Google Play Store
App Store

Hayatın herkes için bir kişinin kafasının içindeki safsatalar ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyatları kadar anlamsız geçtiği bir haftayı daha geride bıraktık. Önümüzde daha iyi haftalar var. Şimşek Bey öyle diyor. Sürekli “Enflasyon artış hızı azaldı, şu oldu, bu oldu” deyip sonrasında da adeta bir vampir avcısına dönüşüp, bizim gibi vampire dönüşmüş vatandaşların yüreğine zam kazıklarını teker teker çakıyor. Sanki mezardayız ve her gün bir kazık daha saplanıyor kalbimize. Yeryüzünde cehennemi yaşayıp gideceğiz bu hayattan. O zamana kadar neden dert, tasa, tatsızlık, adaletsizlik dolu bir hayatlar yaşadığımızı sorgulayıp duracağız sanırım.

Neden olmuyor, neden işlerimiz yolunda gitmiyor? Neden herkes üzerimizde oyunlar oynuyor? Dış güçlerin bir düğmeye basmasıyla ezan susacak, bayrak inecek, vatan bölünecek mi? Kimlerin maşaları kimlere hizmet ediyor? Oyun büyük mü yoksa biz mi küçücüğüz hayat ve gerçekler karşısında?

Benim gördüğüm durum şu: Gerçeklikten kopuk bir kafanın içindeki bir simülasyonda yaşıyormuş gibi gerçeklerle karşılaştığımızda ister istemez ters mıknatıslanma oluyor. Bilimden, adaletten uzak “Yaptım oldu”cu zihniyetin vatandaşları ailece soktuğu harikalar diyarında, biz mekandayız ama bizi yönetenler halüsinasyon görüyor. Gerçeklere çarpan vatandaşlara ise kimse bakmıyor. Dev şirket filan olsaydık keşke, vergilerimiz de alınmazdı. Zengine hayat rahatken, fakire her gün daha fakir bir ihtimal daha olduğunu gösteren muhteşem bir düzenin, ses çıkartmayan, tıkır tıkır işleyen parçalarıyız artık. Çarkların içinde yerimizi alıp “Emir kulu” olarak kulluğa devam etmek de bir alternatif tabii ki. Simit yiyip onurlu yaşamak da.

Gerçeklikle teması kopmuş bir zihnin hayal dünyasında yaşayan “gerçek” insanlar olduğumuzdan bu perspektif değişimi çoğu zaman gündelik yaşamımızı bile etkiliyor. Hal böyle olunca her konuda hayaller gerçeklere kaybediyor ama hayal kuran hala “kazandığını” düşünüp rüyalarına bizleri de dahil ederek devam ediyor.

Birkaç gün önce yine sansür dedik. Sansür bizim son 20 yılımızın neredeyse ata sporu oldu. Yayın yasağına getirilen yayın yasağına getirilen yayın yasağını da görmüş, yasaksepşın kavramına aşina, 2006’dan 2022’ye 712 bin 558 siteyi engellemiş bir gücüz biz. Son iki yıl hariç, 712 bin site… Güzel sayı. İstediğimiz şeyi istediğimiz an yasaklama imkanımız da var, Anayasa’ya uymama gibi bir lüksümüz de var, sana yasak bana yasal şeklinde, geleceğin internet ve bilgi çağında biz tüm dünyaya ders verirmişcesine, kendi vatandaşımıza yüzbinlerce siteyi yasaklıyoruz. Beğenmediğimiz bir video mu var, hoppacık kapatın YouTube’u. Hakkımızda yalan yanlış bilgiler mi var? Düzeltmeye çalışmayalım, ne gerek var, kapatalım gitsin Wikipedia’yı. Hem her şeyin fazlası fazla bilirsiniz. Baklavayı da bilgi gibi görmek lazım. Çok baklava yerseniz hastalanırsınız, bilginin de fazlası zararlı. Ne gerek var?

***

Bu hafta bir örgütün liderinin ölümü için hemen bizde yas ilan edildi. Filistinliler bile bu kadar sahip çıkmadı örgüt liderine oysa ki. Biz ise Avrupa Birliği’nin, Amerika’nın Japonya’nın terör örgütü olarak gördüğü bir örgütün lideri için yas ilan ettik. Tabii bu husus millete yani bize sorulmuş. Ben bilmem millet bilir. Bir yandan da herhangi bir devlet adamı da değil, düz örgüt lideri yani terörist olarak görmüyoruz diyelim, yine biraz abartılı geldi bana bu yas işi ama tabii ki ben bilmem, alanım da ekonomi değil zaten.

Web siteleriyle inatlaşan bir yaklaşım için çok da şeyetmemek lazım. Sonuçta yıllardır kullandığımız bir teknik olan kafayı kuma gömme sistemiyle, sansür sayesinde gerçeklerden korunacağız nasılsa… Zaten yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları yasakladık mı, bakın önümüzdeki ay nasıl da şahlanacağız, nasıl da kişneyeceğiz?

***

Mehmet Bey’in sürekli “Önümüzdeki ay o iş tamam” tarzını da ailedeki kumarbaz dayı 7 enişteye çok benzetiyorum. Her seferinde gelip “Abi senin borcu yatıracağım” deyip, sizden para alıp ortalıkta görünmeyen sevimli bir akraba adeta. Neyse canım, koskoca adam, ülkesini sevmese bu noktada, hakkında bu kadar laftan sonra geri dönmezdi diye düşünüyorum.

Yazımı Mehmet Bey’in ekonomiyle fiziği harman ettiği muhteşem bir sözüyle kapatıyorum: “Enflasyon yerçekimi gücüne karşı mücadele edemez, düşecek.”... Evet anlıyoruz ki enflasyonun bir kütlesi, bir ağırlığı var. Bilim böyle bir şey işte.