Milyonlar Trump’a karşı sokakta
Trump, Biden döneminde başlatılan Gazze’yi “bitirme”, Yemen’i “yok etme”, Grönland, Kanada ve Panama Kanalı’nı ilhak etme ve Çin’e karşı savaş açma sözü verdi.

WSWS
5 Nisan’da, ABD genelinde milyonlarca kişi Trump yönetiminin otoriterleşmesine, demokratik haklara yönelik saldırılarına ve oligarşinin artan etkisine karşı protesto gösterileri düzenledi. Ülke çapında 1400’den fazla gösteri gerçekleşti; Washington D.C. (100.000’in üzerinde katılımcı), New York, Los Angeles, Chicago, Detroit, Seattle ve Boston gibi büyük şehirlerde kitlesel katılımlar yaşandı. Daha küçük şehirlerde de rekor düzeyde katılım gözlemlendi.
Protestolar, işçi sınıfının demokratik haklarına, sosyal koşullarına ve yaşam standartlarına yönelik günlük saldırılara karşı büyüyen uluslararası hareketin bir parçası. Milyonlarca insan, göçmenlere, adil yargılanma hakkına ve bilime yönelik saldırılara; ayrıca Gazze’de devam eden soykırıma, Trump’ın başlattığı küresel ticaret savaşına ve genel olarak oligarşik yönetime öfke duyuyor. Milyonlarca insanda, diktatörlüğe ve küresel savaşa gidişi durdurmak için kitlesel eylemlerin gerekli olduğuna dair büyüyen bir farkındalık var.
Protestolar, büyük ölçüde Demokrat Parti’yle bağlantılı grupların oluşturduğu bir koalisyon tarafından “Ellerini Çek!” (Hands Off!) sloganı altında organize edildi. Birçok etkinlikte Demokrat siyasetçiler polisleri övdü ve seçmenlere “Demokratlara oy verin” çağrısı dışında bir alternatif somut bir çözüm sunamadı.
Protestolara katılan genç bir işçi şöyle konuştu:
“Eğer soykırımın tekrar yaşanmadığını söylüyorsak kendimize yalan söylüyoruz, çünkü kamplar var, ortadan kaybolan insanlar var, ölen insanlar var ve Guantanamo’ya gönderdiğimiz insan sayısı, orada hayatta kalmasını planladığımız insan sayısından fazla. Kimse oraya gönderilmemeli.”
Genç kadın sözlerine şöyle devam etti: “Kapitalizmin bizi yüzüstü bıraktığını düşünüyorum, politikacılar da öyle.”
ABD genelinde yüz binlerce kişinin cumartesi günü tekrar Trump yönetimine karşı protesto gösterileri düzenlemesi bekleniyor. Milyonlarca insan, göçmenlere yönelik saldırılar, ifade özgürlüğünün baskı altına alınması ve Gazze’deki soykırım karşısında dehşete düşmüş durumda ve buna karşı mücadele etmek istiyor.
Durumu tüm açıklığıyla ifade etmek gerekirse: Trump yönetimi, sistemli ve bilinçli bir şekilde bir diktatörlük kurma yönünde ilerliyor. Temel demokratik hakları ortadan kaldırmaya, denetimsiz bir şekilde ülkeyi yönetmeye ve her türlü muhalefeti ezmeye yönelik faşist bir program uygulamak istiyor. Bu saldırıların esas hedefi, her şeyden önce işçi sınıfı. Bugün öğrenciler ve göçmenler üzerinde denenen baskı mekanizmaları, yarın grev yapan işçilere, tüm toplumsal muhalefete ve siyasi düşünce özgürlüğüne karşı kullanılacaktır.
Ülke genelindeki üniversite kampüslerinde bir tür terör rejimi şimdiden başlamış durumda. Gazze’deki ABD destekli soykırıma karşı barışçıl şekilde protesto yapanlar gözetleniyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyor. “Yakala ve Gönder” (Catch and Revoke) adlı yapay zekâ destekli bir gözetim programı kapsamında, öğrencilerin sosyal medya paylaşımları ve kamuya açık açıklamaları Dışişleri Bakanlığı tarafından sınır dışı edilmek üzere hedef olarak belirleniyor.
Cornell Üniversitesi doktora öğrencisi Momodou Taal, Trump’ın başkanlık kararnamelerine karşı dava açtığı için federal ajanlar tarafından gözaltına alınmaya çalışıldıktan sonra bu hafta ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Columbia Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve yasal oturum izni bulunan Mahmoud Khalil hâlâ ICE gözetiminde tutuluyor. Fulbright bursiyeri Rumeysa Öztürk de dahil olmak üzere başkaları da gündüz vakti maskeli federal ICE ajanları tarafından kaçırıldı.
Trump yönetimi, daha önce bu şekilde hiç kullanılmamış olan Alien Enemies Act adlı savaş dönemine ait bir yasayı devreye sokarak, kitlesel sınır dışı işlemleri ve siyasi muhaliflerin tasfiyesini başlattı. Mahkeme kararlarını tanımayan, mevcut yasaları aşan ve yürütme gücünü sınırsız hale getiren bir hukuk düzeni kuruluyor. Bu sistem, anayasal haklardan değil, Nazi hukukçusu Carl Schmitt’in sürekli bir “olağanüstü hal” teorisine dayanıyor.
İşçi sınıfına karşı bir savaş yürütülüyor: yüz binlerce kamu çalışanı işten çıkarıldı, sosyal programlar tasfiye edildi, kamusal eğitim parçalanıyor, iş sözleşmeleri feshediliyor ve "itaatsiz" işçileri hedef almak için federal ajanların yetkileri genişletiliyor. COVID-19 ve olası kuş gribi salgını sürerken, aşı karşıtı Robert F. Kennedy Jr.’ı Sağlık Bakanlığı’nı kapatmakla görevlendiriliyor.
Uluslararası düzeyde ise Trump yönetimi dünya savaşı hazırlıkları yapıyor. Perşembe günü açıklanan kapsamlı gümrük vergileri, dünya genelinde ekonomik savaş ilanı anlamına geliyor. “Amerikan malı” sloganı altında Çin’e karşı ekonomik bir kuşatma amaçlanıyor. Bu önlemler yalnızca dışarıda değil, içeride de işten çıkarmalar, enflasyon ve işçi sınıfına yönelik daha derin saldırılar yaratacak.
Trump, Biden döneminde başlatılan Gazze’yi “bitirme”, Yemen’i “yok etme”, Grönland, Kanada ve Panama Kanalı’nı ilhak etme ve Çin’e karşı savaş açma sözü verdi. Troçki’nin bir zamanlar belirttiği gibi, dünya Amerikan emperyalizminin "volkanik patlamasıyla" karşı karşıya.
NE YAPMALI?
Trump, sistemin dışından gelen bir sapma değil; Amerikan kapitalizminin bir ürünüdür. Egemen sınıfın, servetini ve gücünü her ne pahasına olursa olsun koruma kararlılığının bir ifadesidir. Yani Trump, bir “şeytan” değil; oligarşinin kişileşmiş halidir.
Demokrat Parti bir muhalefet değil, bu sürecin suç ortağıdır. İsrail’in Gazze’deki soykırımı ve öğrenci protestolarının sert şekilde bastırılması Biden döneminde başladı. Trump yönetimine finansman sağlayan yasa tasarısı Demokratlar tarafından desteklendi. Kamala Harris Trump’a "faşist" dese de, Biden, görevini “başarılar” dileyerek devretti. Demokratlar Trump ile şu konuda aynı fikirde: Amerikan emperyalizmini korumak, toplumsal muhalefeti bastırmak ve Wall Street’in egemenliğini sürdürmek. Bu yüzden de ona somut bir şekilde karşı gelemiyor.
Sendikalar ise işten çıkarmalara karşı “kongre üyene mektup yaz” gibi etkisiz çağrılarla yetiniyor ve hatta Trump’ın ulusalcı ekonomik politikalarına destek veriyor. Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi isimlerin de önerdiği sistem içi çözümler, muhalefeti Demokrat Parti içinde tutmak için kullanılıyor.
İHTİYAÇ NE?
Faşizm tehdidini durdurmak için gereken şey, kapitalizmin krizinden doğan bu tehdide karşı, işçi sınıfının kitlesel devrimci hareketidir. Bu mücadele, gerçek demokratik hakların savunusunu da ancak işçi sınıfı temelinde sağlayabilir. Faşizme karşı mücadele, oligarşiye ve kapitalizme karşı mücadeleden ayrı düşünülemez. Oligarşinin elindeki servet kamulaştırılmalı, toplum ihtiyaç ve eşitlik temelinde yeniden örgütlenmelidir.
Bu mücadele ulusal sınırlar içinde verilemez. Kapitalizm küresel bir sistemdir ve uluslararası bir strateji gerektirir. Egemen sınıflar dünya çapında faşizme, savaşa ve diktatörlüğe yöneliyor. Ancak aynı anda ABD’den Sri Lanka’ya, Almanya’dan Fransa’ya kadar her ülkede protestolar ve grevler yükseliyor. İşçi sınıfı uluslararası bir sınıftır; mücadelesi milliyet, etnik köken ve ırk ayrımı gözetmeksizin birleşmelidir.
Egemen sınıfın bir planı var: diktatörlük, savaş ve baskı. İşçi sınıfının da bir planı olmalı: İktidarı almak, kapitalizmi sona erdirmek ve sosyalist, demokratik, eşitlikçi bir gelecek inşa etmek.
• Yazı World Socialist Web Site’da yer alan https://www.wsws.org/en/articles/2025/04/06/tlqt-a06.html yazısından kısaltılarak alınmıştır.
Çeviren: Y. Emre Ceren.