Neden sonuç
Ülkemizde kadınların maruz kaldığı erkek şiddetinin oranının 2024 senesinde ve özellikle son aylarda hızla yükseldiğinin farkında mısınız?
Konuyu ele alırken resmi verilerle ilerlemek isterdim ancak resmi veri yok! Zira hükûmet ‘prensip olarak’ veri tutmuyor, işine gelmiyor. Erkek şiddetinin bir dökümünün olmasını istemiyor çünkü tablo vahim. Basına yansıyan bir habere göre; erkekler, 2024'ün ilk 7 ayında 249 kadını öldürdü. Ağustos ayının ilk iki haftasında en az 18 kadın öldürüldü. Geçtiğimiz hafta sadece bir günde 3 kadın, boşanmaya çalıştığı, evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Sonuç ortada. Peki, kadına yönelik erkek şiddetin boyutlarının oldukça arttığı bu noktaya nasıl gelindi?
Erkek şiddetinin hükûmet politikalarıyla sırtının sıvazlandığı açık. Artışın sebeplerini pek çok açıdan ele alabiliriz. Örneğin, AKP’nin atadığı bürokratların, kadroların, yerel ve genel seçimlerde gösterdiği adayların, milletvekillerinin, yöneticilerin ve kamu idarecilerinin bazı söylemlerini hatırlarsak:
∗∗∗
Mart 2005: Ülkemizde Milli Savunma Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Vecdi Gönül AKP Kocaeli İl Kadın Kolları Teşkilatı’nın düzenlediği bir toplantıda şunu söyledi: “Türk hanımları evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir.’’
Temmuz 2006: Dönemin AKP Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir, “Cehennemlik olanlar da bana gösterildi, çoğunun kadın olduğunu gördüm” yazılı kitapçık dağıttı.
Mart 2009: Ülkemizde Orman ve Su İşleri Bakanı olarak görev yapmış olan Veysel Eroğlu Afyon’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında kadınların kendisinden iş istemesi üzerine şu sözleri sarf etti: “Evdeki işler yetmiyor mu?”
Haziran 2011: Erdoğan, Konya Hükümet Meydanı’nda düzenlenen AKP mitinginde, Ankara’da gerçekleştirilen bir protesto sırasında kalçası kırılan Dilşat Aktaş’ı kastederek, şöyle konuşmuştu: “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.’’
Mayıs 2012: Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kürtaj ve sezaryene ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine: “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.’’
Mayıs 2012: TBMM İnsan Hakları Komisyon Başkanı, Sakarya Milletvekili Sefer Üstün tecavüze uğrayan kadınların da doğurması gerektiğini savunarak “Tecavüz edilen kadın da doğurmalı. Bosna’da pek çok kadın doğurdu.’’
Haziran 2012: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Samanyolu televizyonunda katıldığı bir programda : “Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün.’’
∗∗∗
Hafıza tazelemek için seçtiğim beyanlar; kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadının sosyal hayatta yeri olmadığına inanan, kadın bedeni üzerinde tahakküm yaratmaya odaklanmış bir zihniyetin suç unsuru içeren açıklamalarından sadece bir kısmı. Ama esasen 2002’den bu yana kadınlar ve cinsiyetlendirilmiş politikalar açısından geçirmiş olduğumuz süreç, üzerine düşünülmesi gereken açık bir genel resim sunuyor. Cinsiyetçi dil; erkek egemen toplum zemininde her geçen gün artan, kadını ötekileştiren, erilliği yücelten düşünce ve ideolojidir. Şüphesiz ki, kullanılan dile yansır ve şiddetin görünmeyen sebeplerindendir. Geçtiğimiz günlerde AKP kuruluşunun 23’üncü yılını kutladı. 22 yıllık AKP iktidarının kadınlara ilişkin karnesi ise; kadınları ve çocukları erkek şiddetinden koruyan yasal düzenlemeleri değiştirme ve ortadan kaldırma, emeği ucuzlaştırma, güvencesizleştirme, yoksullaştırma, ev işlerini, çocuk ve yaşlı bakım yükünü kadınların sırtına yükleme, şiddeti önleme mekanizmalarını etkin çalıştırmama, İstanbul Sözleşmesi’nden tek adamın imzası ile mahrum kalma. Son olarak da geçtiğimiz günlerde AKP adaletinin Bakanı tarafından muştulanan “Aile Hukuku Değerlendirme Kurulu” var. Türkiye Adalet Akademisi tarafından kurulduğu söylenen kurulun hangi kriterlere göre, nasıl oluşturulduğu ve kimlerin yer aldığı ise bittabi muamma. Bakanın açıklamasına göre “Kurulun, aile hukuku alanında çalışan kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ile faaliyet göstereceği’’ yönünde. Bu açıklamadaki sivil toplumla işbirliği vaadini ise cemaatlerle işbirliği diye okumak gerekmekte. Başat görevinin Medeni Kanun’u sil baştan yazmak olduğunu açıklayan AKP adaletinin Bakanı’ndan ne bekleyebiliriz ki? Yaptıkları yapacaklarının teminatı değil mi?