Mutsuzluktan kurtulmalı!..
Ama nasıl?!.. Bugün yazıya "Yeni yılın ikinci gününde iyi şeyler düşüneceğim" diye başlamak isterdim.
Dün eşim bana; "Hiç olmazsa senenin ilk günü mutlu olalım. Bugün hayata gülümseyerek bakalım." demişti. Söylediklerine hak verdim. Sabah kahvaltıda tüm aileyi topladık. Annem, kayınpederim, halam, kardeşlerim, baldızlar, enişteler, yeğenler ve torunlar... Masanın etrafında mutlu bir aile tablosu vardı.
"Babamın hastalığının geçici olduğunu ve bu sene mutlaka iyileşeceğine inandığını söyleyerek," söze başladı annem. Sesi titriyordu ama metanetini hiç kaybetmemişti. Belli ki bu yıldan çok şeyler bekliyordu. Evimizin direği, ailemizin en büyüğü babama olan sevgisi, yaşama azmini arttırıyordu!..
Herkes, düşüncelerini ve isteklerini sıraladı. Umutlu idiler. Gözlerinde ışıltı vardı. Sanki, o an, arzularına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyorlardı...
Oğlum Yankı, ı Ocak'ta 15 yaşına bastı. "Doğum günü pastasının" mumlarının söndürürken dileğini yüksek sesle duyurdu: "Artık iyi şeyler duymak ve okumak istiyorum. Etrafımdaki karamsarlıktan bıktım. İyi bir ülkede yaşamak ve mutlu bir dünya vatandaşı olmak istiyorum." dedi. Ve bana döndü, "Baba hiç olmazsa bugün sıkıntı ve kötülüklerden bahsetme!.."
Hepimiz için sürpriz olan bu sözler, beni fazlasıyla düşündürdü.
Anladım oğlan büyümüştü!.. Biliyorum!., bu yaştaki çocuklar ev geçindiriyor, çalışıyor, mücadele ediyor hatta düşüncelerinden dolayı yargılanıyordu.
Demek ki biz farkına varmadan, o "delikanlı" olmuştu. Ve ilk tepkisini bana gösteriyordu!...
Doğrusu "pat" diye böyle bir tavır beklemiyordum...
Durdum. Düşünmeye başladım...
Ben ne demiştim ki;
Sadece, "Yeni yılın ilk gününde" çıkan gazetelerdeki okuduğum haberlerin yorumunu yapmaya çalışmıştım. Laf olsun diye!!...
Haberler hemen hemen aynıydı...
Saddam'ın idamı:
Saddam'ı astılar. ABD 3 yıl sonra asılmasını neden istemişti?!.. İleride anlayacağız!..
Belki hak etti ama "dar ağacında sallanmasını" teşhir etmek ya da "Tiran" dahi olsa, ölüsüne yapılan davranışlar "insanlık onurunu" yeniden yok etmek değil miydi?!..
Halepçe katliamını yapan, Şiileri asan Saddam'ı; herkese ibret olacak bir yargılama ile cezalandırsalardı, "adalet anlayışı adına" dünyaya büyük katkı sunulmaz mıydı?!..
Bu gelişme Türkiye'yi nasıl etkileyecekti?!.
Baykal söyleşileri:
Birçok gazetede 70'sine yaklaşan Baykal yeniden keşfedilmek isteniyordu!.. İki tam sayfada yapılan söyleşiler veriliyor, yaşamı, magazinsel anlayışla dile getiriliyordu. Ne var ki, bu fırsatı, Baykal ya da CHP lehine kullandırmak istemiyorlardı. Baykal'ın siyasi görüşleri, yaklaşan seçimlerde ülkeye yapacağı öneriler görmezlikten geliniyordu. Ya da Baykal, bu fırsatı, "siyasi umut" olma yerine, kendi için kullanıyordu!...
Kurban kesimi:
Tabii en trajikomiği de, vatandaşlarımızın kurbanı keserken kendilerini kesmeleri idi!..
Kurban kesimi sırasında bazı yurttaşlarımızın kalp krizinden ölmelerine ne demeli!..
Bu ölümleri pek anlayamadığımı bizimkilere söylemiştim!..
İnsanlar, nihayet "et" yiyebileceklerini düşünerek, heyecanlanıp mı ölmüşlerdi?!.
Yoksa, kurban parasını bulabilmek için gösterdikleri yoğun çabanın yorgunluğuna kalpleri mi dayanamamıştı?!..
Devri iktidarımızın "Müslümanlık ölçümleri" içinde kurban kesmek de var. Bu nedenle, kurban kesimi sırasındaki halkımızın görüntüsü beni güldürmemiş aksine üzmüştü!...
Oğlum Yankı, bunları söylememi istemedi!.. "Karamsarlık yapıyorsun!" dedi.
Haklı galiba!.. Sıktımsa siz de kusura bakmayın!..
Bugün Bayramın 3. günü. Mutlu ve sağlıklı olun!..