NATO ve ‘Soğuk Savaş’
Fransa Cumhurbaşkanı Macron beş yıl önce “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini” ilan etmişti. Yanıldığı ortaya çıktı. Batı ülkelerinin askeri ittifakı aradan geçen sürede daha da büyüdü, güçlendi. Böyle giderse daha da güçlenecek, belki daha da büyüyecek. Çünkü resmen “aday üye” ilan edilmedi, ancak ittifakın başı ABD Ukrayna’yı da önümüzdeki dönemde NATO’ya resmen dâhil etmeye kararlı. Sonra da sıra Gürcistan’a gelecek muhtemelen...
Kuruluşunun 75’inci yıldönümü vesilesiyle Washington’daki üç günlük zirvede alınan “ortak” kararlar, bu “gelişmiş” ve zengin ülkeler ittifakının insanlığın önemli sorunlarının, küresel krizlerin çözümüne yapıcı bir katkısı olmayacağını bir kez daha ortaya çıkardı. Açlıkla, yoksullukla, çevre tahribatıyla, iklim kriziyle mücadeleye ayrılan bütçelerde sürekli kesintiler yapılırken milyarlarca dolar silahlanmaya, yeni silahların geliştirilmesine gidecek.
Kimileri bu zirveyi “yeni bir soğuk savaşın başlangıcı” ya da “Soğuk Savaş’a dönüş” olarak tanımlıyor. İttifakın doğu sınırlarındaki “sıcak savaşın” bir tarafına büyük desteği nedeniyle aslında “soğukluktan” söz etmek pek doğru görülmeyebilir. Ancak sadece Rusya’nın değil, Çin’in de hasım olarak kabul edilmesi, ortak açıklamada yer alan ve Pekin’in “karalama ve kışkırtıcılık” olarak nitelendirdiği “Rusya’ya desteği kes!” ültimatomu nedeniyle “küresel ölçekte bir soğuk savaş” tespiti hiç de yanlış değil.
ASKERİLEŞMEYE DEVAM
Soğuk Savaş tahlili özellikle Rusya’yı vurabilecek uzun menzilli Amerikan silah sistemlerinin yeniden Almanya’ya yerleştirileceğine dair son açıklamalardan sonra artık tamamen güncelleşmiş durumda. Beyaz Saray ve Federal Alman Hükümeti, bu stratejik kararı Washington’daki zirve devam ederken duyurdu. Menzili 2 bin kilometrenin de üzerinde olan “Tomahawk” füzeleri 2026 yılından itibaren, Almanya’ya yerleştirilecek. Buna ek olarak başka uzun menzilli silah sistemlerinin geliştirilmesi, uzun vadeli olarak Almanya’da ve Avrupa’daki diğer NATO ülkelerine yerleştirilmesi de söz konusu.
NATO zirvesinin Ukrayna Savaşı’yla ilgili kararları daha fazla askeri desteği kapsıyor, diplomatik çözüm arayışlarına yer verilmiyor.
İttifaktan önümüzdeki yıl Ukrayna’ya en azından 40 milyar dolarlık askeri yardım yapılacak. Ukrayna ordusu Amerikan F-16 bombardıman uçaklarıyla donatılacak. Sadece ABD değil Hollanda, Danimarka, Norveç ve Belçika bunun için çok sayıda uçağı Ukrayna’ya bağışlayacak.
Bu arada Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’nın da yeni bir uzun menzilli füze geliştirmek için ortak çalışmalar başlatma niyetinde olduğu da öğrenildi. Gerekçe Rusya’yı caydırmak, gelecekte Donald Trump’ın başkan olduğu ABD’nin Avrupa’ya askeri desteği kesmesi halinde, kendi başının çaresine bakabilecek savunma sistemlerini geliştirmek.
Zirveden hemen önce Ukrayna’da Rus füzelerine hedef olarak tahrip olan bir hastanenin görüntüleri uzun menzilli füzelerle ilgili kararın gerekliliği için kanıt olarak gösteriliyor. Ancak bazı kesimler için sürpriz olan bu kararların söz konusu saldırıdan önce alındığı kesin.
AŞIRI SAĞIN İTİRAZI
Almanya’yı yeniden bir soğuk savaşın cephe ülkesi haline getirecek son gelişmeye ilk itirazlar Sol Parti’den (Die Linke) ve bu partiden ayrılanların kurduğu yeni parti BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı) ile aşırı sağcıların partisi AfD’den (Almanya için Alternatif) geldi. Soğuk Savaş döneminde Almanya’ya nükleer silahların yerleştirilmesine karşı mücadelenin bir ürünü olarak ortaya çıkan Yeşiller partisi ise bu kararı alan hükümetin bir parçası. Parti tabanından “Ne oluyoruz?” sorusu da geldi, ancak Ukrayna’ya ağır silah yardımı konusunda daha önceki gelişmeler, Yeşillerin bir bütün olarak bu yeni durumu “zorunlu” görüp benimseyeceğini gösteriyor.
Aşırı sağcı AfD’nin itirazının ardında, eylül ayında Almanya’nın doğusunda gerçekleştirilecek eyalet seçimleri yatıyor. Almanya’da halkın büyük kısmı Ukrayna’ya daha fazla silah yardımı konusunda hükümeti desteklemiyor. Böyle düşünenlerin oranı doğuda daha da yüksek ve bu insanlar seçimlerde oylarını ağırlıkla AfD’ye veriyorlar. Yeni kurulan parti BSW’ye olan desteğin ardında da bu tutum var, ama sol kökenli bir parti açısından bu doğal bir durum.
Ama ülkenin doğusunda birinci, tüm ülke genelinde de ikinci büyük parti konumundaki aşırı sağcı AfD’nin tavrı daha ilginç. Rusya’ya yönelik ekonomik ambargolara ve Ukrayna’ya askeri yardıma karşı çıkan aşırı sağcı parti şimdi de “Almanya’yı hedef haline getirecek!” söylemiyle ülkedeki savaş karşıtlığından besleniyor, güçleniyor.
Tıpkı Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı üstlendikten sonra Ukrayna, Rusya ve Çin’i ziyaret ederek savaşta diplomatik çözüm arayışına giren Macaristan’ın aşırı sağcı Başbakanı Orban gibi... ABD’nin başına geçmeye hazırlanan aşırı sağcı Trump’ın da aynı pozisyonda olduğunu biliniyor...
İnsanlık bir yandan üçüncü bir dünya savaşına doğru ilerlerken bu gelişmeye aşırı sağcılardan güçlü itirazların gelmesi ilginç.
Ama tarih onların milliyetçilikten kaynaklanan bu itirazlarının kalıcı barış sağlamayacağını öğretiyor.
Girdiği savaşların çoğunu (Vietnam, Afganistan, Irak, Suriye, Mali...) hezimete uğrayarak kaybeden ABD ve müttefikleri, insanlığı yeni ve daha büyük savaşlara sürüklerken, karşısındaki ilerici güçlerin dağınıklığı ve etkisizliği büyük sorun.