Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni Pazartesi kamuoyu ile paylaşıldı. İttifakı oluşturan altı parti metinde yer alan somut hedef, politika ve projeleri ortak taahhütleri olarak belirtiyorlar. Destekleyecekleri ortak Cumhurbaşkanı adayının seçim beyannamesinin ve seçimlerden sonra uygulanacak hükümet programının ana omurgasını oluşturacağını söylüyorlar. Dokuz ana başlık, 75 alt başlık ve 2 bin 300’den fazla somut hedef, politika ve proje sıralanmış durumda.

Değişik siyasi görüşleri temsil eden altı partinin böylesine kapsamlı, adı üzerinde bir mutabakat metni çıkarmasının yoğun emek ürünü ve başlı başına değerli bir çalışma olduğu görülüyor. Öte yandan bu partilerin Türkiye’nin kimi temel sorunlarına, laiklik gibi insanlığın en önemli değerlerine, İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların yaşamsal taleplerine yer vermekten “kaçınmalarına” yönelik eleştirileri anlamaları ve geliştirmeleri gerekiyor.

Bu köşenin sınırlılığı içinde Mutabakat Metni’ndeki sağlık ile ilgili bazı başlıklara dair kısa değerlendirme yapmaya çalışayım. Metin eleştirilebilecek yanları olmakla birlikte, Türkiye’nin sağlıkta içinde bulunduğu duruma bakılınca daha iyisi için hedefler koyuyor.

BAZI BAŞLIKLAR

Mutabakat Metni’nde emeklilerin sağlık hizmeti alırken ödedikleri katılım payının kaldıracağı ifade ediyor. Çok değerlidir. Bugün 5 bin 500 TL emekli maaşı alan bir yurttaşımızın her ay başında maaşından yüzlerce TL’nin katkı ve katılım payı olarak kesilmesi insanî değildir. Bu hedef genişletilmeli sağlık hizmetlerinden alınan katkı ve katılım payları kaldırılmalıdır.

Sağlıkta temel olan insanların hastalanmamasını sağlayacak yaşam koşullarıdır. Bu çerçevede örneğin tüm Türkiye’de musluk suyunun içilebilir hale getirilmesi hedefi çok önemlidir.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin odak noktası yapılacağı, kademeli sevk zinciri sistemiyle ikinci ve üçüncü basamak üzerindeki hasta yükünün azaltılacağı belirtiliyor. Bu çerçeveye aile hekimi başına düşen nüfusun azaltılması hedefi de eklenmiş. Temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve iyi planlanmış sevk sistemi doğru ve bilimsel olan yaklaşımdır. Ancak birinci basamak sağlık hizmetlerinin kayıtlı nüfusa göre değil bölge tabanlı organize edilmesi gerekir. Mevcut aile hekimliği sistemi bunu karşılamıyor. Metinde yer alan “aile hekimliği sistemini halk sağlığının temeli haline getireceğiz” ifadesi de burada bir netlik oluşturmuyor.

Tarım politikaları içinde köy okulları ve sağlık ocaklarının yeniden açılacağı ifade ediliyor. Mevsimlik tarım işçilerinin sağlık ve temizlik başta olmak üzere yaşam standartlarının iyileştirilmesi amacıyla “mevsimsel yaşam alanları” projesinden söz ediliyor. Değerli yaklaşımlardır.

Bugün sağlık çalışanlarının ödeme sisteminde, her ne kadar “beyaz reform” diye sunulan düzenlemelerle “performans sisteminin fişinin çekildiği” söylense de “teşvik” adı altında aynı mantık devam ediyor. Bu ödeme modeli Türkiye’de sağlığa en zararlı uygulamalardandır. Mutabakat Metni’nde sağlık çalışanları için performansa dayalı gelir sisteminin yeniden düzenleneceği, maaş-performans oranının maaş yönünde arttırılacağı ifade ediliyor. O tılsımlı “performans” kelimesinden vaz geçilemediği anlaşılsa da olumlu bir adımdır.

Muayene sürelerinin uzatılması ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilen standartlara getirilmesi, hastaya yeterli zaman ayrılması çok önemli bir hedef.

Sağlık çalışanlarının eğitimindeki önemli sorunlar unutulmamış. Tıp, eczacılık, diş hekimliği ve diğer sağlık bilimleri fakültelerinin açılmasında temel kriterler belirleneceği, eğitimin niteliği ve kalitesinin artırılacağı belirtiliyor. Aşırı kontenjanlara değinilmiyor.

Başka olumlu hedefler de var. Üniversite hastanelerinin sorunlarının çözümü için merkezi bütçeden gerekli kaynakların aktarılacağı bildiriliyor. Asker hastanelerinin yeniden açılacağı belirtiliyor. Sağlıkta yüksek teknolojili aşı, ilaç, kan ürünü, cihaz ve malzemelerin ülkemizde üretilmesinin, Ar-Ge çalışmalarının destekleneceğinden söz ediliyor. İlaçların biyoeşdeğerlik ve etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik referans merkezler kurulacağı, “Hıfzıssıhha-Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi” projesinin hızlandırılacağı belirtiliyor.

ŞEHİR HASTANELERİNİN OLUMSUZLUKLARI GÖRÜLMÜŞ

Şehir hastaneleri ile ilgili bölümlere değerli hedefler konulmuş. Projelerin teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutulacağı, fizibilite, ihale sonrası değişiklikler, uygulama, raporlama ve denetim aşamalarında yapılmış olan hata, usulsüzlük ve yolsuzlukların tespit edilerek gereğinin yapılacağı yazıyor. Planlanan şehir hastanelerinin henüz yapılmayan ihalelerinin durdurulacağı ve yeni şehir hastanesi yapılmayacağı da kaydediliyor. Dev hastane modelinin sakıncaları görülerek, hastanelerin ulaşım ve erişim olanakları ve hasta kapasitesini homojen olarak dağıtacak şekilde farklı bölgelere yayılacağı ve genel bütçeden yapılacağı belirtiliyor. Çok önemli bir nokta, şehir hastaneleri gerekçesiyle kapatılan devlet hastanelerinin ihtiyaç analizi çerçevesinde yeniden açılacağı bildiriliyor.

Tüm bunların yanında piyasacı sağlık sisteminden vaz geçilemediğini gösteren bölümler de var. Örnekler yazayım. Bireysel emeklilik sisteminin, özel sağlık sigortacılığının yaygınlaştırılacağı ifade ediliyor. Kamu kurumlarının sağlık verilerinin anonim olarak yerli girişimcilerin kullanımına açılacağı yazıyor. Oluşturulacak “Sağlık Turizmi Strateji Belgesi” ile mevcut iktidarın tarif ettiğine benzer sağlık turizmi hedefleri tekrarlanıyor. Katkı-katılım paylarının “yaşanan sorunları çözecek biçimde” yeniden düzenleneceği belirtiliyor. Temel teminat paketi kavramına yer verilmesi de dikkat çekiyor. İlaç yokluklarının ve finansal sürdürülebilirliğin çaresi olarak da ilaç fiyat kararnamesinin gözden geçirilmesi gösteriliyor.

Seçimlere giden Türkiye’de, muhalefette yer alan siyasal partilerin ve ittifakların olumlu politikalarının desteklenmesi, eleştirilecek politikaları yönünden daha iyisine teşvik edilmeleri gerekiyor.