Google Play Store
App Store

8 Temmuz’da ekonomim.com’daki köşesinde Alaattin Aktaş, TÜİK’ in gizlediği verileri ortaya çıkardı ve yazısında detaylı şekilde yer verdi. Aktaş; TÜİK’in 26 aylık fiyat değişimi verileriyle ekmek, et, süt, yoğurt, kira, uzman doktor muayenesi ve yurt ücreti gibi kalemlerdeki güncel fiyatların olması gerektiğinden çok düşük olduğu yönündeki hesaplarını paylaştı. Oldukça ses getiren bu yazı ertesi günü TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya açıklama yaptı, TÜİK’in madde fiyatlarını "devlet sırrı gibi sakladığı"na ilişkin ise asla gizleme olmadığı, geçmişte açıklanan madde fiyatlarının bir gösterge niteliği olmadığı için açıklanmadığı yanıtını verdi.

Var olan veriyi gizleyen TÜİK’in bu haline gülsek mi, ağlasak mı? TÜİK evrenine göre; uzman doktora muayene ücretinin 34 TL olduğu, kiraların 5 bin 854 TL olduğu ülkede yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Gerçek rakamları kullanmayarak sözüm ona enflasyon hesaplaması yaparak TÜİK kimi kandırdığını sanıyor? Neyin ne olduğunu herkes yaşayarak biliyor zaten.

Halka karşı işlenmiş ağır suçlarla dolu olan ülkemizde devlet kurumlarına güvenin ‘g’ si kalmadı. AKP iktidara gelirken 3Y’ye karşıyız sloganını dilinden düşürmemişti. Yine o AKP sayesinde 22 senede 3Y ile yani yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk ile çepeçevre sarıldık. Karşı oldukları ne varsa hepsini ülkede kalıcı hale getirdiler. Yoksulluk ise gün geçtikçe ağırlaşmakta.

Özellikle 2018’den bu yana çok ağır yoksullaşma yaşamaktayız. Her güne yeni bir zam ve vergi haberiyle uyanır olduk. Her şey ateş pahası. Böyle bir hayat pahalılığı daha önce hiç görülmedi.

ÜLKEDE SEFALET KOL GEZERKEN SEFA SÜRENLER

Halkımız indirimli pirinç almak için marketleri dolaşırken Saray’ın günlük harcamasının 53 milyon 466 bin TL olduğu haberlerini okuyoruz. Bu kışlık Saray’ın rakamları, yazlık saraylarının masraflarına dair pek bilgimiz yok. Öte yandan, sermaye sınıfı genişlerken ve kazançları güvence altına alınırken biz yurttaşlar derin yoksulluğa mahkûm ediliyoruz. Hayat pahalılığından nefes alamaz hale geldik. AKP pek çok hususta başarısız olsa da, hakkını teslim edelim, yoksullaşmayı kalıcı hale getirmeyi başardı. Yoksulluk, daha da acısı açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan kaç kişi var? Bilmiyoruz. Çünkü halk ile gerçeği paylaşmak yok, veri gizleme ve gerçek olmayanı hakla açıklama var.

Her arkadaş sohbetlerimizde, markette sıra beklerken pazarda domates seçerken; temel gıda fiyatlarındaki artışı, barınma sorunlarımızı, ilaç fiyatlarının her gün uçuşunu konuşur olduk. İklim krizini, insana yakışır iş koşullarını konuşamıyoruz bile. Tam da burada aklıma gelen soru: Peki, ayaküstü karşılaşmalardaki bu homurdanmalar kitlesel bir protestoya dönüşür mü?

22 senedir ulaşımdan, enerjiye, sağlıktan iletişime, eğitime kadar özelleştirilmeyen ne kaldı?

Halka ait ülke kaynaklarına dönük yağma planları ile Cumhuriyet’in kurumları yağmalandı. Emekçi halkın ortaya çıkardığı zenginlikten sermaye grupları kârlarına kâr katmakta. Her krizde olduğu gibi hep onlar kazanmakta. Kapitalizm, bir sistem olarak en net şekilde kriz dönemlerinde anlaşılır. Türkiye derin bir ekonomik krizde seyretmekte. “Yoksullukla mücadele edeceğiz" diyerek iktidara gelen AKP, kocaman bir yoksullar ülkesi yarattı. Bir yanda yoksulluk içinde yaşam savaşı veren, başını sokacak bir çatısı olmayan milyonlar; diğer yanda “Dünya’da ne istersem alabiliyorum, Allah bana bunu lütfetti” diyen Cumhurbaşkanı’na “çıkarsız” sempatisinden her daim bahseden medya patronları… Ülkemizde her gün açlık ve yoksulluk rakamlarının fotoğrafı artmaktayken biliriz ki, iş, ekmek yoksa barış da yok! Ve o ayaküstü karşılaşmalardaki homurdanmalar kitlesel bir protestoya dönüşmeli.