Google Play Store
App Store
Nurcan Bilge Gökdemir

Nurcan Bilge Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

Rejimin ortakları belediyelerde yaşananları 31 Mart'tan sonra fark etti. AKP'li MHP'li belediyelerden kalan borçlar, mevzuata aykırılıklar, usulsüzlükler, muhalefeti cezalandırma aracı oldu. Belediyelerin giderlerini arttırıcı gelirlerini azaltıcı uygulamalar tek tek hayata geçiriliyor.

Muhalefet belediyelerini kuşatma planı: 31 Mart milat oldu
CHP'ye geçen Denizli Büyükşehir Belediyesi AKP'den kalan borçları sergilemişti. (Fotoğraf: BirGün)

Recep Tayyip Erdoğan, 22 yıllık iktidarının en sert tokadını yediği 31 Mart yerel seçimlerinden sonra “Maalesef yerel seçim imtihanından umduğumuz neticeyi alamadık” dedikten sonra alışılageldik üslubunun dışına çıkarak şu mesajları verdi:

• Yerel yöneticileri desteklemeye devam edeceğiz.

• Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak gerekli adımları mutlaka atacağız.

• Milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyecek, milletle inatlaşmaktan, milli iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan uzak duracağız.

Erdoğan’ın bu sözleri üzerine onu çok iyi tanımayanlar ya da iktidarını bir sonraki seçime kadar sürdürmek için bile olsa despotik anlayışını sürdürmek olduğunu görmeyenler, iflah olmayan iyimserler “Acaba?” dedi. Erdoğan’ın iktidarlarının devamını sağlayan en önemli dinamiğin baskıcı yönetim anlayışı olduğunu yıllardır deneyimlemesi, 22 yıllık iktidarının kapısının yerel yönetimlerle açıldığını çok iyi biliyor olması dolayısıyla muhalefet belediyelerini destekleyici bir tutum takınması imkânsızdı.

Nitekim 31 Mart çok kısa süren bir bocalama döneminin ardından kitabı bildiği yerden okumaya devam etti. Henüz yerel seçimlerin üzerinden dört ay geçmiş olmasına karşın Erdoğan’ın ağzından dökülen bu sözlerin tamamı söylenildiği ile kaldı.

Erdoğan, iktidarın ona sağladığı güçten yararlanarak muhalefet belediyelerini çalışamaz, hizmet üretemez hale getirecek tüm araçları birden kullanmaya başladı. Muhalefetin kazandığı belediyeler, çoğu AKP döneminden kalan başta SGK prim borçları olmak üzere kamuya olan borçlar bahane edilerek ödeneksiz bırakılmak istendi, belediyelere İller Bankası’ndan verilmek zorunda olan ödenekler kaynağında kesildi, haciz memurları belediyelerin kapılarına dayandı, makam odalarına kadar girdi. Başkanlar haksız bir şekilde ödeneklerinin kesilmesi ya da gecikmeli ödenmesi nedeniyle maaş bile ödemekte güçlük çekiyor, giderlerini arttırıcı, gelirlerini azaltıcı uygulamalarla karşı karşıya kalıyorlar.

Merkezi yönetimin uymadığı her ay yayımlanan bütçe harcama rakamları ile ispatlanan Tasarruf Genelgesi bahane edilerek belediyelerin eli kolu bağlandı. Erdoğan’ın, 31 Mart seçimleri öncesi hizmeti belediye başkanlığı koltuğunda AKP’li bir başkanın oturmasına endeksleyen propagandasını hayata geçiren tüm politikalar uygulanmaya başlandı.

Muhalefet partilerinin belediye başkanlarını zorlu bir dönem bekliyor. Erdoğan, her biri koltuğunun altından çekilmekte olduğunun simgesi olan belediye başkanlarını çalıştırmamak, başarısızlığa mahkûm etmek ve bu yolla yeniden seçenek haline gelebilmek için kamu erkine sahip olmaktan kaynaklanan tüm silahlarını kullanacak. Bu başkanları hedef haline getirerek üzerlerine gidecek, bu çok belli… Bunun örnekleri birer birer görülmeye başlandı. Üstelik bu sonuçta halkı hizmetsiz bırakmak pahasına yapılıyor.

31 MART MİLAT OLDU

Üstelik de geçmiş dönemlerden alıştığımız gibi tüm bunlar tarafsızlık anlayışı ile yapılmıyor. İktidar ve destekçisi partilerin kazandığı belediyelerin kapıları çalınmıyor. Geçmişte de çalınmıyordu şimdi de çalınmıyor.

31 Mart sonrası iktidara belediyelerde yaşanan usulsüzlüklerin, yanlış uygulamaların üstüne gitme iradesini sağlayan temel motivasyonun seçim kaybetme öfkesi olduğunu yıllardır satırlarda yazılmanın ötesine gitmeyen tespitlerle delillendirmek mümkün. Devletin "Hesap yargısı" olanak aralarında belediyelerinde olduğu kurumların kamu kaynaklarını hakkıyla kullanıp kullanmadıklarını, mevzuatın gerekliliklerini yerine getirip getirmediklerini denetleyen Sayıştay her yıl çok sayıda belediye ile ilgili de denetim raporları hazırlar.

Önce kısa bir bilgi, Sayıştay denetçilerinin kamu idarelerinde yaptığı denetimlerin sonrasında hazırladığı denetim raporları, karşı görüşlerinin alınması için önce bu idarelere gönderilir.

SEÇİMİN SİMGE BELEDİYESİ

47 yıl sonra CHP’li bir belediye başkanının seçilmesi dolayısıyla 31 Mart yerel seçimlerinin simgelerinden biri olan Amasya Belediyesi hakkındaki taslak denetim raporu da yanıt vermesi için belediyeye gönderildi. Yeni seçilen başkandan eski yönetimin son olarak MHP’li bir başkan tarafından yönetilen belediyede yaşananların hesabını vermesi istendi.

Seçimi kazanan CHP’li Başkan Turgay Sevindi’nin göreve başlar başlamaz yaptığı açıklamaya göre, bu belediyenin içinde SGK prim borçlarının da bulunduğu 530 milyon TL tutarında geçmiş dönemden kalan borcu bulunuyor. Sadece bu borçlar değil belediyenin uzun yıllar boyunca kamu zararına yol açan uygulamaları da görmezden gelinmiş. Şimdi iktidarın belediyelerin elini kolunu bağlamak için kullandığı gerekçeler o dönemde sorun olmamış.

Sayıştay deneticilerinin yıllardır hazırladığı raporlarda yer alan ve son olarak da 2023 taslak raporunda tekrarlanan tespitleri özetleyerek devam edelim. Bu tespitler, 31 Mart’ın merkezi hükümetin yerel yönetimlere karşı değişen tutumunun miladı olduğunu da kanıtlıyor.

31 Mart öncesi görmezden gelinen ısrarla sürdürülen uygulamaları Sayıştay denetçilerinin tespitleriyle anlatalım…

• Belediye taşınmazları değerinin altında ve taksitle satıldı,

• Taşınmazlar ihalesiz kiraya verildi ve kiracılardan KDV alınmadı, bazı dönemlerde kira bedelleri arttırılmadı, ihale ile kiraya verilmesi gereken 37 taşınmazdan sadece işgal harcı alınmakla yetinildi.

• Kirasını ödemeyen kiracıların sözleşmeleri iptal edilmedi, belediye 2019-2023 tarihleri arasında en fazla yüzde 68 oranında kira tahsilatı yapabildi.

• Görevlendirmelerde liyakat ve kariyer kriterlerine uyulmadı. 25 müdürlükten 12’si asaleten atanmaya uygun olmayan isimler görevlendirildiği için vekâleten yürütüldü.

• Kamu görevlileri tarafından yürütülmesi zorunlu zabıta ve itfaiye gibi görevler şirket kadrosundaki işçilerce görüldü. 24 kamu görevlisi zabıtaya karşı 67 şirket personeline zabıta unvanı verildi.

• Bazı işyerlerinden temizlik vergisi, ilan ve reklam vergisi alınmadı.

• Belediye tarafındın gerçekleştirilen otel inşaatında ihale mevzuatına aykırı uygulamalar bulunduğu tespit edildi. 2022 yılında ihaleye çıkartılan otel için belediye 2022 yılı toplam bütçe giderlerinin yüzde 45’i olan 203 milyon lirayı ayırdı. İhale açık ihale yerine pazarlıkla verildi. Gerekli ödenek de yanlış hesaplandı.

• Belediyenin diğer yapım işlerinde de hatalı uygulamalar tespit edildi. Yapı denetim görevlisinin onayı aranmaksızın malzeme kullanıldı, geçici kabuller hatalı yapıldı, ihalelerde adayların yasaklı olup olmadığı kontrol edilmedi, mali ve teknik yeterliklerinin olup olmadığına bakılmadı.

• Alımlarda doğrudan temin yöntemini kullanabilmek için alımlar sınır bedelin altına düşülecek şekilde bölündü, parasal limitler dâhilinde yapılması gereken alımlarda Kamu İhale Kurumu’nun görüşü alınmadan yüksek harcama yapıldı.

• Kamuoyuna açıklanması gereken bilgi, belge, karar ve raporlar açıklanmadı.

Tespitler böyle sürüp gidiyor, bu sadece bir belediyeye ait denetim raporunda yer alanlar. İktidarın son ortağı olan MHP’den aday olup seçilen bir başkanın yönettiği belediye ve tespitler de sadece denetim yılı olan 2023’de ortaya çıkmış değil, uzun yıllardır süren ve göz yumulan uygulamalar.

Bunları görmezden gelen merkezi iktidarın şimdi yerel yönetimler konusundaki tutumunun salt görevinin gereği olduğunu, bunun mali kuşatma ile siyasi sonuç almaya yönelik olmadığını söylemek mümkün mü…