Zeynep’in ise üniversite okumaya evden uzaklaşmasına izin verilmez. Filmin başında, Nezahat’ın kendi evine geri dönmesinin mümkün olmadığını söylediği sahnede, Zeynep ve Cemal’in de bir ablası olduğunu, boşanarak iki kez eve dönmek istediğini ancak dönemediğini duyuyoruz. Eve dönemediği için evliliğini sürdürmek zorunda kalan abla anlatı dışında kalıyor neler yaşadığını bilmiyoruz tıpkı Nezahat gibi.

Les Enfants Terribles’ın hikâyesinin kahramanı, yönetmenin Nil Kural’la yaptığı söyleşide “Hiç tanımıyordum, sadece varlığından haberim vardı” sözleriyle tarif ettiği kız kardeşi Zeynep. Zeynep’in anne ve babasının karşısında dik durmasında onun için yurtdışından gelen abisinin desteğini gücünü hissetmesinin payını görmezden gelmek pek mümkün değil. Filmin sonunda abisinin tüm masraflarını üstleneceğini duyduğumuzda, Zeynep’in erkek kardeşleri eşliğinde sonunda dershaneye yazıldığını gördüğümüzde rahatlıyoruz. Böylesi bir son belgeselin kurmacada olduğu gibi çatışmalar üzerine kurduğu dramatik yapısıyla izleyicide katharsis yaratan bir tür olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Huriye Kuruoğlu (2006) “Belgesel Filmde Yaratıcılık Olanaklar ve Sınırlar” İletişim Fakültesi Dergisi sayı:27 ss.97-11
Nil Kural “Zeynep’in kaderi değişmesin mi?” https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/zeynepin-kaderi-degismesin-mi-6497893
Necati Sönmez “Yerli Eleştirinin Yaramaz Çocuklarla İmtihanı” https://altyazi.net/yazilar/elestiriler/yerli-elestirinin-yaramaz-cocuklarla-imtihani/