Müzik Müzesi’ne ihtiyacımız var
Çok seneler önce Bağdat Caddesi’ne paralel bir ara sokakta, sonradan çok iyi dost olacağımız Turgut Meşe’nin bir müzik dükkanı vardı. Yıllanmış çınar ağaçları arasında, birkaç merdivenle inilen, içerisinde her zaman güzel müzikler çalan, müzikseverler için paha biçilmez bir yerdi burası. Özellikle kaliteli müzik dinlemek isteyenler için lambalı amplifikatörler, her biri ayrı özelliğe sahip hoparlörler, pikaplar, orijinal plaklar ve de yeni yeni çıkmaya başlayan CD çalarlar ile her zaman gitmek için fırsat kolladığım bir yerdi burası.
90’lı yılların başlarında bir gün Turgut beni aradı ve de hiç enstrüman satmamasına rağmen elinde çok güzel bir elektro gitar olduğunu söyledi. Ben her ne kadar elektro gitardan anlamadığımı söylesem de bu gitarı mutlaka görmem gerektiğinde ısrarcı olunca ben de dükkanın yolunu tuttum. İçeri girdiğimde bembeyaz bir Fender Stratocaster beni karşıladı. Yani bu gitarın çok güzel olduğunu anlamak için müzisyen olmaya gerek yoktu, gitara bayılmıştım. Çok ucuz bir fiyata gitarı aldım ve heyecanla hemen Erkan Oğur’a gittim. Erkan gitarı görünce, çok eski bir dostuyla karşılaşmışçasına sarıldı gitara.
Meğerse bu gitar, Erkan askere giderken bir arkadaşına ya da tanıdığına bıraktığı gitarmış. Ve de askerlik dönüşü emanet ettiği gitarın yerinde yeller esiyormuş. Gitarı emanet ettiği arkadaşı ekonomik olarak çok sıkışmış ve gitarı satmış. Erkan’ın gitarı eline aldığındaki sevinci görülmeye değerdi. Gitarı birkaç kez el değiştirdikten sonra gerçek sahibine ulaştırdığım için ben de Erkan kadar olmasa da en azından görevini yapmış biri olarak mutlu olmuştum.
KÜRKÇÜ DÜKKANINDAN GİTAR
Bunu niye anlattım? Müzisyenlerin enstrümanlarıyla aralarında çok özel bir bağ vardır. Benim yedi adet gitarım var ve hepsinin hikâyesi ayrıdır. Mesela ilk gitarımı 1970’li yıllarda Kapalıçarşı’daki bir kürkçü dükkanından almıştım. Evet evet, yanlış okumadınız, kürkçü dükkanından. Bir İngiliz turist, parası bitince hem de konser serisi bir Aria klasik gitarı bu dükkana satmış. Ben o yıllarda öğrenci olduğum için bir arkadaşımın kefil olmasıyla iki taksitle almıştım bu gitarı. Evimde her zaman baş köşede yeri vardır. Yaşı biraz kemâle ermiş okuyucularım hatırlayacaktır, çok sevgili Özay Gönlüm’ün tasarladığı, Cafer Açın’ın imal ettiği, tambura, bağlama ve curayı aynı gövdede buluşturan sazının ismi “Yaren”.
Ne güzel isim değil mi? Yaren, dost, arkadaş demek. Bundan yaklaşık on sene kadar önce Atlas Jet, müzisyenlerin enstrümanlarını kabine değil de bagaja almaya kalkışınca kızılca kıyamet kopmuş ve çok sevgili müzisyen kardeşim Ediz Hafızoğlu’nun önderliğinde “Enstrümanıma Dokunma” kampanyası yapmıştık. Atlasjet de tepkiler yüzünden bu kararından vazgeçmek zorunda kalmıştı.
SAHİP ÇIKMAK GÖREVİMİZ
Gelelim bugünkü yazımın nedenine. Selim Selçuk’u tanırsınız. Türkiye’nin en önemli caz davulcularından. Timur Selçuk’un kardeşi, üstad Münir Nurettin Selçuk’un da oğlu. Türkiye’ye caz müziğini sevdirmek için çabalayan, Arnavutköy’deki caz mekanı “Naima”da yıllarca caz müzisyenlerinin sahne almasını sağlayan çok özel biri. Ben mesela Pat Metheney’i burada dinlemiştim. Geçen gün Selim Selçuk’un sosyal medya hesabında bir satış ilanı gördüm ve çok üzüldüm. Selim, elindeki tüm davul ekipmanlarını satıyor. Bu davulları yurdumuza gelen birçok yabancı müzisyen kullanmıştı. Hatta 1986 yılında Keith Jarrett’in İstanbul’da verdiği konserde, Jack DeJohnette usta oturmuştu Selim’in satmak istediği davulun başına. Hiçbir müzisyen çok zor durumda kalmasa enstrümanını satmaz. Müyorbir (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği) yönetim kurulu olarak hem İBB Kültür Dairesi Başkanlığı’na hem de Beyoğlu Belediye Başkanı Sayın İnan Güney’e bir “Müzik Müzesi” kurma fikrimizden söz etmiştik. Gelin bunu hızlandıralım ve en azından müzikal hafızamızı sizlerin de katkısıyla kaybetmeyelim. Cem Karaca’nın gözlükleri, Barış Manço’nun yüzükleri, Özay Gönlüm’ün “Yaren”i, Zeki Müren’in kostümleri, Aşık Mahzuni’nin sazı bir arada olmaktan mutluluk duyacaktır. Selim kararında ne kadar ısrarcı bilemiyorum ama bu enstrümanlara sahip çıkmak da hepimizin görevi...