Yirmi yıllık orta çağ karanlığından çıkmaya çalışıyoruz. İlk defa bu kadar yakınız. Bütün her şey, herkes 15 Mayıs günü başlayacak yeni dönemi bekliyor. Felaketler üst üste geliyor. Önce pandemi, sonra deprem. Onun yaraları sarılmadan sel. Bitmiş yaşamlar, yok olmuş aileler. Ne zaman vuracağı belli olmayan Büyük Marmara Depremi! Buna hazır mıyız soruları. Değiliz!

Tüm bunlar yaşanırken geri sayan saat, gelecek seçim. Adaylar, ittifaklar, dağılan, toplanan masalar, meclise sokulmak istenen Hizbullah!

Yine tüm bunların içinde Muharrem İnce! Olacak şey değil gerçekten, bir de böyle bir gündemimiz olmaması gerekirdi. Sayın İnce, geçen gün bit tweet atmış. Diyor ki: “Türkiye için elimi taşın altına koyarım, fedakarlık yaparım dedim. Ama emin olun buna gerek kalmayacak. Sokaklarda insanlarımızı görüyorum, dinliyorum. Biz başaracağız, birlikte başaracağız.” Ben de yine aynı mecrada bu twitini alıntılayıp sordum Sayın İnce'ye. Dedim ki: “Sevgili abicim neyi başaracaksınız, yemin ediyorum ben anlamadım. Kavga için de sormuyorum. Sayın İnce’nin destekçilerinden biri lütfen bir zahmet yazabilir mi, neyi başaracaksınız?”

Öncelikle gelen cevaplarla ilgili izlenimlerimi paylaşayım. Cevapların çoğu İnce'nin adaylığını eleştirir nitelikteydi. Çok az sayıda gelen “destekçilerinin” cevapları, öncelikle şunu söylemeliyim ki hakaret, vs. içermiyordu. Bunun için teşekkür ederim. Ancak İnce'ye destek veren az sayıda hesabın çoğu yeni açılmış, çok az takipçili -bazen sıfır-, Muharrem İnce profil fotoğraflı hesaplardı. Yazımı bunun üzerine kurmayacağım. Yani hep söylenen “zaten hepsi bot hesaplar” gibi sözleri tekrar etmeyeceğim. Velev ki hepsi de çok takipçili hesaplar olsun.

Muharrem Bey'i destekleyen bir takipçim cevap vermiş soruma. “Neyi anlamadınız Güvenç Bey” diye soruyor. “Neden aday olur bir insan; tabii ki kazanmak için” diye de eklemiş. E tamam da böyle bir şey mümkün değil! İnce'yi en yüksek gösteren anket yüzde yedi diyor ki ben buna da inanmıyorum. Sayın İnce'nin yüzde iki oy almasını bile mümkün görmüyorum. Ama konu bu da değil.

Başka birinden “demokratik bir ülkede bir adaya neden aday olduğunu sormanız yakışık almamış. İki kutuplu siyasete neden mahkum olalım” diye bir cevap gelmiş. Bakınız bu serzeniş haklıdır. Ama normal şartlarda ve demokrasinin gerçek anlamıyla hayata geçirildiği ülkelerde haklıdır. Biz o ülkelerden biri değiliz sevgili dostum. Normal şartlarda ve demokrasilerde oy illa “adayım kazansın” diye de verilmez, haklısın. Ama burası orası değil. Yani “demokrasicilik” oynamanın ne yeri ne zamanı. Burası yirmi senedir demokratik bir ülke falan değil. Yapmayın etmeyin. Şimdi zaman, demokrasiyi tekrar tesis etme zamanı.

Bir başkası da demiş ki: “kaybetmek size yetmedi mi, neden Kılıçdaroğlu'na verelim”. Sevgili takipçime hatırlatmak isterim ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaybettiği herhangi bir Cumhurbaşkanlığı seçimi bulunmuyor. Ama Muharrem Bey daha önce kaybetti. Bunun yanında bugün bütün büyükşehirlerin başında bulunan başkanları çıkartıp aday yapmış kişi Kılıçdaroğlu. Altılı masayı bir araya getirmiş ve bu kadar süredir birlikte tutuyor. Şimdi de büyük bir ittifakın cumhurbaşkanı adayı. Kulaktan dolma bilgilerle hareket etmeyin. Algı oyunlarına gelmeyin.

***

Sayın İnce'yi bilinen “siyasetçi” formatından ayrı tutarım hep. Çünkü o Selanikli bir öğretmen. Sadece öğretmenlik yaptığı yıllarda yetiştirdiği çocuklar için bile herkesten çok daha fazla kredisi vardır. Sayın İnce, bu yazıyı bir gazeteci yazısı olarak okumayın. Bu, bir sanatçı hassasiyeti ile yazılmış, bir müzisyenin, size tarihi bir hatadan dönmeniz için yaptığı çağrıdır. Belki bir süre sonra çekileceksiniz. Lütfen beklemeyin. Lütfen adaylığınızın belirli çevreler tarafından malum maksatlarla gündemde tutumasına izin vermeyin. Bir an önce çekilin ve ipin ucundan siz de tutun. Adaylığınız size bir başarı getirmeyecek. Bu fiziken mümkün değil. Siz, bunu bir fizik öğretmeni olarak benden çok daha iyi bilirsiniz.

***

Biliyorsunuz HÜDAPAR Cumhur İttifakı'na katıldı. Bugün size HÜDAPAR'dan da biraz bahsedecektim. Ancak HÜDAPAR'ın Hizbullah’la bağına ilişkin haberlere erişim yasağı engeli geldiği için HÜDAPAR'ın Hizbullah'ın siyasi uzantısı olduğundan bahsedemiyorum. Neden? Çünkü HÜDAPAR'ın Hizbullah'la bağına ilişkin haberlere erişim yasağı engeli geldi.

Hepinize bir öncekinden daha aydınlık bir hafta diliyorum...