Müzikte çok kültürlülük
Nilgün ÇELİK
Orhan Kahyaoğlu, müzik yazarlığı kariyerine önemli bir kitapla devam ediyor. SRC Yayınları’ndan yayınlanan Duru Derin Çıplak okurlarıyla buluştu.
Anouar Brahem Müziği alt başlığıyla yayınlanan kitabın konusu, Tunus’lu müzisyen-besteci Anaouar Brahem.
Elbette müzisyenin yaşam hikâyesi kadar, bu hikâyeyi en ince detaylarıyla araştıran, sanatçının yaşamından, seçtiği müzik şirketlerine, yayınladığı eserlerinden bu eserlerin birbiri arasındaki bağa kadar inceleyen, sanatçının sosyal ve kültürel olarak nelerden nasıl etkilenerek müzik hayatına yön verdiğinin analizini yapan Orhan Kahyaoğlu’ndan da bahsetmemiz gerekir.
Orhan Kahyaoğlu’nun, kaleme alacağı sanatçının ilk önce eserlerini inceleyerek başlıyor olması o sanatçıyı bütünsel bir akılla incelediğinin önemli bir işareti bana kalırsa.
Birçok dergi ve gazetede yazan Kahyaoğlu’nun müzik alanında kaleme aldığı önemli kitapları var. Aynı zamanda şair olan Kahyaoğlu, şiir kitaplarının yanında iki ciltlik şiir antolojisi çalışması da yapmış. Caz sanatı ile ilgili dersler veriyor. Televizyon kanalları için müzik ve kültür programları yapıyor. Bu denli sanatın içinde olan yazarın incelediği her eser sanata bir katkı kuşkusuz.
Samimiyetle itiraf etmeliyim ki ben de Kahyaoğlu’nun Duru Derin Çıplak, adlı eseriyle Anaouar Brahem’ı tanıma fırsatı buldum. Sanatçının varlığından haberim olmamasının bir açıklaması yok elbette. Kulağıma hoş gelen her müziğin peşine düşerim. Şimdi, Brahem’ın tınısıyla yazıyor olmak güzel.
Anaouar Brahem’ın müziğini diğerlerinden ayıran nedir? Kahyaoğlu bu sorunun peşine bildiği, istediği için düşüyor. Bir caz firması olan ECM’yi takibe aldığında Tunuslu bir müzisyenin Orta Doğu kültürüne ait udu ile, kendi kültürünün etnik ve folklorik özelliklerinden sapmadan cazla buluşturduğunu keşfediyor. Kendi kültürüne ait müzik aleti ud ile Batı’nın müziğini kaynaştırdığında kategorilere sığmayacak farklı bir tür yarattığını hayranlıkla izliyor.
“Onun müziğini asıl atipik, hatta şaşırtıcı kılan, geniş anlamda Orta Doğu kültürünün temel çalgısı olan udu solo enstrümana döndürmeyi başaran nadir müzisyen- kompozitörlerden biri olması.” (s,11)
Brahem’in müziği kimi çevrelerce akustik-fusion olarak algılanır kimi çevrelerce Arap Cazı olarak. Ancak Kahyaoğlu bu durumu şöyle özetler: “Ayrıca. Brahem’in her albümü birbirinden farklıdır. Dolayısıyla herhangi bir endüstriyel türe eklemlenmesi olası değildir. Bazı albümlerinde açıkça caz sanatçısı gibi algılansa da başka bir yapıtında etnik ve geleneksel kaynakların ağır basışı, aynı oranda dünyanın farklı müzik kültürlerine sık sık dokunuşu, dinleyeni apayrı bir mecraya taşır.” (s18)
Kahyaoğlu, Anaouar Brahem’ın yapmak istediği yegâne işin, müzikte çok kültürlülük olduğunun altını çizer. O sadece kendi coğrafyasına değil tüm dünyanın evrensel müzikle birleşmesini isteyen bir müzisyendir. Brahem’in beslendiği acı, tüm eserlerinde hissedilir. Belki de coğrafyanın getirdiği bu çıkmazı müziğiyle yeniyordur. Arap halkının bireysel sorunlarıyla Filistin halkının politik yalnızlığını da eserlerine yansıtır. Aslında müzisyenin derdi insan ve haklarıdır. Siyasi değil politiktir.
Evrensel sanatçıların ortak özelliği Brahem’de de görülüyor. Kendine dert edindiği bireysel ya da evrensel konu ne olursa olsun onu sanatıyla dile getirirken asla kişiliğinden ödün vermez, eğilip bükülmez. Brahem sadece müzikte değil uğraş verdiği diğer sanat dallarında da bunu hissettirir. Bireysel ve sosyal konulara odaklı filmlere ya da belgeseller için yaptığı müziklerinde de bu görülür.
Orhan Kahyaoğlu müzisyeni tüm inceliğiyle anlattığı bu kitap kaynak niteliğinde.
Müzisyenin albümleri arasındaki ortaklıktan, bağdan, kendini bağımsız hissettikçe şekillenen müziğine, ülkesindeki değişimin sanatına yansımasına değin birçok bilgiyi merakla okuyacağınızı düşünüyorum.
Önceki Türkiye konserlerini kaçırmış olsam da bir dahakine diyorum…
Eseri merak edenler için son cümlem yine Orhan Kahyaoğlu’nun yorumu ile olsun.
“Brahem, Orta Çağ’da biçimlenen bir âşık geleneğinin enstrümanı olan uda modern zamanlarda özgün bir şiirsellik kazandırır. Bu özelliği hep korumayı hedefler.” (s,132)
Keyifli okumalar…