Son 10 yılda Türkiye’de diyabet hastalarının sayısı ikiye katlanmış. Türkiye’de yaklaşık 6.5 milyon diyabet hastası var. Diyabetin en önemli sebeplerinden birisi Genetiği Değiştirilmiş Organizmalardan (GDO) üretilen Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ). NBŞ’nin kanserin en önemli sebeplerinden birisi olduğu da biliniyor. AB hızla NBŞ tüketimini düşürürken Türkiye NBŞ tüketimini hızla artırıyor.

İthal NBŞ’nin Türkiye’ye girmesi ve şeker pancarını öldürmesi bir anlamda bu memleketin sömürgeleşme tarihi. Şimdi bu tarihe beraber bakalım.

2001 Krizi
Türkiye 2001 yılında büyük bir kriz yaşadı. 2001 krizinin faturası, krizin failleri (siyaset-iş dünyası-bürokrasi) tarafından krizin mağdurlarına (esnaf-işçi-çiftçi) çıkarıldı. Krizin mağdurlarından birisi de şeker pancarı üreticileriydi.

19.04.2001 tarihinde 4634 sayılı Şeker Kanunu çıkartıldı. Şeker sektörünü düzenlemek amacıyla Şeker Kurumu kuruldu. Şeker Kurumu, kuruluşundan itibaren, şeker pancarı üreticilerini NBŞ üreticilerine ezdirmek için çalıştı.

Şeker Kurumu
Şeker Kurumu’nu 7 üyeden oluşan Şeker Kurulu yönetmektedir. Şeker pancarı üreticileri kurulda 1 üye ile temsil edilirken devlet ve şeker fabrikaları üyelerinin sayısı 6’dır.

Türkiye’de en büyük NBŞ üreticisi olan Amerikan Cargill Şirketinin Yönetim Kurulu Üyesi M. Muzaffer Sayınataç’da bu kurulun üyesidir. İşte bu durum Türkiye’nin nasıl sömürgeleştiğinin resmidir. Şimdi bu sömürgeleşmenin nasıl olduğuna ve pancar çiftçisinin Cargill Şirketine nasıl kurban edildiğine yakından bakalım.

Şeker Kotası
Şekerde aşırı üretimin şeker fiyatlarını çok düşürmesine engel olmak için “kota” uygulanıyor. Şeker kotasının NBŞ üreticileri tarafından mı yerli şeker pancarı üreticileri tarafından mı kullanılacağına karar verilmesi şeker politikamızın bel kemiğini oluşturuyor.

Şekerde 3 tür kota var. A kotası iç piyasa için üretilen, B kotası güvenlik için tutulan, C kotası ihraç amaçlı üretilen şeker kotasını ifade ediyor. Şeker Kanunu’na göre ülkede üretilecek NBŞ, A kotasının yüzde 10’unu geçemiyor. Ancak Bakanlar Kurulu gerekli gördüğü halde bu kotayı %50 artırıp azaltabiliyor. Dananın kuyruğu tam da bu noktada kopuyor.

Bakanlar Kurulu her yıl Şeker Kurumu’nun talebi üzerine NBŞ üretim kotasını yüzde 50 artırıyor. Bu durum şeker pancarından üretilen doğal şekerin aleyhine işliyor. Çok daha ucuz ama bir o kadar öldürücü NBŞ’nin kotasının artırılması şeker pancarından üretilen şekerin fiyatını çok düşürüyor. Pancar stoklarda kalıyor. Çiftçi zarar ediyor. Pancar ekemiyor. Pancar aynı zamanda hayvan yemi olarak kullanılıyor. Pancar ekilmeyince yem sıkıntısı başlıyor. Yem maliyeti artınca hayvancılık bitiyor.

Bakanlar Kurulu’nun her yıl kotayı yüzde 50 artırması her yıl Şeker İş sendikası tarafından yargıya taşınıyor. Danıştay her yıl bu kararı iptal ediyor. Ancak yargının kararı vermesiyle kotanın artırılması kararı arasında geçen sürede NBŞ yüzde 50 fazla üretilip piyasaya veriliyor. Yani her yıl pancar çiftçisi tekrar öldürülüyor.

Vahşi Kapitalizm
Şimdi konuyu özetleyelim. Şeker politikalarına Şeker Kurulu karar veriyor. Şeker Kurulu her yıl NBŞ kotasının yüzde 50 artırılmasını sağlıyor. NBŞ kotasının yüzde 50 artırılması bir yandan nesillerimizi zehirlerken diğer yandan pancar çiftçisini öldürüyor.

Nesillerimizi zehirleyen, çiftçimizi öldüren Şeker Kurumu’nun üyesi Amerikan Cargill Şirketinin yöneticisi.

Boşuna demiyorum, Türkiye din soslu vahşi kapitalizmin hüküm sürdüğü bir sömürge ülkesidir diye.