Mavinin ritmiyle notaların izinde
Davulcu ve vokalist Leyan Senay, “Ölümle Dans” isimli yeni şarkısıyla dinleyici karşısında. Işıl Işıl Sahne’nin konuğu olan Senay, “Şarkımda, kadınların ipleri eline alabilmek için verdikleri mücadeleyi yansıtmak istedim” dedi.
Işıl Çalışkan
Onu, bir davuluna bir de maviye olan tutkusuyla hatırlarsınız. Leyan Senay dediğinizi duyar gibiyim. Davulun ritmiyle maviliklerde dinleyiciyi müzik aracılığıyla yolculuğa çıkaran Senay, başarı basamaklarını tırmanmayı sürdürüyor.
Müzisyen en son, Türkçe rock müziğin önemli isimlerinden Can Temiz’le düet yaptığı sözü ve bestesi kendisine ait olan “Ölümle Dans” ile müzikseverlerle buluştu. Şarkı, bir kadının ataerkil toplumda özgürlüğünü ve hayatını kendi ellerine almasının güçlüğüne dair bir eleştiri sunuyor. Senay ile müzik serüvenini konuştuk.
"Ölümle Dans" şarkında ataerkil düzende savaşan bir kadının hikâyesini anlatıyorsun. Anlatılan senin hikâyen mi?
"Ölümle Dans" aslında birçok farklı şeyi sembolize ediyor. İlham kaynağımdan biri, Only Lovers Left Alive adlı film. Vampir bir çiftin ölümsüzlüğün etkileriyle yaşadığı sıkışmışlık duygusundan esinlendim. Ayrıca, danse macabre (ölüm dansı) kültüründen de ilham aldım.
Bende bir vampir ve bir insanın aşkını canlandırıyor. Vampir, edebiyat kültüründe bazen sömürgeciliğin sembolü olarak kullanılır. Şarkımda, kadınların bu ülkedeki mücadeleleri ve zorlukları, ipleri eline alabilmek için verdikleri mücadeleyi yansıtmak istedim. Bu yüzden şarkıya birçok farklı okuma yapılabilir. Aslında ben burada dinleyiciye bırakmak istiyorum biraz.
Davulun senin için hayatta nasıl bir anlamı var?
Davul, aslında benim için her şeyin nedeni ve tutkum. Ritimle ilgili bir bakış açım var; davul, her anlamda kurtarıcım oldu. Bana hayat amacı verdi. Dedim ki, "Evet, bununla mutluyum ve bu şekilde ömrümü geçirmeye hazırım." Ömrüm boyunca bu işi yapabilirim, sıkılmam. Yaşlanana kadar davulumun başında olmak istiyorum. Davul, benim kalp atışımı, heyecanımı, mutluluğumu, hüznümü, sinirimi... her şeyimi yansıtabildiğim bir araç. Kelimeler bazen yeterli olmuyor, ama davul beni daha güzel ifade ediyor. Davulum, beni en güzel anlayan şey. Bir kedim, bir de o iyi ki varlar!
Vurarak ifade etme biçimi çok değişik geldi düşününce.
İçimdeki siniri ve mutluluğu davulla dışa vurmak gibi. Davulun minik nüansları, her şeyin dinamiğini değiştiriyor. Bu anlamda çok mutluyum. Davul hayatımda olduğu için çok şanslı hissediyorum. Davuldan önce piyano çalıyordum. Ama piyano, kendimi yüzde yüz ifade edebildiğim bir enstrüman değildi. Yıllarca çalmama rağmen, piyano ile kendimi tam anlamıyla ifade edemediğimi hissettim.
Kendi şarkılarını paylaşmanın nasıl bir anlamı vardı senin için?
Evet, gerçekten cesurca bir şey. Bir yanda, evde yalnızken karaladığın, ağlarken yazdığın bir şarkıyı bir gün yüz binlerce insanın karşısına çıkıp "İşte bu benim şarkım" diyerek göstermek, gerçekten cesaret ister. Zaten günümüzde her şey çok acımasız, çok eleştirel bir dünyada yaşıyoruz. Ama bir şey yazıp "Ben bunu hissettim" diyerek karşınıza çıkmak, biraz da kendi müzisyen kimliğimi oturtmamı beklemekti. Ayrıca doğru şartların oluşmasını beklemek de önemliydi. Baktım ki yurtdışında konserler, turlar, workshoplar… Her şey yolunda gidiyor ve hayalini kurduğum hayat artık gerçeğe dönüşüyor. İlk başta yoktu, ama adım adım inşa ettim. Sonunda dedim ki, "Evet, artık ben hazır hissediyorum." Ve bu güzel serüvenin meyvesi “Bluetiful” 7 ay önce doğdu.
“Bluetiful”a geçmeden önce maviye olan tutkundan bahsedebilir misin?
Aslında mavi tutkumun şu anki hayatımdan kaynaklandığını düşünmüyorum. Bana ruhumun mazisinden kalan tatlı bir miras gibi. 11-12 yıl önce saçımı mavi yaptım ve o an mavinin beni ne denli yansıttığını fark ettim. Mavi bir şeyin içindeyken kendimi çok özgür ve çok ben hissediyorum. Sanki kendimi ifade etmeme gerek kalmıyor gibi. O kadar iyi hissettim ki, o günden sonra bir daha hiçbir rengi denemedim ve hayatımın her yerine mavi serpiştirildi. Bu bana huzur verdi ve kendimi olduğu gibi hissettirdi. Ben reenkarnasyona inanıyorum; önceki hayatlardan bana bir yerlerden mavi bir şeyler katılmış olmalı diye düşünüyorum. Bu tutkunun kökeni çok eskiye dayanıyor. Çocukken annem bana sürekli mavi kıyafetler giydirirdi. Genelde küçük kızlara pembe gibi renkler giydirilirken, benim kıyafetlerim hep masmaviydi. O hep benimleydi.
O zaman “Bluetiful”a dönelim. Bu senin ilk single çalışman ve bence bir müzisyen için önemli bir şey olsa gerek, değil mi? Sonuçta kendini ifade ediyorsun ve müziğinle insanlarla buluşuyorsun. Neden bu şarkıydı?
Evet, "Bluetiful" benim için çok önemli bir şarkı. İlk şarkımın beni tam olarak yansıtmasını istedim ve bu şarkı gerçekten kim olduğumu gösteriyor. Pes etmeyişimi, yola devam ederken kendimi ikna etmeye çalışmamı… içimdeki gücü ve motivasyonu bu şarkıda yansıttım. Şarkıyı çok zor bir gecede yazmıştım. Bazen hayatı sorgulayan, yalnız kalıp her şeyi düşündüren geceler olur. O gece de tam böyle bir andı. Şarkılar genellikle zor zamanlarımda ortaya çıkar, mutlu olduğumda pek değil. O an bir hisle şarkıyı yazmaya başladım. Onu çok sevdim, içimi işledi ve bu beni çok mutlu etti. Şarkı doğum gibi bir şeydi; onu sahiplendim. Eğer kimliğimi gösterecek bir şeyse, bu şarkı olmalıydı. Yurtdışında festivallere katıldığımda hep "Leyan peki sen kimsin neler ürettin?" diye soruluyordu. Bu yüzden, kendimi en öz şekilde ifade edebileceğim bir şey üretmek istedim. Bu süreç çok organikti ve asla planlı değildi. Ayrıca şarkı oryantal öğeler de barındırıyor.
Oryantal öğeler seni nasıl yansıtıyor?
Oryantal öğeler, ruhumun ahenginden. Senfonik metal, tribal soundlar ve oryantal öğeler benim için her zaman çekici olmuştur. Örneğin, 9/8 müziğe karşı ayrı bir zaafım vardı. Edirne’ye gittiğimde ciğercilerin yanındaki darbukalı çocukların ruhundan bile çok şey öğrendim. Onları dinlerken bir ses kaydı aldığımı hatırlıyorum, kurdukları cümleleri anlamaya çalıştım. Onların doğuştan sahip oldukları farklı bir yetenek olduğunu fark ettim. Oryantal hele ki hafif karanlık bir soundla birleşince tüyleri diken diken ediyor, zıtlıklar çekicidir.
Sektörde tutunmakla kalmayıp kadın davulcuları sektöre kazandıran bir projede yer alıyorsun. Hit Like a Girl. Biraz bilgi verir misin bu projeyle ilgili?
Hit Like a Girl, 14 yıldır devam eden, Amerika merkezli bir uluslararası yarışma ve kadın dayanışma platformu. Amacı, sadece yarışma değil, bu sektöre daha fazla davulcu kadın kazandırarak görünürlüğü artırmak. Bu alanda daha önce özel bir yer açılmadığı için ilk adımımız, kadın davulcuların varlığını göstermek oldu. Şu anda Türkiye’de yaklaşık 500 kadın davulcu var ve ben son 4 yıldır Türkiye temsilciliği ve organizatörlüğünü yapıyorum. Türkiye, katılımcı yoğunluğu bakımından her zaman en üst düzeydeki ülkelerden biri oldu. Bu da çok şaşırtıcı çünkü hem oradakiler hem de Türkiye’deki arkadaşlarımız hem benim için beklenmedik bir durumdu. Çünkü bu topluluk ataerkil bir düzende çok fazla şeyi temsil ediyordu. Dünyanın her yerinde, Hindistan’dan Afrika’ya, Rusya’dan her ülkeye kadar Hit Like a Girl toplulukları var. Amacımız basit ama çok güzel: Birbirimize destek olup, ilham vererek büyümek. Çokça şehir gezdim bu uğurda. Bu süreç, bana yeni aileler kazandırdı ve o manevi tatminin tarif edilemez bir hissiyatı var. Ayrıca, davula başlamaya ya da hayallerinin peşinden gitmeye cesaret bulan pek çok kadın oldu. Bir insanın hayatına dokunmak büyük bir mutlulukken, yüzlerce insana dokunmak inanılmaz bir duygu. Bu topluluğumuzun ileriki nesillere aktarılmasını ve Türkiye’de müzik sektöründe farkındalık yaratılmasını çok isterim. Umarım bizlerin yaşadığı zorlukları bir sonraki nesil yaşamaz.
Bu proje müzikte cinsiyet eşitliğini amaçlıyor. Türkiye’de müzikte cinsiyet eşitliği konusunda ne aşamadayız?
Bence çok iyi bir noktadayız. 10 yıl öncesine kıyasla durum çok daha iyi. Artık kadın müzisyen denince akla sadece vokalistler değil, başarılı gitaristler, davulcular, bas gitaristler de geliyor. Sosyal medya, kadınların kendilerini daha rahat ifade etmelerini cesaretlendiriyor. Kadınların müzik dünyasında görünürlüğü arttı. Bu, çok olumlu bir gelişme ve daha da güzelleşecek. Biz bir şeyler yaptıkça farkındalık yaratıyoruz ve bu süreç devam edecek.