Bu ödül törenleri çok acayiptir. Çoğu ödül “o gün müsait olana” verilir. Halk oylaması falan yalan dolan. Bir kaç kez şahit olmuşluğum bile var, yanımdaki arkadaşımı arayıp “o gün eğer katılabilecekseniz size ödül vereceğiz” demelerine. Eğer katılamıyorsa o gün müsait olana verilir ödül.

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülleri’nde tabii ki durum böyle değil. Orada ödül alacaklarda “o gün müsait olmak” değil “hep müsait olmak” gerekiyor. Yani Saray aradığında telefonunu açacaksın, kahvaltıya çağırıldığında gideceksin, uçağa bin denilirse bineceksin, konser ver diyecekler vereceksin, konuş denilince konuşacak, sus denilince susacaksın. O sofraya bir kere oturdun mu bir daha oradan kalkmak zor.

Saray’ın ödüllerine layık görülen sanatçıları değersizleştirmek, itibarsızlaştırmak gibi bir niyetim yok benim. Tabii ki hepsi kendi alanlarında başarılı, pek çok kişinin gönlünde taht kurmuş insanlardır. Paraya pula, daha fazla şöhrete falan da ihtiyaçları yok. Saray ödüllerini aldıkları zaman kimi, makamın sahibine olan sevgisini gizlemiyor, kimi ise “Makamın sahibi değil önemli olan, o makam tarafından çağırılıyorsan gideceksin” diyor. Herkesin bir kendini aklama eşiği, şekli var yani.

Gel gör ki işin aslı bu kadar basit değil bence. Zenginlik, şöhret, bir süre sonra benim anlayamayacağım bir şekilde yetersiz kalıyor onlar için. Bunun bir üstü artık “güce tapmak” oluyor. Cumhurbaşkanı’nın cep telefonunun onda olması, istedikleri zaman birbirlerine ulaşabilmeleri, “bana ağabey diyor”, “bana kardeşim diyor”, “beni arayıp tebrik ediyor” gibi şeyler o kadar değerli ki onlar için. Bugün bu iktidara yapıyorlar, yarın diğerine de yapacaklar. Her zaman böyle olacaklar ve böyle hatırlanacaklar. Tercih meselesi.

***

Yazıyı yazdığım sırada sosyal medyada bir Merve Dizdar linci sürüyordu. Trol hesaplar Dizdar’ı topa tutuyorlar. Boğaziçi Film Festivali’nde ödül alan yönetmen Özcan Alper konuşmasında, ödülünü tutuklu bulunan Prof. Şebnem Korur Fincancı’ya ithaf edince sözü salondaki bir provokatör tarafından kesiliyor. Provokatörün sözlerini sahnedeki oyuncu Selcen Ergül’ün “Çok eril bir dil kullanıyorsunuz” diye eleştirmesi, Merve Dizdar’ın hayretler içinde bir ifadeyle oyuncu arkadaşını desteklemek için alkışlaması, haklarında linç kampanyası başlaması için yeterli oluyor.

Sosyal medyada yazılanları okuyorum, hep aynı terane. Yılların başarılı oyuncusu Merve Dizdar’a en son oynadığı yapıma gönderme yaparak “Sen TRT sayesinde meşhur oldun” deme hadsizliğini gösterebiliyorlar. Bu işler böyle oluyor sanıyorlar. Kişi kendinden bilir işi gibi bir şey. Bilmiyorlar mı ki Dizdar ve arkadaşları sayesinde TRT izlemeyen milyolarca kişi, o yapımı izlemek için TRT orucunu bozdu. Yine bir sanatçıyı hedef gösteriyorlar. “Bizim gibi düşünmüyorsa iş vermeyin, aç kalsın” diyorlar. “Seni çok severdim, artık nefret ediyorum” diyen bile var. Yahu onu bırakın bu oyunculuk canavarına “Zaten kötü oyunuyordun, seni bizler var ettik” diyebiliyorlar. Böyle bir şuursuzluk, böyle bir terbiyesizlik. Türkçe’yi zaten en fazla yirmi sözcükle konuşabilen bir güruh, pırıl pırıl genç bir sanatçıya bunları deme rahatlığını bulabiliyor kendinde.

Öyle kendi mahallenize yerleştirdiğiniz arkadaşlarınıza kültür sanat ödülleri vermekle olmuyor bu işler. Sanat ince iştir. Böyle bir nefret dili, böyle bir linç kültürü yoktu bu ülkede. Bu dili yaratanlar kendilerinden olmayanları gönül rahatlığıyla ateşe atıyorlar. Bu çok tehlikeli. Bin kere yazıldı çizildi, yeni bir şey değil belki söylediğim. Ama bakın, bu gerçekten çok tehlikeli. Hiç masum değilsiniz anlayacağınız. Peki, saray ödüllerini alan sanatçılarımızdan, linç edilen sanatçılara bir destek mesajı gelir mi acaba? Hiç sanmıyorum.

***

Bu haftanın hedef gösterilen ve akabinde linç edilenleri arasında on sekiz yıllık TRT çalışanı, başarılı haber spikeri Deniz Demir de var. Demir’in linçine sebep olan sözleriyle ben de Cumhuriyet’imizin yeni yaşını kutluyorum:

"Bugün Cumhuriyetimizin 99’uncu kuruluş yıldönümüydü. Bizi ümmet olmaktan çıkarıp birey olma bilincini, Cumhuriyet aydınlığını, ilmini armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm şehitlerimizi sevgi ve saygı ile anarken, Cumhuriyet’i zihninde ve kalbinde yaşayan, yaşatan ve bunu gelecek nesillere aktaran siz bu büyük millet, bu büyük devlet... Atatürk’ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşasın! 29 Ekim kutlu olsun! "