Marifet iltifata tabidir
SİYAD Türkiye Sineması ödüllerinden hareketle ülkemizde sinema yazınının duayeni Atillâ Dorsay’ın ve sinefil Emre Ergel’in film eleştirilerini içeren yeni kitapları üstüne notlar paylaşmak istiyorum
Başarıların ödüllendirilmesi gerektiğini vurgulayan Muallim Naci’nin “Marifet iltifata tâbidir” sözü şöyle devam eder: “Müşterisiz meta zayidir." Bu dizelerin ilkini doğru bulmakla birlikte ikincisine katılmadığımı belirtmeliyim. Evet, başarının beğenilmesi, övülmesi bir sanatçı için gurur kaynağıdır ama bu övgüler hatta ödüller 'müşteri' getirmez. Ülkemiz sinemasında eleştirmenlerin övgülerine mazhar olmuş, önemli festivallerde ödüller kazanmış kaç film sayabiliriz bu 'iltifat'ların karşılığını almış, yani çok sayıda 'müşteri' çekmiş olsun? O zaman bu filmler 'zâyi'midir? Sinema sektörü içinde 'iş yapmayan' filmleri küçümseme eğiliminde olan sinemacılar bulunduğunu biliyoruz, ama bu yaklaşım sinemayı salt bir endüstri alanı olarak görenlerle sınırlıdır. Sinemanın bir sanat disiplini olduğuna inanan sinemacı ve sinemasever kümesi ülke nüfusu içinde nicelik açısından büyük bir oran oluşturmasa da niteliksel bir ağırlık taşıdığına inanıyorum. Tüm sinema yazarlarının motivasyonu bu inançtan başka bir şey değil. Yıllık değerlendirmeler ve festival ödülleri bu açıdan önemlidir.
“Marifet İltifata tâbidir” ama, eleştiri övgü ile sınırlı kalamaz; filmler öz-biçim ilişkisi, görsel-işitsel ögelerin kullanımı, oyuncu yönetimi v.b. açılardan eleştirilirken görülen eksiklerin, fazlalıkların yazılması gerekir. Elbette, üslubun kırıcı olmamasına, kişilik haklarının zedelenmemesine özen gösterilerek... Şunu da unutmamak gerek: eleştiride objektiflik söz konusu değildir; eleştirenin bakış açısı ve donanımı ile sınırlıdır, dolayısıyla sübjektiftir. Yeter ki, tercihin gerekçeleri de ortaya konulabilsin. Bu tür bir eleştiri, izleyiciler kadar filmi yapan, filmde görev alanlar için de yararlıdır. Günlük/haftalık yayın organlarındaki eleştiri yazıları genellikle tanıtım amaçlıdır; seyirci ile sanat yapıtını buluşturma kaygısıyla yazılır. Zaten eleştirmene ayrılan yerin sınırları daha ötesine izin vermez. Dergilerde yer alan eleştiri yazıları ise daha kapsamlı bir yaklaşım ve yorum içerir. Gene de, akademik yayınlarda sıkça kullanılan jargondan uzak durmakta yarar olduğuna inanıyorum.
SİYAD TÜRKİYE SİNEMASI ÖDÜLLERİ
Bu yıl 57. kez verilen Sinema Yazarları Derneği ödülleri hafta içinde gerçekleşen törende açıklandı. Dernek üyelerin iki turlu oylaması sonucu, En İyi Film olarak, Murat Fıratoğlu’nun yazıp yönettiği 'Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri' seçildi. Benim tercihim değildi; nedenini bu köşede daha önce yazdığım için yinelemiyorum. Ümit Ünal’ın 'Evcilik'ine tek bir ödül gitmemesine şaşırmadım desem yalan olur, ama genç arkadaşların tercihlerini saygıyla karşılıyorum. Zevkler ve renkler tartışılmaz… Dijital platformlarda gösterime giren En İyi Film dalında Aslı Özge’nin 'Faruk'u, En İyi Belgesel olarak Berke Baş’ın 'Dar Geçit'i, Yabancı Film dalında J. Glazer’in 'İlgi Alanı' ve A. Kaurismaki’nin 'Sararmış Yapraklar'ı benim de tercihimdi. Oyunculuk dalındaki ödüller ('Mukadderat'la Nur Sürer, 'Büyük Kuşatma' ile Alp Öyken), Florent Herry’nin 'Yurt'la En İyi Görüntü Yönetmeni, Natali Yeres’in 'Büyük Kuşatma' ile En İyi Sanat Yönetmeni seçilmesi de benim tercihlerimle örtüşüyor.
DORSAY’IN SEVGİLİ SİLAHŞÖRLERİ
SİYAD’ın kurucusu ve Onursal Başkanı sevgili Atillâ’nın geçen sonbaharda okurla buluşan 66. kitabı “Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im” başlığını taşıyor. 90’larda ilk -uzun metrajlı- filmlerini çeken sinemamızın ustalarından 6’sının (Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, Semih Kaplanoğlu) filmlerinin eleştirileri yer alıyor kitapta. Hepsi de sinemamızın onur defterinde yer alan 65 filmin eleştirisi. Dorsay’ın önceki kitaplarında da farklı dönemlerin önemli filmlerinin eleştirileri vardı (Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları 1990-2004; Dünyaya Açılan Sinemamız; Sinemamızda Değişim Rüzgârları 2005-2010 ve Yeni Bir Kuşak 2010-2020). ‘6 Şövalye’ içine girememiş olsalar da göz ardı edilmemesi gereken başka önemli yönetmenlerimiz var. Bu kitaplarda onların filmlerini de bulacaksınız. Geniş okur kesimlerini zorlamayan anlatımıyla Dorsay’ın kitapları başucu kitabı olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. Bu kitaplar aracılığı ile sevdiğiniz yönetmenlerin filmlerinden izlememiş olduklarınızı keşfedebilir, izlediklerinizi yeniden değerlendirebilirsiniz, duayen bir sinema yazarının yorumlarının yol göstericiliğinde.
ANTRAKTTA ALASKA FRİGO
Şu sıralar okumakta olduğum Emre Ergel’in 'Antraktta Alaska Frigo-Görmeden Önce Okumanız Gereken 100 Film' adlı kitabı da film seçmekte zorlanan okurlara öneriler sunan yazılardan oluşuyor. Mesleki kariyerini elektronik ve iletişim mühendisliği ve bankacılık alanlarında yapan, ama Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü yıllarında başlayan sinema tutkusunu hiç yitirmeyen Ergel, izleyip sevdiği yabancı filmlere ilişkin eleştiri yazılarını toplamış kitabında. Fritz Lang’dan Alain Resnais’ye, Angelopoulos’tan Kubrick’e uzanan 100 filmlik bir seçki. Elbette öznel bir seçim bu, ama sinefillere (sinema tutkunlarına) değerli bir izleme listesi sunuyor. Kitabın adına bakmayın, filmleri izlemeden önce okumanız şart değil. İzledikten sonra, filmlerin bir başka gözden değerlendirilmesini okumak ufuk açıcı olacaktır.
Sinemamızın ürünlerini eleştiren çok sayıda yazar var. Hepsinin adlarını anmaya yerim yetmez, ama Murathan Mungan’ın 'Işığına Tavşan Olduğum Filmler'ini, Sevcan Sönmez’in dokuz filmi odağına alan 'Filmlerle Hatırlamak-Toplumsal Travmaların Sinemada Temsil Edilişi'ni ve Umut Tümay Arslan’ın hazırladığı, aralarında Mithat Sancar, Fırat Yücel, Karin Karakaşlı, Sema Kaygusuz, Feride Çiçekoğlu, Nejat Ulusay’ın da bulunduğu 19 yazarın yorumlarını içeren 'Bir Kapıdan Gireceksin - Türkiye Sineması Üzerine Denemeler'ini de okuma listenize almanızı öneririm.