Google Play Store
App Store

Luigi Mangione davası, bireysel bir suçtan öte, ABD sağlık sistemindeki adaletsizlikleri ve buna dair toplumsal huzursuzluğu açığa çıkaran bir sembol olay haline geldi. Mangione, özel finansmanlı sağlık çözümleri sağlamaya odaklanan, sağlık hizmetleri ve tıbbi ekipman danışmanlığı veren çok uluslu bir Amerikan şirketinin, UnitedHealthcare’in CEO’su Brian Thompson’ı öldürme iddiasıyla suçlanıyor. Hukuki bir soruşturma olarak başlayan dava, Mangione’nin ikon haline gelmesiyle daha geniş bir politik tartışmayı da beraberinde getirdi.

∗∗

Sosyal medya FreeMangione gibi hashtag’lerle çalkalanırken adliye önünden “O suçsuz!” diye slogan atan protestocuların videolarını görüyoruz. Destekçileri bir yandan savunma masrafları için binlerce dolar topluyor, diğer yandan da onun daha derin sistemik sorunlar için bir günah keçisi olduğunu savunuyor. “Aziz Luigi” yazılı çantlardan, dj setlerin sahne arkası görsellerine kadar kısa sürede temsillerini görmediğimiz yer/ürün kalmayan Mangione, beklenmedik bir şekilde toplumun ve siyasetin gündemine yerleşti.

Mangione’nin bu kadar konuşulması sebepsiz değil. Altında ABD sağlık sistemine yönelik toplumsal öfke yer alıyor. Sağlık hizmetlerinde uygulanan fahiş fiyatlar, şeffaf olmayan faturalandırma uygulamaları ve hem hastaların hem de hizmet sağlayıcıların karşılaştığı eşitsizlikler gibi konular öfkenin merkezinde. Tarık Ali ise Mangione’nin “halk kahramanı” haline gelişini “anti-resmi” siyasi akımlar çerçevesinde yorumlayarak muhalefetin formu bağlamında ele alan bir paylaşım yaptı. Ona göre bu kahramanlık, politikacılar tarafından sürekli ihanete uğradığını düşünen ve seçimlerin işe yaramadığına inanan kitlelerin, tıpkı 19. yüzyıl Rus anarşistlerinin generalleri, çarı vb. hedef alması gibi günümüzde CEO’ları hedef almasına dayanıyor.

Bu yorum neoliberalizmin sistemik eşitsizlikleri kadar dikkate değer bir başka boyutuna işaret ediyor. Sistem karşıtı bir demokratik kitle hareketinin eksikliğine ilişkin bir tartışmaya çağırıyor. Bu konuya Jacobin dergisinden Meagan Day de dikkat çekiyor. Konuyla ilgili Bernie Sanders’a yönelttiği soruda şöyle diyor Day:

“(...) Thompson’ın öldürülmesine halkın tepkisi, sevinçten ziyade ‘endüstri bunu hak etti’ gibi kasvetli bir algıdan, bireysel şiddetin siyasal umutsuzluğun bir belirtisi olduğu düşüncesine kadar çeşitlilik gösterdi. Sizce bu olay, sağlık hizmetlerindeki eşitsizlik ve sigorta endüstrisinin kâr hırsıyla ilgili bir farkındalık yaratır mı? Yoksa bu, düşüşte olan bir kitle hareketinin hastalıklı bir belirtisi mi?”

Day’in sorusunda dikkat çektiği iki temel yönelim olan sağlık sisteminin eşitsizliklerine ilişkin farkındalık ve kitle hareketinin varlığı/yokluğu şüphesiz ki birbiriyle ilişkili. Sağlık hizmetlerindeki derin eşitsizliklerin ve sigorta endüstrisinin kâr odaklı doğasının toplumda örgütsüzlükten kaynaklanan bir çaresizlik hissi yarattığı aşikar görünüyor. Bu bakış açısı böylece bireysel tepkilerin sistemik arka planını anlamak kadar siyasi umutsuzluğun muhtevasını anlamaya da olanak tanıyan bir  alan açıyor.

∗∗

Soruya yanıtında, olayın sağlık sektöründeki kâr odaklı yapının çarpıklığını açıkça ortaya koyduğunu vurgulayan ve “Herkes için Medicare”e ihtiyacımız var, insan yerine kârı önceleyen bir sisteme değil” diyen Bernie Sanders’ın da vurguladığı gibi, bu vaka daha büyük bir toplumsal harekete duyulan ihtiyacın önemini vurguluyor. Sanders, sistemin dönüşümünün ancak örgütlü bir halk hareketiyle mümkün olduğunu belirterek, bu tarz olayların birer semptom olmaktan öteye geçebilmesi için kolektif mücadelenin önemine dikkat çekiyor:

“...kitlesel bir hareket olmadan, insanların öfke ve umutsuzluğunun kalıcı bir değişime nasıl kanalize edilebileceğini hayal etmek zor.”

Şüphesiz ki, sistemin dönüşümü, yalnızca bireysel eylemlerle değil, kolektif bir mücadeleyle mümkün. Mangione’ye verilen destekler, toplumsal öfkenin bir sembolü olsa da, bu öfkenin gerçek değişim yaratacak kolektif bir mücadeleye kanalize edilmesi elzem. Umut edelim ki bu vaka, yalnızca sağlık hizmetlerindeki eşitsizliklere değil, aynı zamanda örgütlenmenin aciliyetine dair de kalıcı bir farkındalık yaratır.