Google Play Store
App Store

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, geçtiğimiz gün bir televizyon programına katılarak “Denizler Halkındır” projesini duyurdu. Hatay’dan başlayarak Artvin’e kadar uzanacak sahil şeridinde bir tarama yaptıklarını ve bu yaz itibariyle başlayacak projeyle “Ne kadar kaçak, işgal varsa, vatandaşın denize ulaşımını engelleyecek, oradan rant elde etmeye çalışan insan varsa, ne varsa temizliğe başlıyoruz. Halkın denize rahat ya da ücretsiz ulaşımını engelleyen ne varsa yok edeceğiz” dedi.

Kıyılarımız, sahillerimiz “herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına” kapalı binlerce pekala “legal” olan, ruhsatlı, otel, yat limanı vb rantçı işletme işgali altında. Kaçak vurgusuna bakınca, kıyı kanununa aykırı bu tür uygulamaları, yarattıkları kirlilikleri ve planlanan proje ve ihaleleri görmezden mi geleceğiz diye sormadan geçemiyor insan. Keza, aynı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı geçtiğimiz yıl, Çeşme-Ovacık’taki Gücücek Koyu’nu beach clublara kiralamak için ihaleye çıkmış, tepkiler sonrası geri adım atarak koyu, beş yıldızlı halk plajı listelerine eklemişti. Tarım arazi olarak kayıtlı olan ve şimdi de rezidans projesi tehdidi altında olan koy için bölge halkının mücadelesi sürüyor[1].

∗∗∗

Ülkenin kıyıları bunun gibi örneklerle dolu. Tam da bu nedenle Özhaseki’nin bu açıklamaları yaptığı gün, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı kuruluşunu ilan amacıyla turizm vb yatırımlarına açılarak halkın erişimi engellenen, İstanbul Adalar’dan Van’a kadar 17 noktada eş zamanlı eylemler düzenliyordu.

Öte yandan her ne kadar daha çok yaz aylarında hatırlasak da, kıyılara erişim, yalnızca sayfiye meselesi, tatillere ve denizde yüzmeye ilişkin bir hak talebi değil. Anayasal haklarımızın ihlalini meşrulaştıran bu türden uygulamalar, kıyı şeridi bulunan tüm kentlerdeki günlük yaşamın niteliği ve ekosistemler açısından önem taşıyor. Bu kentlerde yaşayan ve hala deniz görmemiş toplumsal kesimlerin olması da sorunun önemli bir başka boyutunu oluşturuyor. Müsilaj sorunuyla zaman zaman hatırladığımız gibi Marmara Denizi kirliliğini; kirletici endüstrilerin kıyı ve denizlerimizi işgalini ve bunlara karşı mücadelelerin taleplerini de sorunun önemli bir boyutunu oluşturuyor.

Örneğin İstanbul’da sahil şeridi özel işletmelerin işgali altında. Kabataş, Karaköy, Kalamış… gibi noktalarda yapılmış veya yapılması planlanan birçok projeye yönelik mücadele, kent hakkı için önemli bir eksen oluşturuyorsa da birçok alanın kullanımının halka yasak olması büyük oranda kanıksanmış durumda. Son olarak, kemer sıkma bahaneli ihalelerde de yine kıyıların satılmak istenmesini kıyılara erişim sorunu ve mücadelesi bakımından önemli bir başlık olarak not düşelim.

∗∗∗

Zaten gün geçmiyor ki kıyılarımız özelleştirilmesin. Dün BirGün’de Aycan Karadağ da duyurdu. Ege ve Marmara Bölgeleri’nin en güzel koyları işgal tehdidi altında. Her gün yeni projelerle bu alanlar daha da tehdit ediliyor. Üstelik bu projeler sit alanlarını da kapsıyor. Bazılarına bakalım… Çanakkale’de, Deka Mineral Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş., Biga Armutlu Burnu mevkiinde bir rıhtım projesi gerçekleştirmeyi planlıyor. Şirket, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ÇED sürecinin başlatılması için başvuruda bulunmuş. Bakanlıklığın burada da kayıtsız yatlara yapmayı vaat ettiği gibi kirlilik ve erişim eksenli adil bir değerlendirme yapmasını bekliyoruz.

Karadağ’ın haberindeki bir diğer proje de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne ait. Çeşme-Şifne Yat Limanı projesini hayata geçirmeyi planlıyormuş. Proje kapsamında, toplam 65 bin metrekarelik alana 460 kapasiteli bir yat limanı!

Kıyılarımızdaki yapılaşma, endüstrileşme vb tehditlerin toplumsal, ekolojik, iktisadi boyutlarıyla açıkça ortaya koyan bu örnekler “denizler halkındır” söylemiyle çelişir bir nitelik taşıyor. Öte yandan, bu gidişatın tek panzehiri şüphesiz ki mücadele. Halka açık alanların giderek daraldığı Karaköy rıhtımda bir alanın “Le Vapeur Magique” adlı vapura özel rıhtım olarak kapatılması girişiminin, gelen tepkiler üzerine durdurulması gibi örnekler bu açıdan umut verici.

[1]https://artigercek.com/cevre/cesmede-halk-plajina-rezidans-girisimi-303125h#google_vignette