Google Play Store
App Store
Attila Aşut

Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Uzunca bir süredir güne nasıl uyanacağımızı bilemez olduk. Televizyonların düğmesine korkarak dokunuyoruz! Her gün yeni soruşturmalar, operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar… Ülkenin ufkunu saran yoğun bir sisin içindeyiz…

Saray rejimi, yasa ve kural tanımıyor; yargı ve kolluk gücüyle toplumsal muhalefeti sindirmeye; CHP’yi hizaya getirmeye çalışıyor. Rejimin gönüllü payandası MHP, bir yandan kanlı bıçaklı olduğu PKK ile “barış süreci” yürütürken öbür yandan Süreç Komisyonu’nda yer alan ana muhalefet partisinin genel başkanını, “Sonun geldi!” diye tehdit ediyor! Bir dönem “hak, hukuk, adalet” diyerek 350 kilometrelik “Adalet Yürüyüşü”ne çıkan Kemal Kılıçdaroğlu ise 13 yıl genel başkanlık yaptığı partisi polis ablukasındayken gıkını bile çıkarmıyor!

Bu arada AKP’nin kullanışlı aparatları haline gelen CHP’deki “Truva atları” da boş durmuyor! Dokuz mahkemeden kovulsalar da Saray’ın desteğiyle onuncusundan CHP İstanbul İl Yönetimi için “kayyım” kararı çıkartmayı başardılar. Gürsel Tekin’i İl Başkanlığı’na oturtabilmek için devlet güçleri seferber oldu. Günde beş vakit “yargımız bağımsız ve tarafsızdır” tiradını yineleyen Adalet Bakanı da ortalık böyle karışmışken yargıyı yönlendiren açıklamalar yapmaktan geri durmuyor. Daha önce “Ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı ise şimdi yetkisiz bir alt mahkemenin hukuk dışı kararına tepki gösterenlere, Mahkeme kararlarını tanımamak, hukuk devletine kafa tutmaktır” diye gözdağı veriyor…

∗∗∗

Anayasaya göre siyasal partiler demokratik yaşamın vazgeçilmez öğeleridir. Ama AKP iktidarında Anayasa rafa kaldırıldığı için günlerdir akıl almaz utanç görüntülerine sahne oluyor ülkemiz! Bırakın CHP üyelerini, partinin milletvekilleri ve merkez yöneticileri bile İstanbul İl Başkanlığı binasına giremiyor! Kolluk güçleri, CHP’lilerin “babaevi”ni “polisevi”ne çevirmişler! Milletvekilleri dışarıda, polisler içeride! Binlerce polisle adeta karakol kurmuşlar binada. Kuşatılan alandaki evlerine gitmek isteyen yurttaşları tartaklıyor; milletin vekillerinin gözüne bibergazı sıkıyorlar! Peki, kameralar önünde göstere göstere suç işleyen polis amirleri kimden alıyor bu cesareti? İstanbul Valisi hangi hakla ve yetkiyle veriyor böylesi yasadışı emirleri?

CHP’nin kurultayda seçilmiş yönetimini değiştirmek için parti binasının hukuka aykırı biçimde polis ablukasına alınması, halkın istencine açık bir saldırıdır, zorbalıktır. Bu saldırı yalnızca CHP’ye değil, halkın seçme ve seçilme hakkına yapılmıştır. Siyasal görüşümüz ve örgütsel bağlılığımız ne olursa olsun, demokratik yaşama yönelik böylesi saldırılar karşısında hiç duraksamadan haksızlığa uğrayanların yanında yer almalıyız. Çünkü bu kavga faşizme karşı özgürlük kavgasıdır.

∗∗∗

Korkmak insani bir duygudur. Hepimiz az çok bu duyguyu taşırız. Ama insan soyunun korkuyu yenmek gibi müthiş bir özelliği de vardır! Önemli olan, korkudan korkmamaktır. Seçmen desteğini her geçen gün yitiren AKP iktidarının yaratmaya çalıştığı “Korku İmparatorluğu” algısını örgütlü dayanışmayla boşa çıkarmamız gerekiyor.

Evet, tablo hayli karanlık. Ülkede yaşananlardan dolayı hepimiz üzgünüz, kaygılıyız, öfkeliyiz. Çoktandır neşemizi, sevincimizi yitirdik. Ulusça mutsuzuz, huzursuzuz! Ama asla umutsuz değiliz. 12 Mart günlerinde benzer durumlar için “Güzel Huzursuzluk” demişti Mümtaz Soysal. Huzursuzluk devrimci bir duygudur; insanları uyanık ve tetikte tutar.

∗∗∗

Zalimlerin zorbalığı, insanlığın binlerce yıllık aydınlık yürüyüşünü durduramamıştır.  Çünkü tarihin yönü ileriye ve iyiliğe doğrudur.

Caligula’lar, Neron’lar, Nemrut’lar, çağlar boyunca kötülüğün simgesi olarak anıldılar. Zulme karşı direnenler ise iyiliğin ve umudun simgesi olmayı sürdürüyor…

Biz çok darbeler, darbeciler gördük. Ama hepsini tarihin çöplüğüne göndermesini bildik!

12 Eylül’ün 45. yılında üstümüze çöken bu koyu sis bulutu da dağılacak; ülkede yeniden güneş parlayacak!

Türkiye, zübüklerin ve paçozların ülkesi olmayacak!

Kendini “ak” diye pazarlayan kirli bir yapının kurduğu “kara düzen” yıkılacak!

“Kısa çöp uzundan hakkın alacak”…

∗∗∗

Fethi Naci, “İnsan Tükenmez” demişti

İnsanın olduğu yerde umut hep vardır.

Umut, her yerde ve her zaman…

Mademki iyiliği, umudu ve direnişi örgütlüyoruz, öyleyse Adnan Yücel’in dizeleriyle bağlayalım sözümüzü:

Saraylar saltanatlar çöker / Kan susar bir gün / Menekşeler de açılır üstümüzde / Leylaklar da güler / Bugünlerden geriye / Bir yarına gidenler kalır / Bir de yarınlar adına direnenler.”

Umudunu kesme yurdundan!