Google Play Store
App Store

Geçtiğimiz hafta bu köşeden; Ankara’nın göbeğinde yıllarca İnsanlık Anıtı’nı tutukladıkları gibi yakında Saraçhane binasını da gözaltına alacak haldeler demiştim. Ne yazık ki KCK, Balyoz; Ergenekon süreçlerinden tanıdığımız ve henüz tarihin tozlu raflarına hapsolup unutturulamayacak kadar yakın olan kötü tecrübenin yeni sürümünü yaşıyoruz. Bu yeni süreç iktidarın yeni rejim inşasında çok daha keskin ve -belki de son şansları olduğunu bildiklerinden- gözü kara bir keyfiyetle uygulanıyor. Demokrasi bu kez daha da ağır ve ciddi biçimde ihlal edilerek seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıran yeni bir devlet tanımı için ‘yeni Anayasa’ yoluna çıkılıyor. “Bu yolda ölenler oldu!” Ancak daha tehlikeli olan şu; bu yolda ölenler bile neden ve nasıl öldüklerini unutmuş müzakere uğruna dilsiz kuyu, taş duvar olmuş. Ülkenin en karanlık siyasi cinayetlerinde parmağı olanlar, katliamlarla yerini tanımlayanlar artık torba yasaya saklamaya dahi gerek duymadan eli kanlı katilleri emirle, talimatla serbest bırakıyor. Suriye’de Alevilere yönelik bir soykırım gerçekleşiyor. Erkekler katlediliyor. Alevi kadınlar ise ölerek bile kurtulamıyor. Kaçırılıyor, tecavüz ediliyor, kiralanıyor, köle pazarlarında satılıyor, öldürülüyorlar.

Kapımızda yeni bir göç dalgası bekliyor. Ekonomi bunu kaydıracak mı? Türkiye buna hazır mı? Peki, oradan kaçabilecekler için bu ülke ne kadar güvenli? Suriye’de yeni bir yapı kurulurken bunun bizi nasıl etkileyeceği belirsiz. Bu yeni yapılanmanın toprak paylaşımı için küresel güçlerin bilmediğimiz müzakereleri yeni Anayasa hazırlıklarında rol oynayacak şüphesiz. Ülkemiz iktidarının yakın dostu HTŞ lideri Colani’nin insanlık suçu işleyerek binlerce sivilin katledilmesindeki rolüyle ilgili suç duyuruları ve soruşturmalar Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görüşülüyor. Bu mezhepçilik, bu kıyım konuşulmuyor. Tamam o zaman ya Gazze?! Füzelerden, bombalardan canını kurtaranlar açlıktan kırılıyor. Geçmişte yardım dolandırıcılığına damga vuran dernekler vardı değil mi?! Şimdi onlar bile yok ortada. Bu vahşet de konuşulmuyor.

Daha konuşulmayan neler neler var ama ülkede tek gündem var; CHP! 6. Dalga gözaltılar, üstelik akıllara sığmaz bir muameleyle, gözdağıyla geldi. Belediye Başkanları, bürokratlar Nazi savaş suçluları gibi abluka altında emniyete götürüldüler. Bu aslında AKP iktidarının sıkışmışlığını gösteriyor. Algı operasyonlarıyla topluma negatif bir mesaj göndermek uğruna insanlık onuru ayaklar altına alınıyor. Suç tanımı ve adil yargılanma hakkı ortadan kalkmış. Ama o da ne?! Tamamen keyfi uygulamalarla havuz medyası üzerinden yayılan tüm bu manipülasyona rağmen hala toplumun yüzde 65'i sözde "İBB Yolsuzluk Davasını" hukuki bir dava değil, siyasi bir dava olarak görüyor! Seherde, tan ağarırken, kuşluk vakti, sabah, öğlen, ikindi, akşam, yatsı, gece sadece CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu konuşuluyor. Kimi müzakere centilmenliğinde, kimi güvenli su arayışında, kimi kendini kurtarma derdinde suskun. İktidarın yanlış politikaları, sokağa salınan katiller, kıyımlar, çöküş, yoksulluk için program, öneri, çözüm konuşan da yok. Her gün, ‘bugün kim tutuklandı?’ takibindeyiz. Tutuklananlar arasında daha üst makam sahibi ya da popüler olmayanın vay haline. Akılcı bir değerlendirme, siyasi ele alış biçimi yok. Gündem için sıradan söylemlerle açıklamalar, yüksek perdeli çıkışlar… Kim yönetemiyorsa o aday olmasın bile denmiyor! ‘Onun karşısına kim çıksın?’ tartışması bile isteye köpürtülerek lider zayıflatılıyor, etki azaltılıyor. İmamoğlu dosyası için elle tutulur bir şey bulamadıkça deliren iktidara istediği kavga altın tepsiyle sunuluyor. Bu oyuna dayandırılan ve gündeme taşınan kurultay şaibelerini ortadan kaldıracak olan asal siyaset başlıklarını umursayan yok. İktidarın hamlesini güçlendirecek şekilde konuyu sıcak tutan, olmadık yerlere, dipsiz bir hamasete düşenleri anlamak zor. Onların hedefinde sadece Kemal Kılıçdaroğlu var. Tüm gerçeğin önüne perde, sözde savunduğu partisine şimşek çeken yüksek akıl konuşuyor da konuşuyor! Davanın hiçbir noktasında olmayan Kılıçdaroğlu susuyorsa ‘neden sustun?’, durumu ve değerlendirişini söylese ‘artık sus, emekli ol, kenara çekil’ deniyor. Bu örnekler masum olanlar. Katılmıyorsan, eleştiriyorsun söylersin, beğenmiyorsan unutur/unutturursun ama ağız köpürten bu nefret ve tahammülsüzlüğe eşlik eden bağlam yitimine açık derin yozluk işte bu iktidarın temel eseri.

Yandaş gazetecilerin konuşulacak yanı yok. Ancak özellikle bazı gazetecilerin ve TV'lerde boy gösteren eski siyasilerin son derece kişisel tutum alarak  "en Kemalci, en Özgürcü, en Ekremci, en Mansurcu …" olduklarını ispatlamak/göstermek adına SM hesaplarından veya youtube/TV programlarından yaptıkları kışkırtıcı mesnetsiz açıklamalar; öncelikle yüzde 40'lara ulaşan oy oranıyla Türkiye'nin 1. Partisi konumuna gelen CHP'nin tabanında parti birliğine ve bütünlüğüne sonra da siyasi tutuklu olan Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nun iktidar yürüyüşüne zarar veriyor.

Daha tehlikelisi var. Yaşanan bu yıpratıcı süreç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi/Kürt kimliğine yöneltilen düşmanlık ve nefret söylemleri birilerini kışkırtarak olası kalkışmalara neden olacak denli tehditkâr. Bunu çok yaşadık. Şu an kontrolsüzce yapılan, açık biçimde Kılıçdaroğlu’nun kapısına kırmızı işaret koymakla eş. En iyi ihtimalle bu nefret akımı CHP'den duygusal olarak kitlesel bir kopuşun tetiklenmesine de yol açabilir. Muhtemeldir ki, AKP&MHP ittifakının barış müzakeresi adı altında DEM partiyi de kapsayan “açılımla” yürüttüğü bu yeni "süreç" de CHP tabanının bölünmesi ile biçimlendirilsin isteniyor. Bu nedenle -iki taraflı olarak- sertleştikçe "duygusal" davranan keskin "muhalif" akademisyenler, muhakeme kabiliyeti olmayan liberal sol giysili devletçi/sağcı gazeteciler ve nefret söylemini içselleştirmiş troller, Kemal Kılıçdaroğlu ismi üzerinden bu planın uygulanmasına alet oluyorlar.

Kimseye yakın olmak gibi bir derdi olmayan ilkesel bakışla hareket edenler de bu nefret sarmalından nasibini alıyor. Ülkemizin bugünü gibi geleceğini de önemli etki bırakacak politikaları ve düzenlemeleriyle şimdiden karartan despotizme karşı toplumcu, eşit ve adil bir düzen için akılcı ve idealist bakışla tutum alanlar "bu oyuna gelmeyin" dedikçe yaftalanıyor, hedefe koyuluyor, hakarete uğruyor, tehdit ediliyor. En kötüsü iktidarın yarattığı kör cahil, gözü dönmüş taraftarlık hâlinin nefret  kültürü ve şiddet içeren kışkırtmasıyla bu tuzağa düşenler, resmin bütüne bakmayıp anahtar deliğinden dikizleyen ergenlere CHP'li olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz.  Her şeye rağmen ırkçı ve mezhepçi kişilerle aynı yerde değiliz, olmayacağız!