Merz-Trump buluşması
Almanya Başbakanı Merz, Trump tarafından Beyaz Saray’da kabul edildi ve Alman tarafı görüşmenin kavgasız, tartışmasız, gerilimsiz geçmesi nedeniyle ferahlamış durumda. Buluşma Merz açısından başarı olarak değerlendiriliyor, “sınavı geçtiği” belirtiliyor. Trump’ın Oval Ofis’te “birçok devlet başkanı”nı naklen yayınlanan görüşmeler sırasında fırçaladığını hatırlatan yorumcular, Merz’in aksine ev sahibinden övgüler aldığına işaret ediyor, iki devlet adamının kimyalarının uyuştuğunu vurguluyorlar.
Trump’ın ilk başkanlığında bir araya geldiği Merkel’e yönelik saygısız davranışları ya da genel olarak Almanya’ya karşı hasmane tutumu, dahası diplomatik nezaketi hiçe sayan, tavırları dikkate alındığında, Merz’in büyük bir badireyi atlattığı bile söylenebilir. Ancak aslında ortada Trump’ın Merz’e saygısızlık yapması, fırça atması için büyük bir neden yok. Biri milyarder işadamı, diğeri de büyük Amerikan tekellerinin lobicisi olarak kariyer yapmış olan bu iki politikacı aynı dünyanın insanları. Birçok konuda aynı görüşleri paylaşıyorlar.
***
Tabii Merz’in, Avrupa’nın en büyük ülkesinin başbakanı olmasından kaynaklanan ayrılıklar da var. Ancak benzer ayrılıklar Avrupa’nın diğer büyük ülkeleriyle ABD’nin ilişkilerinde de görülüyor. Trump’ın Merz’i, Londra’dan ya da Paris’ten gelen misafirlerinde olduğu gibi hasım değil, dost olarak karşılaması gerekiyordu. Ve öyle oldu. Aslında abartılacak bir durum yok. Öte yandan Merz için kişisel olarak geçerli olan “başarı” değerlendirmesi, ABD – Avrupa ya da ABD – Almanya ilişkileri açısından geçerli değil. Merz’in bu ziyarette Trump ve ekibinin Avrupa’ya ya da Almanya yönelik politikalarını etkilemesi mümkün değildi. Öyle oldu. Avrupa Birliği’ne yönelik ağır gümrükler vs. gibi önemli konularda bir ilerleme olmadı. Konu iyi niyet vurgularıyla geçiştirildi.
Merz, Trump’ı Ukrayna konusunda da kazanamadı. Ev sahibi Ukrayna’daki savaşta iki tarafın da suçlu olduğu, “çocuk gibi kavga ettikleri” gibi açıklamalarla, Merz ve diğer Avrupalıların dayattığı “Ukrayna orada batı uygarlığını koruyor” tezlerine zerre kadar değer vermediğini gösterdi. Merz’in, Starmer ve Macron’la birlikte kararlaştırdıkları Rusya’ya karşı yeni yaptırım önerilerini tartışmaya bile değer bulmadığını da. Merz, Trump’a tek bir yerde itirazı oldu. Savaşta kimin suçlu olduğu konusunda farklı düşündüklerini, Ukrayna’nın askeri, Rusya’nın ise sivil hedeflere saldırdığını belirterek, suçun Rusya’da olduğunu savundu. Bu konudaki görüş farkının Trump açısından önemi yok. Nitekim bu konuda tartışmaya girmedi.
Onun için önemli olan Almanya’nın askeri harcamaları. Trump, yıllardır başta Almanya olmak üzere askeri harcamaları NATO’nun belirlediği düzeyde olmayan üye ülkeleri eleştiriyordu. Merz yönetimi bu konuda daha önceki hükümetin başlattığı süreci daha da hızlandırmaya karar vermiş durumda. Her yıl Almanya’nın bütçesinin en az yüzde beşi askeri harcamalara gidecek. Bu da ABD’den milyarlarca avroluk silah alımı anlamına geliyor. Ve Merz beklendiği gibi bu konuda ev sahibinden büyük övgüyle karşılandı. Gerçi şaka yollu bir de uyarı aldı. Trump, Almanya’nın silahlanmasını desteklediğini belirtirken, ama bunun “bir yere kadar” olması gerektiğini söyledi. Bunun Alman militarizminin geçmişiyle ilgili bir vurgu olup olmadığı belli değil. Trump’ın bu uyarısı Almanya’nın askeri açından ABD’den bağımsız bir konuma gelmesi yolundaki arayışlarla da ilgili olabilir.
***
Ev sahibinin Merkel hakkındaki saygısızca sözlerine (Trump, Merkel’i göç konusunda beceriksizlikle suçladı) sessiz kalması şaşırtıcı olmadı. Çünkü o da Merkel’in insani ve hukuki kısmen de olsa duyarlı olan politikasına karşı. Kendisinden önceki başbakanı ve üstelik aynı partinin üyesi, eski başkanı olan selefine sahip çıkabilirdi, yapmadı. Trump ile Merz’in kimyalarının uyuştuğu belirtiliyor. Ama doğru değil. Onların kimyası zaten uyuşuyordu. Arada sırada anlaşmazlıklar çıkar gibi olur. Örneğin Trump Almanya’da da aşırı sağcı partilere sahip çıkıyorlar. Ancak seçim öncesinde olduğu gibi gerek gördüğünde AfD’yle işbirliği yapabileceğini gösteren Merz’i bu konuda sıkıştırmaya gerek görmedi anlaşılan.
Son günlerde İsrail’i Gazze’deki politikasını eleştirmek zorunda kalan Merz de bu konuyu açmayarak sohbeti sabote etmedi. Normandiya Çıkarması yıldönümüyle ilgili hatırlatması da ilginçti. Trump’ın alaycı vurgusunu duymazdan gelerek, böylece Amerika’nın Almanya’yı faşist diktatörlükten kurtardığını anlatarak, tarihten ders almış bir Alman lideri olduğunu gösterdi. Batı cephesinde (şimdilik) yeni bir şey yok. Almanya, ABD’nin belirlediği sınırlar içinde kaldığı sürece her şey yolunda.