Matilda etkisi ve günümüze yansımaları
Matilda etkisinde yaşanan eşitsizlik günümüzde de iş dünyasında sık sık karşımıza çıkıyor. Örneğin, toplantılarda kadınların fikirleri erkekler tarafından genellikle yinelenir ve yinelendikçe fikirlerin asıl sahibi unutulur. Buna “mansplaining” de eşlik eder.

Sarya TOPRAK*
Matilda etkisi kavramı, kadın bilim insanlarının çalışmalarının ve katkılarının sistematik olarak görmezden gelinmesi, küçümsenmesi ya da erkek meslektaşlarına atfedilmesi durumunu ifade eden bir terim olarak ortaya çıktı. İlk kez 1993 yılında bilim tarihçisi Margaret W. Rossiter tarafından kullanılan ve ismini, 19. yüzyılda kadın hakları savunuculuğu yapan Matilda Joslyn Gage’den alan bu kavrama bugün hayatın her alanında aşinayız. Anlamak için bilim, akademi, medya, siyaset, sanat ve daha birçok alanda çalışan, üretim yapan her kadının biraz kendi deneyimlerine bakması yeterli.
Peki, bu kavram bilim dünyasında varlığını nasıl hissettirdi? Kadın bilim insanlarının yaptığı çalışmalar erkeklere mal edildi. Kadınların bilimsel çalışmaları ödül komiteleri ve akademik çevreler tarafından yeterince dikkate alınmadı. Kadınlar hiç “işin sahibi” gibi görülmedi. Herhalde bunun en yakın örneği Dr. Özlem Türeci ve Dr. Uğur Şahin. Koronavirüse karşı yüzde 90 oranında etkili aşıyı geliştiren bu çift pandemi döneminde hepimizin gündemindeydi. Fakat başarının asıl öznesi Uğur Şahin gibi lanse edilirken Özlem Türeci’ye Şahin’in asistanı diyenler bile oldu.
ÖDÜLLER HEP ERKEKLERE
Tarihten birkaç kadına bakmak gerekirse ilk örnek verilecek isimlerden biri şüphesiz Lise Meitner olur. Meitner, nükleer fizyonun keşfindeki en önemli rolü oynadı, teorik açıklamasını yaptı. Bu keşif, nükleer enerjinin ve atom bombasının temelini oluşturdu. Fakat 1944 senesinde Nobel Kimya Ödülü, nükleer fizyonun deneysel keşfi nedeniyle yalnızca Otto Hahn’a verildi.
Rosalind Franklin ise DNA’nın çift sarmal yapısını keşfetmekte büyük rol oynadı. X-ışını kristalografi çalışmalarıyla tanındı. Ancak, ismi hep gölgede kaldı. 1962 yılında DNA ile ilgili çalışmalar yapan James Watson, Francis Crick ve Maurice Wilkins’e ödül verilirken Franklin’e ödül verilmedi.
Bir diğer isim de 1967 yılında radyo teleskoplar kullanarak pulsarları (hızla dönen nötron yıldızları) keşfeden Jocelyn Bell Burnell. 1974’te Nobel Fizik Ödülü, Burnell yerine onun danışmanı olan Antony Hewish’e verildi.
Anmadan geçilemeyecek kadınlardan biri de Marie Curie. Curie başarılı olduğu kadar inatçı da bir kadındı. 1903 yılında Nobel’i tüm engellerle mücadele ederek eşi Pierre Curie ve Henri Becquerel ile paylaştı. 1911 yılında ise tek başına Nobel aldı. Buna rağmen sadece kadın olduğu için Fransız Bilimler Akademisi’ne üye kabul edilmedi ve bu kuruma girmesi reddedildi.
TEK KAYNAK ÇOCUK KİTABI
Matilda etkisine dair dünyada çeşitli kaynaklar bulunsa da Türkçe çevirisi olan tek kitap bir çocuk kitabı. Ellie Irving’in yazdığı The Matilda Effect, yani “Matilda Etkisi” genç bir kızın azmi, bilime olan tutkusu ve eşitlik mücadelesini konu alıyor. Ana karakter Matilda, bilime büyük bir merak duyan, özgüvenli ve hayalleri olan bir kız çocuğu. Ancak, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle bu hayallerini gerçekleştirme yolunda birçok engelle karşılaşıyor. Bilime dair fikirleri ve deneyleri, ailesi ve çevresindekiler tarafından pek ciddiye alınmıyor. Özellikle babası ve öğretmenleri, bilimin “kızlara göre bir alan olmadığını” söylüyor. Fakat Matilda inat etmekten asla vazgeçmiyor. Bir gün büyükannesi Granny Joss ile sohbet ederken şaşırtıcı bir gerçek öğreniyor: Granny Joss, gençliğinde büyük bir bilimsel keşifte bulunmuş fakat bu keşfi erkek bir meslektaşı kendisine mal etmiş ve Granny Joss’un adı tarihe geçmemiş. Bunu öğrenen Matilda’nın öfkesi körükleniyor. Büyükannesinin hakkını geri almak için bir plan yapıyor. Granny Joss’un keşfinin doğru kişiye, yani büyükannesine atfedilmesini sağlamak için bir bilim ödülüne aday gösterilmesi gerekiyor. Ancak, ödül töreni sadece birkaç gün sonra gerçekleşecektir ve adaylık başvurusu için uzun bir yolculuğa çıkmaları gerekiyor. Matilda ve Granny Joss, bu ödül törenine ulaşmak için bir maceraya atılıyorlar. Ödül törenine yetişmeyi başarıyorlar ve Matilda, Granny Joss’un hikayesini anlatıyor. Büyükannesinin keşfi nihayet hak ettiği şekilde tanınıyor. Bu zafer, sadece Granny Joss’un değil eşitsizlikle boğuşan tüm kadınların ve kız çocuklarının zaferi oluyor.

Ellie IRVING
Martı Yayınları
Bu kitapta elde edilen zafer gibi günlük hayatta da kadınlar birçok kazanım elde etse de önümüzde çok uzun bir yol var. Matilda Etkisi yalnızca bilim dünyasıyla da sınırlı değil. Yüzyıllardır her alanda sistematik bir biçimde kadınların emekleri ve ürettikleri küçümseniyor, yok sayılıyor. Edebiyat dünyasında kadın yazarlar eserlerini yayınlayabilmek için on yıllarca erkek takma isimleri kullanmak zorunda kaldı. Mary Ann Evans, eserlerini George Eliot adıyla yayımladı. The Brontë Kardeşler (Charlotte, Emily ve Anne), erkek takma adlarıyla yazdı. (Currer, Ellis ve Acton Bell).
FİKİRLERİMİZİ SAHİPLENİYORLAR
Sinemada da durum benzer. Hollywood gibi endüstrilerde dahi kadınlar göz ardı edildi. Sinemanın ilk yıllarında Alice Guy-Blache, ilk anlatı filmini çeken kişi olarak tanınması gerekirken, bu başarı erkeklere mal edildi. Teknoloji dünyasında da durum farksız. İlk programcı olan Ada Lovelace ve bilgisayar biliminin temellerini atan Grace Hopper gibi öncü kadınlar pek tanınır hale gelmedi. Bu eşitsizliğin medya, reklamcılık, girişimcilik sektöründeki tezahürü günümüzdeki en yalın örneklerden. İş dünyasında kadınların fikirleri toplantılarda erkekler tarafından genellikle yinelenir ve yinelendikçe fikirlerin asıl sahibi unutulur. Buna “mansplaining” (bir erkeğin, bir kadına, onun zaten bildiği bir konuyu küçümseyici bir şekilde açıklaması) ve “hepeating” (kadının söylediklerinin erkek tarafından tekrar edilip daha çok takdir edilmesi) gibi durumlar da eşlik eder. Bir bakmışsınız bin bir yeteneğinizle, fikrinizle hiç göremediğiniz değeri bir erkek sizin fikirlerinizi sahiplenerek görmüş.
Hayatımızı kuşatan bu ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı birbirimize Matilda ve büyükannesi gibi omuz olmaktan başka çaremiz yok. Bizi yok saydılar, bizi yok sayacaklar. Biz daha fazla var olacağız.
*Gazeteci