Hienrich Bücker’in muhtemelen liberal Batı medyasının hiç anmaya tenezzül etmediği ismini, eski CIA analisti Raymond McGovern’dan işittim. Bücker, Almanya’nın düşünce suçlusu, barış hareketinin üyesi. ‘Suçu’ Alman militarizminin yükselişini ve Ukrayna çatışmasını tarihsel çerçeve içinde değerlendirip ifade etmesi.

McGovern, geçen hafta 26 Eylül’de havaya uçurulan Almanya’nın önemli altyapı projesi olan Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattına yönelik terör saldırısına dair, BM Güvenlik Konseyi’ndeki oturumda konuştu. Pulitzer ödüllü ünlü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh’ün bu saldırının failinin Biden yönetimi olduğunu Amerikalı üst düzey kaynaklarına dayanarak ortaya koyduğu yazısına yönelik olmanın da ötesine geçen bu konuşması; ABD öncülüğünde Batı blokunun dünyayı sürüklediği yerlere işaret ediyordu. Bizzat Bücker’le ilgili aktardıkları, liberal Batı’nın ‘özgürlükçü’ anlatısını altüst edecek cinsten.

***

Almanya’nın militarist Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bizzat “Rusya ile savaşta” oldukları gafını yapmıştı. Ray McGovern’ın ‘dostu’, Heinrich Bücker ise; Berlin-Tiergarten Bölge Mahkemesi tarafından geçen yaz Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanyası tarafından işgalinin 81’inci yönümünde, Treptow Park’taki Sovyet Anıtı’nda yaptığı konuşmadan ötürü mahkum edildi. Mahkeme kararı, tarihsel hafıza açısından son derece nahoş. Berlin’de militarizm karşıtı etkinliklerin organize edildiği Savaş-Karşıtı kafeyi işleten Bücker, Alman siyasilerin Ukrayna’daki Nazi işbirlikçilerinin torunlarıyla işbirliği yapmasını kınayan şu ifadelerinden ‘suçlu’ bulundu:

- "Alman siyasetinin, Alman İmparatorluğu’nun 1941’de yakın işbirliği yaptığı ve birlikte öldürdüğü gönüllü suç ortaklarını yeniden bulduğu, aynı Rus düşmanı ideolojileri tekrar desteklemesi benim için anlaşılmaz bir durumdur"

- "Alman tarihi ve İkinci Dünya Savaşı’nda öldürülen milyonlarca Yahudi ve Sovyet vatandaşının tarihi bağlamında tüm namuslu Almanlar; Ukrayna’da bu güçlerle işbirliğini reddetmelidir.

- “Almanlar olarak bir daha asla Rusya’ya karşı herhangi bir savaşın içinde yer almamalıyız. Birleşmeli ve bu çılgınlığa birlikte karşı koymalıyız"
Bücker Ukrayna’da yaşananlara bakınca Rusya Devlet Başkanı’nın görüşlerini anlayabildiğini de vurguluyor. Mahkumiyetinin en önemli gerekçesi buna yönelik sözleri. Yürütülen ‘şeytanlaştırma’, Almanların resmi görüş ve propagandayı eleştirirken bile söze ‘Putin’i kınayarak’ başlamak zorunda bırakıyor.

***

Bücker hakim Tobias Pollmann tarafından 2 bin euro para cezasına ya da 40 gün hapse çarptırıldı. Temyizden dönmezse ödemeyi reddettiği için ‘düşünce suçlusu’ olarak hapis yatacak. Kararda, Bücker’in Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal ederek Ukrayna’yı işgalini onayladığı’ gerekçesi yer alıyor. Bu da ‘saldırganlık suçuna’ destek olarak ‘kamu barışını bozma ihtimalinden’ ötürü suç teşkil ediyormuş!

Almanya 2014’de Kiev’de anayasal düzene yapılan aleni Amerikan darbesini ‘suç’ görmüyor. Berlin, bizzat eski Şansölye Merkel’in garantörü olduğu BM GüvenlikKonseyi onaylı olduğu için ‘uluslararası hukuk’ niteliği taşıyan Minsk anlaşmalarının uygulanmamasını da ‘uluslararası hukukun ihlali’ saymıyor.

Aynı Almanya; Türkiye’ye yönelik veya Irak işgalinde, yahut Yugoslavya’da etnik yahut mezhep temelli ayrımcılığa tabi tutulanlar, anadilleri yasaklananlar üzerinde hassasiyet gösterileri yapmışken, Rus Ukraynası’na dair ilkesel hassasiyeti yok. Kiev’de darbeyle oluşturulmuş yönetimin kendi halkının üzerine bombalar atmışlığıyla alakalı değil. Kiev’de Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera’nın mirasını devlet ideolojisi haline getirmiş yönetimini desteklemek de ‘suç’ değil.

***

Berlin mahkemesi kararı, Kasım 1931’de Carl von Ossietzky’nin 1.5 yıl hapse çarptırılmasını canlandırıyor. Ossietzky savaş karşıtı Weltbühne dergisi editörü olarak ‘askeri sırları ifşa’ iddiasıyla suçlanmıştı. Naziler henüz iktidar değillerdi. Alman yargısı savaş karşıtlarını bastırarak nazizmin yolunu döşemişti. Son yılların popüler ‘Berlin Babylon’ dizisinde işlenen bu tema, Alman yargısının gerici geleneğinin canlandığına işaret ediyor. Bücker kararının, Almanya’da savaş karşıtı muhalefeti susturmaya yönelik olduğu açık.

Daha önce de tek ‘suçu’ Donbass’a giderek haber yapmak olan genç kadın gazeteci Alina Lipp hakkında üç yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. Lipp’in ebeveynlerinin banka hesapları dondurulmuştu.

Militarist Alman Yeşillerin Joschka Fischer liderliğinde Almanya’yı ABD’nin savaşlarının ortağı kıldığı dönemler geride kalmış olabilir. ‘İnsani müdahale’ gerekçesiyle Yugoslavya’yı bombalayıp parçalayanlar, ‘egemenlik hakkı’ tanımayanlar ‘savaş suçlusu’ olarak yargılanmadı. Almanya, ABD’nin Irak, Libya, Suriye, Afganistan ve diğer ülkelere yönelik milyonlarca canın kaybedildiği saldırı savaşlarını alenen destekledi. Alman yargısı hiç dert edinmedi.

***

Almanya’nın militarist politikaları bugün Alman solunu da böldü. Bückner’i destekleyen Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SGP) bile Ukrayna dosyasını neden-sonuçlarıyla anladığı söylenemez. Ne ki bu İçişleri’nin gözetleme listesine girmelerini engellemiyor. Almanya’da artık ‘demokratik, eşitlikçi, sosyalist bir toplumu savunmak’ yahut ‘emperyalizm ve militarizme karşı ajitasyon’ anayasaya aykırı. Kapitalist sisteme yönelik sol eleştiriler ve ‘Marx ya da Engels’e olumlu atıf’ anayasa ihlali görülebiliyor. Her şey ters yüz edilerek ‘aşırı sola’ karşı ‘özgürlükçülükle’ pazarlaması yapılıyor. Savaşın Almanya’ya taşıdığı ekonomik kayıplar, enflasyon, hayat pahalılığı karşısında şiddete bulaşmasa bile sol siyaset ve emekçi sınıf temelli görüşlerin önünün tıkandığı bir süreç olduğu görülüyor.

Almanya’da yaşayan dostlar aylardır ülkedeki inanılmaz gidişata dikkat çekiyorlar. Kimileri Alman televizyonlarını artık izleyemediklerini söylüyorlar. 1966 yılında Lenin Barış Ödülü’ne layık görülmüş Friedrich Martin Niemöller’in "Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim…” diye başlayan sözleri yeniden akla düşüyor.