Memleketimden ihsan manzaraları…
Ha dayan hemşerim sonuna vardık… Ne biçim bir hikâyenin hangi sayfasındaysan, sana bir çift sözüm olacak: “Okuya okuya kitapları bitiremezsin, bunu hatırla iyi edersin”.
Şey Bey’in oğlunu gördünüz mü ne biçim bir insan olmuş? Kaçakçılığa başlamış, işleri de güzel gidiyormuş, görenlere “Çok şükür” diyormuş. Arabası da çakarlı artık, bize bakmaz, zengin aracıyla kendi fakir şeridinden gider durur. Tatil için de Bodrum’dan ev almış, arazisi zaten ormandan.
Hakikat Hanım’ın kızlarını polis yakalamış. Yolda yürüyorlarmış kızlar, fotoğraf çekerlerken bir şey olmuş. Şimdi 20 gündür içeride kızlar. Anneleri “Üniversiye gittiler böyle oldu” diyormuş. Baba ortada yok, zaten.
Oralar Belediyesi’nde yolsuzluk varmış dediler, çaycısına kadar tutukladılar. Çaycıya “Çayın yanına neden tek şeker veriyorsun?” demişler. Bir de oğlunun satın aldığı bilgisayar oyunundaki bir görüntüyü gösterip “Bunlar doğru mu?” demişler. “Geçtiğimiz yıla kadar doğruydu, güncellemeden sonra değişti” demiş o da.
Ali okulu bitirip mimar olmuş. Buralarda kalamamış, yurt dışına gitmiş. “Ülkenin mimara değil çareye ihtiyacı var” demiş. Şimdi bir kafede Avro ile bahşiş alıyor. Peçetelere hayallerindeki evleri, ırmakları çiziyor… İnsanoğlu hayaliyle yaratırmış geleceği.
Eski bakanlardan birisi tekrar mafyaya girmiş. Sonra çıkmış sıkılıp. “Benim zamanımda böyle değildi” diyormuş, kendisini görenlere “Mafya çok bozdu”... Kendisine bir koy almış, orada haram ve yetim hakkı yiyormuş.
Sokakta yine bir çocuk ölmüş, ama hangi ülkede hangi şehirde? Ne önemi var? Ha yanımızda, ha uzağımızda, her gün oluyor bir de. Kimsesiz insanlık, utanıp gözlerini benden kaçırdı yine. Genç yaşta giden hep genç kalıyor ama yanında olamıyor… Bunun üzerine hemen bir operasyon. İnsanlığı gözaltına alırken de videosunu çekip yayınlamışlar. Kollarında memurlar, arkadan kelepçeli, başı dik gözleri yaşlı.
“Cemaatler kapatılmış” dedi sokakta birisi feryat figan. Hangi yıldayız bilmiyorum inan. Bir an takvime baktım telefonumdan, sonra da haberlere. Sanırım yeterince kapanmamış. Sokakta deliden başka insan kalmadı inan zaten.
Falanca’nın kızı Filanca, arabasıyla kaza yapmış. Maalesef ölü ve yaralılar var. Olmayan şeyler de var: Suçlular… “Keşke kimse tutuklanmasa” diye dua etmiş hep. Ondan sonra da kimsecikler gelip dokunamamış kızın kılına bile. Ünlü yavşak yazar yavşaklığa devam ediyormuş. Değişen bir şey yok. Tuzu kuruymuş, hiçbir ipe un sermemiş. Çocukluğundan beri, ta ilkokuldan beri hiç arkadaşı olmamış. Yavşaklığa da kimsesiz kaldığından başlamış. Yavşaklaştıkça yalnızlığı azalmış ama kimsesizlik baki kalmış. Yavşak gazeteci arkadaşlarıyla lüks içinde görülmüş en son.
Öğrenci yurdunda yangın çıkacak gibi olmuş, sonra vazgeçmiş. Sırasını “Büyüğümsün” diyerek depreme vermiş. Deprem dede de birkaç ili yerle bir etmiş. İşi bitince enkazlar ardından ağzını silip “Nasıl olsa takan yok, birkaç seneye yine gelirim” demiş.
Feride Hanım’ın kızı internet şeysi olmuş, anasından babasından habersiz o biçim filmler çekiyormuş. Bir gün kızını tanımayan babasının telefondan ateş atmasıyla, alev almış. Şimdi evden ayrıldı, başka bir eve gitti ama orası da evi olamadı. Evlenmeyi de düşünmüyor. Nasıl olacaksa artık?
Ünlü reklamcı işi bırakmış, sokaklarda çöp toplamaya başlamış. “İnsanlar hiçbir şeyin değerini bilmiyor” diyormuş sürekli. Bütün malını mülkünü de çöpe atmış boğaz manzaralı evinden çıkarken. “Belki birisine yarar” demiş.
Şeylandiya’nın başındaki kafa, koltuk bağımlısı olmuş. “Koltuktan kalkarsa ölecek” hastalığı teşhis edilmiş. Diğer ülkelerin başkanları da kendisine destek için koltuklarından kalkmamaya karar vermiş. İnsanlık ölmedi, bu koltuklarda, o sıcacık temas noktalarında yaşıyor, içleri ısıtıyor.
Şu ilerdeki ülkeye bahar gelmiş, sonra birden nedense kış gelmiş. Yaz, gittiği yerden memnun ki, bir daha o ülkeye hiç dönmemiş, yıllar hep böyle geçmiş. Ülkeyi de artık çok net göremiyoruz buradan, çok ileriye gitti zaar.
Neyse ki yan çatıda martılar var hala. Yavruladılar üç tane. Birisini daha yumurtayken karga kaptı, birisi çatıdan düştü, birisi de serpildi yakışıklı bir martı oldu. Çöpten şehirlerin üzerinde uçmaya hazır, kanatlarını güneşte ısıtıyor. Ha dayan hemşerim sonuna vardık.
Yine tuhaf şeyler düşünüyorsun. Düşünmek değiştirmez hayatı.