Türkiye’de siyasal İslamcı rejimden çıkış sürecinde olduğumuz açık. Tıpkı Pinochet gibi Amerikancı bir faşist olan Kenan Evren’in başındaki askeri diktatörlük bugünkü iktidarın yolunu açmıştı. Şili’deki Chicago Çocukları burada karşımıza Özal’la çıkıyordu.

Neden olmasın?

Şili’de, Amerikancı diktatör Pinochet kara bir leke olarak geride kalıyor. SOL ittifakın adayı Gabriel Boric’in zaferi ile neoliberalizmin ölümünün ilan edildiği Şili’de yeni bir dönem başlıyor. Bu zafer çürüyen kapitalist sistemde yeni bir çatlak anlamına geliyor. Latin Amerika’dan başlayarak genişleyecek bir çatlak… Hayri Kozanoğlu ve Korkut Boratav, olağanüstü titizlikle izledikleri bu süreci BirGün’de ayrıntılarıyla ortaya koydular. Bu yazılar ışığında solun geleceği üzerine düşünmeye devam edebiliriz.

Allende’nin cesur ve güzel çocukları

Metro zamlarına karşı başlayıp yayılarak “Sosyal Patlama” adını alan protestolar Pinochet anayasasının reddedilmesine uzandığında, Şili halkı randevuyu çoktan zafere kesmişti. 2006’da 1 milyon liseli olarak çıktıkları sokakta 2011’de parasız eğitim için “Şili Kışı”nı örgütleyen gençler sosyalist Allende’nin geri dönüşünün müjdesi gibiydiler. Şili’nin Allende’yi onurlandıracak kadar cesur ve güzel çocukları sokak mücadelesinden doğan alternatifi siyasal bir güç haline getirmeyi başardılar. Gençlerin isyanını, emekçi halkın eşitlik talebini faşist kuşatmayla boğmaya çalışan Hitler hayranı pespaye bir faşist olan Antonio Kast’ı bozguna uğratarak; emek, onur, geçmiş ve gelecek için Şili halkı kazandı…

MÜCADELE SÜRÜYOR

Seçimlerin kazanılması, Pinochet anayasasının reddedilmesi sonrasında Kurucu Meclis’le başlayan ileri hamlenin korunması ve pekiştirilmesi anlamına geldi. Ancak ordu ve büyük tekellerle Hıristiyan demokratların en gerici kesimlerinin ittifakını temsil eden Kast, başkanlık seçimini kaybederken Kongre’de güç kazandı. Amerika’nın Latin Amerika’daki sol dalgaya karşı girişeceği yeni provokasyonların, kirli tezgahlarının buna eklenebileceği de akılda tutulmalı. Gerici ittifak şimdi ilerici bir dönüşümü engellemek ve mümkün olan en kısa zamanda da geri dönmek üzere yeni planlara hazırlanıyor. SOL ittifak tam da bu bilinçle örgütlenme ve mücadeleye devam ederken; seçimin ötesindeki bir siyaset anlayışını da ortaya koymaya devam ediyor. SOL ittifakın mücadelesi yalnızca gerici cephe ile değil aynı zamanda geniş hayır cephesi içinde de sürecek. Halkın ilerici dönüşüm hamlesini ehlileştirme girişimlerini görmeye devam edeceğiz. Şili’de bugünü mümkün kılan da yarın için en büyük güvence de halkın görkemli gücü olacak; görkemini örgütlülüğünden alan halkın gücü! Sadece sahneye bakarak G. Boric’in eleştirisi ya da kahramanlığı üzerinden yapılan bireysel değerlendirme iletişim ve gösteri oyununa dönüştürülmüş siyaset anlayışının büyük bir yanılgısı.

SOL İTTİFAK VE POLİTİKA

Şili’deki SOL ittifak başarmanın mümkün olduğunu göstermesi açısından yeni bir umut kaynağına dönüşüyor. Dünyadaki benzerleri Trump ya da Bolsonaro; Orban ya da Erdoğan söz konusu olduğunda da muhalefetin bir geniş cephe siyaseti ile başarabildiğini görüyoruz. G. Boric de bu geniş hayır cephesinin temsilcisi. Fakat diğerlerinden farklı olarak SOL ittifak bu geniş hayır cephesinde belirleyici bir politik güç. Eskinin bir biçimde devamı olacak seçenekler dışında; Pinochet Şili’sinden çıkışı değil arka kapıdan geri dönüşü öneren politika ve iktidarlara karşı mücadelede pekişerek bir alternatife dönüşebildi.

Sosyalist SOL bu anlamda sistemin krizi -sistem içindeki çözümler dışında- karşısında bir çözüm yolu; bir bunalımdan çıkış hareketi olabildiği için güç kazanarak geniş cephenin merkezine oturdu. SOL ittifakın alternatif politikası; sistemi, halkın acil talepleri etrafında ilerici bir dönüşüme uğratacak geçişsel bir niteliğine sahip.

Kamu hizmetlerinin piyasalaşması; kamu girişimlerinin özelleştirilmesi ve sermayenin doğayı ve hayatın her alanını hedef alan yağmacı yıkımı bugün özellikle pandemi ile birlikte daha çok tartışılıyor. Şili’deki mücadele uzun zamandır bu eşitsizliğe dikkat çekerek bir kamusal dönüşümle eğitim ve sağlığın parasız hale gelmesine; doğanın ve üretimin üzerindeki şirket hegemonyasının kırılmasına uzanan bir programı ısrarla savunuyor. Sosyal hak mücadeleleri aynı zamanda Pinochet’nin tek kişiye aşırı yetki veren darbe anayasası karşısında da şimdi Kurucu Meclis eliyle sürdürülen inşa da temsili demokrasi ile sınırlanmayan; yerinden ve yerel demokrasinin halk meclislerine doğru yayılarak geliştirilmesine dönük bir perspektife sahip. Halkın açlığa isyanına; gençlerin güvence ve söz hakkı talebine yanıt veren bir ilerici hamle, çağın kendine özgü bunalımından da bir çıkış yolu sunabildiği oranda sosyalizmi -kimilerinin koyduğu o ulaşılmaz gökyüzünde değil- yeryüzünde, hayatın içinde gerçek harekette aramak gerektiğini hatırlatıyor.

ŞİLİ’DEN TÜRKİYE’YE

Türkiye’de de başarabilir miyiz? Benzer tarihsel süreçlere sahip olan Şili’de çıkışı mümkün kılan mücadeleyi burada biz tekrarlayabilir miyiz? İçinde bin bir umut taşıyan bu sorular üzerinde konuşmalıyız mutlaka.

Türkiye’de de siyasal İslamcı rejimden çıkış sürecinde olduğumuz açık. Tıpkı Pinochet gibi Amerikancı bir faşist olan Kenan Evren’in başındaki askeri diktatörlük bugünkü iktidarın yolunu açmıştı. Şili’deki Chicago Çocukları burada karşımıza Özal’la çıkıyordu. Tüm kamu birikimlerinin tasfiye edilmesi ve kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması ile ilerleyecek dönüşümü Özal başlatırken, radikal tasfiye adımlarını atmak ise Erdoğan iktidarı ile gerçekleşti. Geldiği noktada açlık ve yoksulluktan başka bir şey vaat etmeyen ve ancak gerici bir zorbalıkla ayakta kalmaya devam eden iktidara karşı Şili’dekine benzer bir büyük hayır cephesi de oluşmuş durumda. Ancak Şili’den farklı olarak hayır cephesinin hâkim muhalefet çizgisi rejim ve sistemden bir çıkış yolunu değil; onun yeni bir biçimde devam ettirilmesine odaklanmış, eskimiş sağ bir çizgi izliyor. Bu kriz ortamında doların hararetine bağlanmış bir siyasetsizliğin iktidara nasıl bir manevra alanı açtığı ortada. Sermaye politikalarına zincirlenmiş muhalefet aklının yapabilecekleri bundan fazla değil. Dönme dolap misali en başa dönmek dışında bir seçenek istiyorsak parlamento muhalefetinin sınırları içinde başarmak mümkün görünmüyor! Ama başarmanın farklı bir yolu var!

FARKLI BİR YOL

Şili’de SOL ittifak buhrandan çıkış politikası ortaya koyduğu oranda belirleyici hale geldi. Tabii ki aynı yoldan ilerleyerek olmayacak ancak bugün neoliberal sistemi çatlatacak çıkış siyasetlerinin temsili demokrasiyi aşan örgütlü halk inisiyatiflerine dayanan demokrasi anlayışına; kamucu bir yeni dönüşüme ve gerici faşist kuşatma karşısında laik ve özgürlükçü bir siyasete dayanıyor. Böyle bir dönüşümün hele ki yirmi yılın sonunda devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş; tarikatın-cemaatin, yağmacıların, çetecilerin köşeleri tutup yerleştiği bir rejimden çıkış bir seçim ya da bir iktidar değişikliği ile mümkün olmayacaktır. Bunu başarmak her şeyden önce örgütlü bir siyaset ve örgütlü bir halk muhalefetinin mücadelesinin sonucu olabilir. Bugün sosyalist SOL kendi kişiliği ve kimliğiyle bağımsız bir güç olarak tabanda güç toplamayı merkeze alan örgütlü bir siyaseti geliştirmek zorunda. Başarmanın yolu tıpkı Şili’de olduğu gibi buradan geçecek.

Salvador Allende, 71 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide “Farklı bir toplum hayaliniz yok mu” sorusuna; “Bu bir gecede başarılacak bir şey değil. Ancak örgütlü ve bilinçli bir halk başka bir toplum yaratabilir, farklı bir yol açabilir” yanıtını veriyordu.

Evet, demek ki olabilir; kendi yolumuzda biz de başarabiliriz!