Muhalefet krizi ve çıkış yolu
Erdoğan’ı ayakta karşılama yarışından Bahçeli’nin elini sıkmak için atılan deparlara uzanan dört dörtlük bir gösteri hepimizin gözünün önünde Meclis’te sahneye konuldu. Etkisi ve işlevi çoktan ortadan kaldırılmış Meclis, kimi zaman atılan yumruklarıyla, kimi zaman yüksek perdeden nutukları, kimi zaman alkışlar ve kucaklaşmalarla tam da gösteri siyasetinin en büyük sahnesi durumuna geldi.
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Eşitsizlik ve adaletsizliklerin derinleştiği, sosyal bunalımın her geçen gün daha çok hissedildiği bir ülke gerçeği ile karşı karşıyayız. Milyonlarca bütçeli Diyanet, şatafatın merkezi olurken tasarruf adı altında okullar pislik ve çöp içinde bırakılıyor. Bir öğün yemeğe dahi ulaşamayan çocuklar, okullardan alıp camilere taşınıyor, her yanından pislik akan tarikatlar okulları teslim alıyor. Haklarına aramak için çıplak ayak yola koyulan işçileriyle, insanca yaşayabilmek için sokak sokak mücadele eden emeklileriyle toplumun büyük bir çoğunluğu bu rejimin yarattığı kabustan kurtulmak için mücadele etmeye çalışıyor.
İşte böyle bir zamanda gerçekleşen Meclis açılışı, belki de böyle çürümüş bir iktidarın halen ülkeyi nasıl yönetebildiğinin en açık göstergelerinden birisi oldu.
CHP ile birlikte, dört gazeteciyi tehdidinin üzerinden çok geçmeden, Özgür Özel bir heyecan içinde Bahçeli’nin elini gururla sıkarken gülümsemeyi de ihmal etmiyordu.
Erdoğan’ı ayakta karşılama yarışından Bahçeli’nin elini sıkmak için atılan deparlara uzanan dört dörtlük bir gösteri hepimizin gözünün önünde Meclis’te sahneye konuldu.
Etkisi ve işlevi çoktan ortadan kaldırılmış Meclis, kimi zaman atılan yumruklarıyla, kimi zaman yüksek perdeden nutukları, kimi zaman alkışlar ve kucaklaşmalarla tam da gösteri siyasetinin en büyük sahnesi durumuna geldi.
***
Geçen hafta Meclis’te yaşananlar bir yana, asıl üzerinde durulması gereken bütün bir toplumun kaderinin ne yaptıkları ve kime hizmet ettikleri belli olmayan birkaç kişinin elinde harcanıyor olması.
Mart seçimlerinde AKP ve MHP büyük bir yenilgi almışken CHP Başkanı Özel adeta can simidi oldu. 23 Nisan resepsiyonunda başlayan süreç muhalefet cephesinde günden güne derinleşen bir dağınıklığa yol açtı. Ne anlama geldiği konusunda söyleyenin bile bir fikri olmayan “Normalleşme” adımlarından sonra ABD’de Türk Evi önünde, rüşvet ve yolsuzluk iddialarını savuşturma görevini üstlenmeye varan savrulma artık başka bir aşamaya işaret etti. CHP Başkanı ve yöneticileri, adeta çökmekte olan rejimin koltuk değnekliğini üstlenmiş durumda. Tek adam rejimine son verme iddiası bir yana, Erdoğan’a bile itiraz etmeyen hatta onun bir kez daha aday olmasının önünü açmaya, yanlışlar dizisi yaşanmaya devam ediyor.
Bunca yaşanmışlıktan sonra bu kadar yanlış tekrarlanıp durunca insan bütün bu olup biteni o kadar masum da göremiyor! O yüzden bir kez daha insan bu CHP’nin misyonu Erdoğan’ı iktidarda tutmak mı diye sormadan da geçemiyor!
Tüm bunlar yetmemiş gibi Meclis açılışı sonrasında DEM Parti, ilk grup toplantısında yeni anayasa çağrısı yaptı! Bir kez daha belirtmek gerekir ki tüm bu temasların, açıklamaların tek adam rejiminin meşrulaştırılmasından, ona artık elinde olmayan bir gücü ve hak etmediği bir meşruiyeti atfetmekten başka bir anlama gelmiyor.
DERİN MUHALEFET KRİZİ
Bunlar aslında ülkenin bugün en önemli sorunlarından birisinin de muhalefet krizi olduğunu ortaya koyuyor. Metropol araştırma şirketinin yoklaması da bu değerlendirmeyi doğruluyor. Son araştırmaya göre ülkenin yüzde 72’si CHP seçmeninin yüzde 75’i “ülkede muhalefet boşluğu var” diyor. Seçmenin işaret ettiği muhalefet boşluğu aynı zamanda ülkenin içinde bulunduğu büyük çaresizliğe ve umutsuzluğa kaynaklık ediyor.
Son Meclis açılışında da görüldüğü üzere siyaset elitler takımının elinde kaldığı sürece de bu durum değişmeyecek. Çok şikâyet ettikleri 12 Eylül Anayasasında asla değiştirmeye yeltenmedikleri seçim ve siyasi partiler yasası bir tür tek adamlar kurgusudur. Partiler bir elitler siyaseti olarak kurguladı. Parti başkanları üzerinden kurulmuş parlamenter alan üzerinden siyasetin kontrol altında tutulması da kolaylaştırılmış oluyor. Bugün yaşananlar da bunun yansımasından başka bir şey değil.
İÇ CEPHE’NİN ARKASINDA
Parlamento düzlemindeki muhalefetin tek adam rejimine yönelik tüm eleştirilerini bir kenara bırakarak, sistemin içindeki kimi arızalara itiraz ederek sürdürdüğü muhalefet de majestelerinin muhalefetinin, bir müsamerenin ötesine geçemiyor. Muhalefetin bu durumundan cesaret alan Erdoğan her defasında el yükseltiyor.
Şimdilerde Erdoğan’ın adım adım işletmeye başladığı iç cephe tahkimatı var. İsrail’i de işaret ederek ortaya koyduğu riskler üzerinden ülke de tahkim ediliyor. CHP ise bugüne kadar olduğu üzere bir tür “devletin bekası” adı altında süslenmiş bir yanılsamanın içinde, bu iç cephe çağrısının gönüllü destekçisi olarak hızla hizaya giriyor.
Meclis muhalefetinin içine sürüklendiği durumun etkisi sadece kendileriyle sınırlı kalsa üzerine durulacak bir konu değil. Ama muhalefet toplumun özlem ve taleplerinden kopmuş, hatta onu bir tür kontrol altında tutmak ve görünmez kılmak gibi bir sonuç üreterek iktidara büyük bir manevra alanı sağlayan duruma gelmişse üzerine tartışmayı hatta mücadele etmeyi gerektiriyor.
OYUNUN DIŞINA ÇIKILMALI
Ülkenin iktidar ve muhalefet eliyle sürüklendiği bu krizden çıkış yolunun parlamento merkezli bir siyaset üzerinden gerçekleşmeyeceği açık. Eğer bir çıkış yolu bulunacaksa bu var olan siyaset oyunun bir parçası olmayı reddederek, toplumsal mücadele zeminde kurulacak olan muhalefet içinden gerçekleşebilecek. Ülkedeki kendiliğinden eylemlerle gelişen toplumsal mücadelelerini ve tüm ilerici muhalefet dinamiklerini, siyasal İslamcı rejime son verme hedefi doğrultusunda birleştirecek bir siyaseti etkin kılarak çıkış yolları yaratılabilir.
Bugün toplumsal muhalefetin parçalı durumuna, her toplumsal kesimin kendi dar çıkar ve haklarıyla sınırlı mücadelelerinin yetersiz kalması gerçekliğine rağmen başka bir çıkış yolu gözükmüyor.
Tekrar etmek gerekirse Meclis’te bulunan muhalefet tablosu o nedenle bir çıkış umuduna işaret etmiyor. Öte yandan bu durum toplumun büyük çoğunluğunun, kendisinin de işaret ettiği muhalefet boşluğunu doldurmak üzere, yatağını aradığı gereğini değiştirmiyor. Bu çelişkiye son vermek şimdiye kadar pek çok kez denenmiş biçimlerdeki yan yana gelmelerle de başarılamaz. Bu şekildeki ittifaklar Mayıs’tan Mart’a son seçim deneyimleriyle birlikte artık geride kaldı.
Önümüzdeki dönem muhalefeti toplumdaki hareket ve kaynamaya eşlik edecek bir dinamikle, yaratıcı tarzlarla, çoklu mücadele biçimlerini ve örgütlenmelerini geliştirerek ve esas olarak kendiliğinden başlayan direnişler içinde çoğalarak gelişebilecek. Kaynağı toplumsal mücadeleler olduğu oranda tek adam rejimine hücum edecek bir ortak yürüyüş ve birleşik bir direniş hattı yaratılabilir.
Düzen muhalefetinin âcizliğinin ötesine geçmek için dönme dolap misali hep aynı yerde dönen siyaset oyununun bozmaktan başka yol yok.
Ülkenin büyük direnme güçleri her fırsatta bunu başarmanın mümkün olduğunu göstermeye devam ediyor. Evet, şimdi artık mesele sözün de ötesinde bunu başaracak bir hareketin ve eylemin örgütlenmesinde.
Yoksa her şey tüm çıplaklığıyla ortada, iktidarı da muhalefeti de hepsi durumdan memnun. Kimsenin rahatını bozmaya niyeti yok.
Ya memnun olmayanlar. Onların zamanı gelmedi mi?